içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Cihat ve Şahadet

Bismillahirrahmanirrahim

Cihat ve Şahadet

İslâm'ı yaymak, tevhit kelimesini yükseltmek, İslâm'ın varlığını savunmak, Kur’an-ı Kerim'in hüküm ve kanunlarının hâkimiyetini sağlayıp zulüm ve istikbarla savaşmak, mahrumları ve mustazafları savunmak için Allah yolunda yapılan cihat, büyük ibadetlerden biri olup nefsin tekâmülüne, Allah'a doğru ilerlemeye ve O'na doğru yükselmeye sebep olur.

Cihadın fazileti hakkında birçok ayet ve hadis vardır. İşte birkaç örnek:

Allah-u Teâlâ, Kur’an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:

“İman edenlerin, hicret edenlerin ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihat edenlerin Allah katında büyük dereceleri vardır. İşte kurtuluşa ve mutluluğa erenler bunlardır. Rableri onlara katında bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için, kendisine sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeler. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Hiç şüphesiz, Allah katında büyük mükâfat onlarındır.” [1]

Başka bir yerde de şöyle buyuruyor:

“Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihat edenleri, oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır.” [2]

Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurur: “Cennetin "Mücahitlerin Kapısı" denilen bir kapısı vardır. Mücahitler cennete doğru hareket edince, kılıç kuşanmış ve insanların kıyamette durduğu ve meleklerin onlara hoş geldin dedikleri bir hâlde o kapı açılır.” [3]

Hz. Resulullah (s.a.a) yine şöyle buyuruyor: “İnsan Allah yolunda öldürülünceye kadar, her iyiliğin üstünde bir iyilik vardır; ancak Allah yolunda öldürülürse, ondan üstün hiçbir şey yoktur.” [4]

Rableri onlara katından bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için, kendisine sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeler. Onlar ebedî kalıcılardır. Hiç şüphesiz Allah büyük mükâfat katında olandır. [5]

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Her kim Allah yolunda şehit olursa, Allah-u Teâlâ onun günahlarından hiçbirini yüzüne vurmaz.”

Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Allah-u Teâlâ şehide yedi şey verir:

1- Vücudundan dökülen ilk kandamlasıyla bütün günahlarını affeder.

2- Şahadetinden sonra başı iki hurinin (meleğin) kucağına bırakılır; yüzündeki tozları temizleyerek, "Aferin sana!" derler, o da cevap olarak, "Merhaba" der.

3- O'na cennetten bir elbise giydirir.

4- Cennetin hazinedarları, istediğini seçsin diye ona çeşitli güzel kokular sunarlar.

5- Şehit olunca cennetteki yerini görür.

6- Şahadetinden sonra onun ruhuna, "Cennetin neresinde istersen gez!" diye hitap edilir.

7- Şehit, Allah'ın cemaline bakar ve bu her peygambere ve şehide huzur verir.

Allah-u Teâlâ, Kur’an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:

“Hiç şüphesiz Allah, müminlerden karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. (Bu,) Tevrat'ta, İncil'de ve Kur’an’da onun üzerine gerçek olan bir vaattir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu hâlde, yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinip müjdelesin, işte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.” [6]

Söz konusu ayet özel bir zarafet ve lütufla halkı cihada teşvik eden Kur’an-ı Kerim'in çok güzel ve çok latif ayetlerindendir. İlk başta diyor ki: "Hiç şüphesiz Allah, cennet karşılığında müminlerden canlarını ve mallarını satın almıştır." Ne kadar güzel bir alışveriştir bu! Alıcı, mutlak gani ve varlık âleminin maliki olan Allah'tır. Satıcı, Allah'a ve ahirete iman eden müminlerdir. Alışverişe konu olan şey ise, müminlerin malları ve nefisleridir. Alışverişin sonucu da ebedî cennettir.

Daha sonra buyuruyor ki: "Allah, Tevrat'ta, İncil'de ve Kur’an’da (yani bu üç büyük kitapta) bu vaadi kaydetmiştir." Sonra da, "Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir?" buyuruyor ve son olarak Allah-u Teâlâ böyle değerli bir alışverişi müminlere müjdeleyerek, "İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur." buyuruyor.

