içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Ehli Sünnet’te İmametin Usulu Dinden Sayılmamasının Sebebi

Ehli Sünnet, “İmamet” konusunda Allah Resulü'nün (s.a.a) emirlerini ve rivayetlerini yok saymış ve “imamet” konusundaki inançlarını, bazı sahabeler tarafından halifeliğin belirlenmesi için yapılan Sakife'de gerçekleşen olaya dayandırmıştır.

Ehli Sünnet’te İmametin Usulu Dinden Sayılmamasının Sebebi

Bismillahirrahmanirrahim

 

Ehli Sünnet, Sakife olayı sonrasında “imamet ve hilafet” konusunda, “imamet ve hilafet”in dinin usul ve temellerinden değil, dinin fer'i meselelerinden ve dallarından olduğunu iddia ederek açıklamışlardır. Yani Müslümanlara kendi halifelerini belirlemeleri farzdır. Bu yüzden Ehli Sünnet, “imamet” konusunun Usulu Dinden olduğunu kabul ederlerse, Ehli Sünnetin temelleri kökten yıkılacaktır.

 

“İmamet” konusunda şu konuya dikkat etmek gerekir ki, eğer İmam ve Halife, Hz. Peygamber’den (s.a.a) sonra Allah’ın emri ve Allah Resulü’nün (s.a.a) buyruğu ile belirlenmiş olsaydı, İmamet, Usulu Dinden olacaktı. Ama eğer imamın seçilmesi ve belirlenmesi halk üzerine akli veya şeri olarak farz olursa, bu durumda “imamet” dinin füruundan olacaktır.

 

Ehli Sünnetin “imameti” Usulu Dinden ve dinin temellerinden biri olarak neden saymadıklarının özel bir delili vardır. Bu delil ve sebep şudur ki, Allah Resulü (s.a.a) vefat ettiğinde, Ehli Sünnetin kurucularından bazı sahabeler, “imamet ve hilafet” konusundaki Allah Resulü’nün (s.a.a) bütün buyruklarını görmezden gelmişler ve kendi siyasi güçlerini elde etmek için Ben-i Saide Sakife’sinde toplanmışlardır. Şiddetli tartışmaların ardından Ömer'in desteğiyle Ebu Bekir halife olarak seçilmiş ve ardından diğer insanlardan ona biat almışlardır.

 

Allah Resulü’nün (s.a.a) eşi Ayşe’nin şöyle anlattığı, Sahih-i Buhari'de aktarılıyor: Allah Resulü (s.a.a) vefat ettiğinde, Ebu Bekir Medine'de bulunmuyordu ve Ömer kalktı ve insanlara “Allah'a yemin olsun ki, Allah Resulü ölmemiştir” dedi. Ardından Ebu Bekir geldi ve Allah Resulü’nin (s.a.a) vefatını onayladı ve insanlara öğütlerde bulundu. Bu sırada bazı insanların Ban-i Saide'deki Sakife’de Sad b. Ubade’nin etrafında toplanarak “Bizden (Ensar) bir lider ve sizden (Kureyş) bir lider olmalıdır” dedikleri haberi alındı. Ardından Ebu Bekir, Ömer ve Ebu Ubeyde Cerrah onlara doğru gitti. İlk olarak Ömer onlara konuştu. Sonra Ebu Bekir onu susturdu ve kendisi konuşmaya başladı. Konuşmasında Ensar'a hitaben “Biz emiriz ve siz ise, vezirsiniz” dedi. Fakat Hubab b. Münzir “Hayır, Allah'a yemin olsun ki, bir emir bizden ve bir emir sizden olmalıdır” dedi. Ancak Ebu Bekir “Hayır, emirler biziz ve siz vezirsiniz; ve onlar (Kureyş) Araplar arasında ortada ve Arap soyuna göre daha üstündürler” dedi. Sonra kendisi Ömer’e biat etti ama Ömer, “Sen bizim efendimiz ve Allah Resulü yanında en hayırlı ve en sevilenimizsin; sana biat ediyoruz” dedi. Ömer, Ebu Bekir'in elini tuttu ve ona biat etti. Sonra diğerleri de ona biat ettiler. Topluluktan biri “Bu işinizle Sa'd'ı öldürdünüz” dedi. Ömer, “Allah onu öldürsün” dedi. [1]

 

