içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Bismillah'ın "Ba"sındaki Kulluk Hakikati - 1

Konumuz "Bismillah"ın "ba" harfindedir.

Bismillah'ın

 

Bismillahirrahmanirrahim

Bismillah'ın "ba" harfinin manası şudur: Muvahhit mümin daima bir kul gibi davranmalıdır. Köle gibi bir başkasına ait olduğunun bilincinde olmalıdır. Zira o, Allah'ındır.

Sen Allah'a aitsin. O'nun yaratığısın. Kendiliğinden hiçbir bağımsızlığın yoktur. O'nun mahkûmu ve mağlubusun. Yani O'nun iradesi altındasın. O neyi irade ederse, o olur. Sen meselâ yaşlanmamayı, zayıf ve hasta olmamayı istiyorsun; ölmemek, bekaya kavuşmak arzusundasın. Ama O'nun esirisin. O'nun kahredici gücü ve iradesi altındasın. Kendiliğinden hiçbir bağımsızlığın yoktur.

Eğer kendinde bir bağımsızlık görür de "ben böyle yaparım; şöyle yaparım" dersen, iman ve kulluktan ayrılmışsın demektir. Kendin için bir mevki ve makama kail olursan, asıl makamından düşmüş olursun. "Benim malım" ve "benim mevkiim" demeyi bir kenara bırak.

Birdenbire zengin olan bazı şahıslar kendilerini kaybederek bağımsızlık iddiasında bulunuyorlar ve "Ben uyanık biriyim; bu yüzden bu kadar mala sahip oldum" diyorlar. İşte bu "ben, ben" demeler, insanı ilâhî kahır ve gazaba uğratmakta ve onu zelil kılmaktadır. Dolayısıyla da ettiğimiz birçok iddialar sebebiyle tövbe etmeliyiz.

Seyyar satıcılık yapan bir şahsın hikâyesi şöyledir: Satıcılık yapan bir şahıs, geçimini seyyar satıcılıkla sağlıyordu ve İran'ın Azerbaycan eyaletinin “Şahseven” bölgesi ahalisindendi. Mezkûr şahıs, seyyar satıcılığı esnasında kör olan bir kabile reisine rastlıyor. Bu kabile reisinin birçok sürüsü varmış ama hepsini de kaybetmiş. Bir hayli de çocukları varmış. Kabile reisinin çocukları seyyar satıcıya, "Babamızla otur ve sohbet et de biraz gönlü açılsın ve gönlündeki dertleri silinsin" derler...

Seyyar satıcı kabile reisinin hâlini sorar. Kabile reisi ağlayarak şöyle der: Ne diyeceğimi bilemiyorum! Bir ara o kadar sürüm vardı ki, şu sahralar koyun, deve veya diğer büyük baş hayvanlarımla doluydu. Uzak dağların üzerinde bile sürülerim vardı. Birkaç fersah ötesine kadar da akrabalarım ve yakınlarımın çadırları vardı. Bir gün oğullarımdan daha çok sevdiğim bir torunumu yanıma alarak ata binip seyahate çıktım. Nereye gittiysek, hep sürülerimi görüyordum. Torunuma şöyle dedim: "Büyük babanın bunca malı var. Eğer Allah büyük babanı fakirleştirmek istese bile, bu, uzun yıllar sürer."

Velhasıl, dağın eteklerine varınca, kıble tarafından siyah bulutların geldiğini gördüm. Bölgeyi baştanbaşa kaplamıştı. Aniden doluyla karışık yağmur yağmaya başladı. Dolular ceviz büyüklüğünde ve çok şiddetli bir şekilde yağıyordu. Duracak yerin olmadığını görünce, bir mağara bulduk ve torunumla oraya sığındık...

Bir saat sonra ne olduğunu görmek için başımı mağaradan dışarı çıkardım. Onca mal ve onca sürüden hiçbir şey kalmamıştı. Tüm varlığım yok olup gitmişti. Hiçbir şeyim kalmamıştı. Bir saat içinde fakirleşivermiştim...

Ağladım ve "Hiç olmazsa atımı bulup da bir şeyimin kalıp kalmadığına bakayım" dedim.

Torunumu bir taşın yanına oturttum ve atımı aramaya çıktım. Aniden bir ses işittim. Arkama dönünce bir kurdun torunumu yemek istediğini gördüm. Tüfeğimle nişan alarak onu öldürmek istedim. Ama yanlışlıkla çok sevdiğim torunumu vurdum ve anında can verdi. Üzüntüden silahımla başıma vurdum ve gözlerim kör oldu. Bir saat içinde zillet ve mezellete düştüm.

