içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Bela ve Felaketlerin Felsefesi - 2

Bela ve Felaketlerin Felsefesi - 2

Bela ve Felaketlerin Felsefesi - 2

Müminlerin Belaya Uğraması

Müminlerin uğradığı belalar, felaketler ve dertler kimi zaman onların manevî mertebesini yükseltir, kimi zaman da uyarılmalarını ve gafletten uyanmalarını sağlarken, bazen de günahlarının kefareti yerine geçer. Bütün bunlar yüce Allah'ın mümin kullarına birer lütfüdür. İmam Cafer Sâdık'ın (a.s) da buyurduğu gibi: Fazla sevap, fazla belayla birliktedir. Yüce Allah sevdiği her kavmi mutlaka bir belaya uğratır. [1]

İmam Muhammed Bâkır (a.s) şöyle buyuruyor: Eğer müminler belaya uğradıklarında kendilerine verilen ecir ve sevapların ne olduğunu bilselerdi, makasla doğranmayı arzu ederlerdi. [2]

İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: Bir işte gevşek ve sorumsuz davranan kimse, derde ve sıkıntıya müptela olur. Kendisi veya malı bir belaya uğramayan kimse, yüce Allah'ın lütfüne müstahak değildir. [3]

İmam Cafer Sâdık (a.s) şöyle buyuruyor: Acı ve dertle geçen saatler, hata ve günahla geçen saatleri silmiş olurlar (yani hastalıklar günahların kefaretidir) [4]

Yine İmam Cafer Sâdık (a.s) şöyle buyuruyor: Mümin kimsenin günahlardan arınması için dert ve sıkıntılar daima onu bulur. [5]

İmam Rıza (a.s) şöyle buyuruyor: Müminin hastalığı onun için rahmet ve temizlenme vesilesidir. Kâfirin hastalığı ise, onun için lânet ve azaptır. Müminin her hastalık ve sıkıntısı onun günahlardan tamamen arınması içindir. [6]

İmam Muhammed Bâkır (a.s) da şöyle buyuruyor: Biliniz ki mümin bu dünyada dini ölçüsünde belaya duçar olur. [7]

Evet, şairin de dediği gibi:

Bu âlemde kim daha yakınsa dosta,

Bela kadehi daha çok sunulur ona.

İmam Cafer Sâdık (a.s) şöyle buyuruyor: Müminin uyanması için bir bela veya üzücü bir olaya yakalanmadan aralıksız rahat bir şekilde kırk gece geçirmesi mümkün değildir. [8]

Bela ve İmtihan

Kur'ân-ı Kerim'de yaklaşık yirmiye yakın ayette ilâhî imtihandan söz edilir. Bu imtihan yüce Allah'ın bizim durumumuzu bilmesi için değildir; çünkü O, her şeyi bilendir. Bu imtihanların sebebi kulun eğitilmesidir. Yani ilâhî sınavlar insanın ruhunun ve vücudunun eğitim ve tekâmül vesilesi olup, kimin ödül veya ceza alacağının belirlenmesini sağlar. Kur'ân-ı Kerim'de de buyrulduğu gibi: “Hiç şüphesiz sizi biraz korku, açlık, malınıza ve canınıza gelecek zarar ve mahsul kıtlığıyla deneyeceğiz; sabredip direnenleri müjdele”. [9]

Biz sizi şerle de hayırla da imtihan ediyoruz; sonunda bize döndürüleceksiniz”. [10]

İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: Yüce Allah, kullarını türlü zorluk ve çetinliklerle sınar; çeşitli sıkıntılar içinde ibadete çağırır ve olmadık belalara düşürür. [11]

Belaların Felsefesinin Özet ve Neticesi

İlâhî adalet konusunda zihinlere takılan soruların çoğunun nedeni, insanın başına gelen bela ve felaketlerin felsefesini bilememesi ve bu hakikate cahil olmasıdır. Mesela, çoğumuz ölümün yokluk olduğunu zanneder ve "Falanca pek genç öldü!" deriz. Dünyanın sürekli kalınacak bir beka âlemi olduğunu sanarak, sel ve deprem gibi felaketlerin onca insanı alıp götürmesine şaşar ve bir türlü hazmedemeyiz.

Yine dünyanın huzur yeri olduğunu düşünür ve "Neden bu kadar insan fakirlik ve yoksulluk içinde yaşar?" diye sormaktan kendimizi alamayız.

Bu, tıpkı sınıftaki bir öğrencinin "Burada niçin çay verilmiyor? Yemek ne zaman? Yatağımız nerede?" diye sormasına benzemektedir aslında. Ona verilecek tek cevabın oranın bir okul olduğunun ve yemek salonu veya yatakhane olmadığının söylenmesidir.

Bundan dolayı bu tür soruların doğru cevabını bulabilmenin en iyi yolu, dünyayı tanımak ve varlıkların yaratılış gayesini anlamaya çalışmaktır.

 

 

 

------------------

[1]- Biharu'l-Envar, c.67, s.207.

[2]- Biharu'l-Envar, c.81, s.192.

[3]- Biharu'l-Envar, c.81, s.191.

[4]- Biharu'l-Envar, c.81, s.191.

[5]- Biharu'l-Envar, c.81, s.191, 67 İbtilau'l-Müminin babı.

[6]- Biharu'l-Envar, c.81, s.183.

[7]- Biharu'l-Envar, c.81, s.196.

[8]- Biharu'l-Envar, c.81, s.196, 67, İbtilau'l-Müminin babı.

[9]- Bakara, 155.

[10]- Enbiyâ, 35.

[11]- Nehcü'l-Belâğa, 192. hutbe.

Tarih: 29-12-2021

FACEBOOK YORUM
Yorum