Kur’an-ı Kerim Allah yolunda şehit olan bir insan hakkında en yüksek makamları tespit ederek şöyle buyuruyor:

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler saymayın. Hayır, onlar diridirler. Rableri katında rızıklanmaktadırlar.” [7]

"Rablerinin katında" cümlesi, şehidin yüce makamını beyan etmektedir. İnsanın ruhunun ölümsüzlüğü şehitlere mahsus değildir, bilakis bütün insanlar böyledir; ancak şehitlerin imtiyazı, "Rablerinin katında", yani en yüksek makamlarda hayatını sürdürüp o yüksek makamda rızıklandırılmalarındadır. Tabii ki bu makama ulaşanların rızkının diğerlerinin rızkıyla bir olamayacağı bellidir.

Allah yolunda cihat ve şahadet, ibadetlerin en büyüğü ve en değerlisidir. Bu seçkin yolda yürüyen bir kimse en üstün makamlara ulaşır. Bu büyük ibadeti diğer ibadetlerden ayıran iki etken vardır:

Birinci etken: Mücahidin yüce hedefidir. Bir mücahidin hedefi, şahsî menfaatlerini ve yakınlarının menfaatlerini temin etmek değildir. O, kıt görüşlü, bencil ve kendini isteyen bir kişi değildir; bilakis o, Allah'ı ister. Mücahit olan bir insan, İslâm'ın yayılmasını, Tevhit kelimesinin yükselmesini, zulüm, istikbar ve tağutla savaşmayı, mahrumları ve mutsazafları savunmayı ve sosyal adaletin uygulanmasını ister ve hedeflerin en yükseğine sahip olduğu için en yüksek makamlara da ulaşır.

İkinci etken: Fedakârlık derecesidir. Bir mücahit Allah'a doğru seyir ve sülûk etmek ve hedefe ulaşmak için en değerli şeyler üzerine yatırım yapar. İnsan sadaka veriyorsa, malının sadece birazından göz yumuyor ve eğer ibadet ediyorsa sadece vaktinin ve gücünün birazını bu yolda harcıyordur. Ancak mücahit her şeyinden geçer, dahası canından geçer ve başını koltuğuna alarak bütün varlığını Allah'a sunar. Malından, makamından, mevkiinden, eşinden, evladından ve yakınlarından vazgeçip canını Allah'a teslim eder. Ariflerin ve abitlerin bir ömür boyunca yaptıklarını ve hatta daha fazlasını bir mücahit kısa bir zamanda yapar. Madde dünyası ve maddiyat, mücahidin yüce ve nurlu ruhu için dardır; dolayısıyla yırtıcı bir aslan gibi madde kafesini kırarak geniş ve nurlu Rızvanullah âlemine uçar ve en yüksek makamlarda Rabbinin katına yükselir. Evliyaullah derece derece ve uzun günler boyunca muhabbet, aşk ve şühud makamına ulaşıyorlarsa, şehit olan bir mücahit bu yüzyıllık yolu bir gecede kat eder ve likaullah makamına kavuşur.

Allah'ın diğer kulları zikir ve dualarla Allah'a yaklaşıyorlarsa, Allah yolunda cihat eden mücahit yaralara, acılara, zorluklara, kurşunlara, havan toplarına katlanıp tahammül ederek ve nihayet canını feda ederek Allah'a yaklaşır.

Bu ikisinin farkı çok fazladır. Savaş ve cihat meydanının özel bir saadeti, maneviyatı ve nuraniyeti vardır. Cihat meydanı heyecan, hareket, aşk ve fedakârlık meydanıdır. Mahbup ve maşukun yolunda feda olmaya ve ebedî hayat için dirilmeye yarışmak meydanıdır. Siperde yatan mücahitlerin marşlarının, mescitlerde ve mabetlerde bile eşine az rastlanan bir sefası, nuraniyeti ve cazibesi vardır.

Ayetullah İbrahim EMİNÎ

 

---------------

[1]- Tevbe, 20-22.

[2]- Nisâ, 95.

[3]- Vesailu'ş-Şia, c.6, s.5.

[4]- Vesailu'ş-Şia, c.6, s.10.

[5]- Vesailu'ş-Şia, c.6, s.9.

[6]- Tevbe, 111.

[7]- Âl-i İmrân, 169.

Tarih: 30-11-2023

FACEBOOK YORUM
Yorum