İşte bağımsızlık iddiasında bulunan bu milyoner şahıs, kendisinin ve her şeyinin Allah'tan olduğunu unutmuştur.

"Bismillah" yani her işimi kendi kudretim ve idrakimle değil, Allah'ın yardımıyla yapıyorum. Doktor bey de reçete yazarken "Bismillah" demelidir. Yani fikrim ve ilmimle değil, Allah'ın yardımıyla...

Şoför bey, sen de direksiyonun başına geçince bağımsız değilsin. Kudret ve kuvvet sadece büyük ve yüce olan Allah iledir. Kudret ve güç sadece Allah'tandır.

Şunu da arz edeyim: Bir süredir batıl bir söz ağızlarda dolaşıyor ki, mutlaka bertaraf edilmesi gerekir. Diyorlar ki: "Her işte ilerlemenin sebebi kendine güvendir. İnsan kendine güvenirse, ilerler. Yani istediğin her şeyi yap ve kendine güven. Hangi işin peşinden koşarsan mutlaka o olur." Bu söz küfür ve cehalettir. Kendine güven nedir? Kendin nesin ve sen kimsin ki, kudretine dayanıyor ve "Dileyince her şey vücuda gelir" diyorsun?

Binlerce defa karar aldın ve işin için koşup koşuşturdun... yine de olmadı. Acaba elinden hiçbir şeyin gelmediğini kendin de görmüyor musun? Tüm varlık âlemini kudretiyle yaratan Allah, her neyi dilerse, o olur. O, neyi irade eder ve neyi maslahat görürse, o olur. Sen bir avuç topraktan başka bir şey değilsin.

Meselâ şu anda şu hayatın kendine mi aittir? Kendin mi kendini koruyorsun? Hakikat böyle değildir. "Sadece kendine güven" diyen insan gerçeği anlamamıştır. Kendinde bir şey olduğunu hayal etmektedir. Her türlü müşkülü halletmek, insan nefsinin işi değildir. Nefis bundan acizdir. Eğer doğru diyorsan yatma! Bazen insan işi olunca her ne kadar yatmamaya çalışsa da yapamıyor ve bir türlü bunu beceremiyor. Eğer kendine güvenin bir faydası varsa, yaşlanmanı, saçlarına ak düşmesini, zayıf ve hasta olmanı önle... Ama sen gitmesen de seni götürürler. Gitmemek senin elinde midir?

Bu küfür ve yanlış söz, terk edilmelidir. "Kendine güven" de ne demek? "Allah'a güvenmekten söz et... Halik ve rezzak olan Allah'a güvenmek gerekir. Benim canım da O'nun elindedir. O'nun kudretinin nihayeti yoktur. Her türlü müşkülü halletmek O'nun kudretine nazaran kolaydır. Niçin O'na itimat etmiyor ve O'na güvenmiyorsun?

Kendi kendine bir fayda vermek de senin elinde değildir. Hakeza kendinden herhangi bir zararı da uzaklaştıramazsın.

İnsanın daima muhtaç olduğu faydalardan biri de yemek ve sarf ettiği enerjiyi yeniden kazanmaktır. İnsan daima enerji kaybetmekte ve kudreti azalmaktadır. Dolayısıyla da daima yemesi ve yeniden enerji kazanması gerekir. Aksi takdirde birkaç gün sonra erir ve yok olur. Beslenme ve tükettiği enerjiyi yeniden kazanma, beşer için zarurî bir şeydir. Hangi beşer yiyeceklere olan ihtiyacını giderebilir veya kaybettiği enerjiyi kendisi bizzat kazanabilir? Acaba hiçbirimizin bedenimizin dâhilî beslenme sisteminden haberi var mı? Hâlbuki daima da ona teveccüh etmekteyiz.

Biz aslında bu beden binasında nelerin olduğundan habersiziz. Bedenin iç sistemi daima düzenli bir şekilde çalışmaktadır. Oysa insanın bunda bir rolü ve bir katkısı yoktur... Sahip olduğu tek beceri, lokmayı ağzına koyması ve yutmasıdır. Ama lokma aşağı gidince artık hiçbir şey onun ihtiyarında değildir. Bedenin dâhilî işlerini kendi ihtiyarında bulunduran nefis hangisidir?

Ayetullah Hüseyin Destgayb

Tarih: 29-03-2023

FACEBOOK YORUM
Yorum