Bu olayın devamında Ömer'in halifeliği de Ebubekir'in atamasıyla ve Osman'ın halifeliği de Ömer'in altı kişilik bir şura oluşturmasıyla, Hz. Resulullah'ın (s.a.a) hadislerine ve Kur'an ayetlerine herhangi bir dayanak olmaksızın gerçekleşti. Bu dış gelişmeler daha sonra Sünni kelamcıların bunu açıklama çabalarına yol açtı. Bu nedenle onlar, başlangıçta “imamet” kavramını dinin fer'i meselelerinden sayarak, Ebubekir, Ömer ve Osman'ın halifeliklerinin sorgulanmamasını sağladılar. Bu hedefleri doğrultusunda şöyle diyorlar: Sünniler, Müslümanların kendi aralarında bir imam belirleyerek, onların çıkarları için hükümleri uygulaması, cezaları infaz etmesi, orduyu hazırlaması, sadakaları toplaması ve hak edenlere dağıtması gibi işlerle ilgilenmesinin farz olduğunu söylediler. [2]

 

Sonra onlar, İslam Peygamberi'nin (s.a.a) hilafeti belirleme işini sahabeye devrettiğini ve kendisinin bu konuda herhangi bir rolünün olmadığına inandılar. [3]

 

İmam ve halifenin şartlarını ve özelliklerini de bu esaslar doğrultusunda belirleyerek, imamın Kureyşli olması gerektiğini, masum ve diğerlerinden daha bilgili olmasının gerekmediğini söylediler. [4]

 

İlk İslam halifelerinin belirlenmesindeki bu dış olaylar, Sünni mezhebindeki imam seçme yöntemlerini oluşturdu ve imametin, doğru kişiler tarafından belirlenmesi gerektiğini, hatta adil ve içtihad sahibi bir kişinin bile bunu kanıtlayabileceğini söylediler. [5]

 

Ayrıca bir kişinin biatının imameti belirlediğini; çünkü sahabenin (Sünniler) imamet için icmayı şart koşmadığını, sadece imametin bağlanmasını şart koşup, ardından biatı zorunlu kıldığını söylediler. Bu nedenle Ebubekir tek başına Ömer'in imametini belirlediğini ve ardından diğerlerinin bunu kabul ederek, biat ettiklerini belirttiler. [6]

 

Sünni Müslümanlar, “imamet” meselesinde Kur'an ve hadis öğretilerine az dikkat göstermeyip, İslam Peygamberi'nin (s.a.a) vefatından sonra “hilafet ve imamet” konusunda gerçekleşen olayları, imamet ve hilafetin temeli olarak kabul etmişlerdir. Bu nedenle olanları açıklamak ve halifelerin hilafetinin geçerliliğini ve meşruiyetini kabul edilebilir kılmak için imameti dinin fer'i meselelerinden saymak zorunda kalmışlardır. Bu olaylar, imametin Dinin Usul ilkelerinden biri olmasını engellemektedir; çünkü eğer Sünni Müslümanlar imametin Kur'an ve hadislerde kökleri olduğunu ve dinin temel ilkelerinden biri olduğunu kabul ederlerse, Sünni mezhebindeki imamet anlayışı çöker. Özellikle İslam’ın ilk yıllarındaki üç halifenin hilafeti sorgulanır ve sonuç olarak Sünni mezhebinin temeli sarsılır. Bu nedenle imametin dinin Usul ve temel ilkelerinden değil, fer'i meselelerinden biri olduğunu vurgulamak zorundadırlar. Diğer fer'i meseleler olan namaz ve oruç gibi, imam belirlemenin de insanlar üzerinde farz bir görev olduğunu söylerler.

 

---------

[1]- Muhammad b. İsmail Buhari, Sahihi Buhari, c.3, s.1341.

[2]- Cemaluddin Ahmad b. Muhammad Hanefi Gaznevi, Usulu Din, c.1, s.270-271.

[3]- Cemaluddin Ahmad b. Muhammad Hanefi Gaznevi, Usulu Din, c.1, s.283.

[4]- Cemaluddin Ahmad b. Muhammad Hanefi Gaznevi, Usulu Din, c.1, s.275.

[5]- Cemaluddin Ahmad b. Muhammad Hanefi Gaznevi, Usulu Din, c.1, s.276.

[5]- Cemaluddin Ahmad b. Muhammad Hanefi Gaznevi, Usulu Din, c.1, s.279.

Tarih: 18-05-2024

FACEBOOK YORUM
Yorum