içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Dua Etme

En iyi ibadetlerden biri olan dua etme, nefsi mükemmelleştirmek ve Allah'a yakınlık için bir araçtır.

Dua Etme

Bismillahirrahmanirrahim

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de en iyi bir vasıta olan “dua” konusunda, kullarını dua etmeye çağırmaktadır. İşte birkaç örnek:

Allah-u Teâlâ, şöyle buyuruyor:

Rabbiniz dedi ki: "Bana dua edin (isteyin), icabet edeyim. Doğrusu bana ibadet etmekten büyüklenenler (müstekbirler); cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gideceklerdir." [1]

 

Ayrıca şöyle buyuruyor:

“Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez.” [2]

 

Başka bir yerde de şöyle buyuruyor:

“Kullarım beni sana soracak olursa, işte ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm.” [3]

 

Hz. Resulullah (s.a.a), "Dua ibadetin ruhudur" buyurmaktadır. [4]

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: Dua ibadettir ve Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "Doğrusu bana ibadet etmekten büyüklenenler (müstekbirler)..." Sen Allah'ı çağır (dua et); artık iş bitmiştir, deme. [5]

 

Yine İmam Cafer-i Sadık'tan (a.s) şöyle nakledilmektedir: Hiçbir zaman duayı terk etmeyin. Çünkü duayla yaklaştığınız gibi hiçbir şeyle Allah'a yaklaşamazsınız. Hatta çok küçük şeyleri bile küçük olmalarından dolayı Allah'tan istemekten çekinmeyin. Çünkü küçük şeylerin sahibi olan, büyük şeylerin de sahibidir. [6]

 

İnsan dua etmelidir; zira o bütün vücuduyla Allah'a muhtaçtır ve hatta insan yoksulluğun, ihtiyaç ve bağlılığın özüdür. Allah'ın feyzi bir an kesilecek olursa, insan mahvolur. İnsana ulaşan her şey Allah'tan ulaşır. O hâlde insan bu tekvinî ve tabiî ihtiyacı diliyle açıklamalı; yoksulluğunu, kulluğunu ve ihtiyacını amelen ispatlamalıdır. İbadetin de zaten bundan başka bir anlamı yoktur.

 

İnsan dua hâlinde Allah'a teveccüh eder ve O'nunla raz-u niyaz eder, ubudiyetin gereği olan yalvarıp yakarmayla ihtiyaçlarını mutlak ganiye sunar. İhtiyaç ve yoksulluk dünyasından ümidini keserek bütün hayır ve kemallerin kaynağı olan Allah ile bağlantı kurar. İhtiyaç âleminden uçarak bâtın gözüyle, kalp gözüyle Hak Teâlâ'nın cemalini görür. Dua ve raz-u niyaz hâli, kulun en zevkli ve en güzel hâllerindendir ki, Allah dostları o hâli kaybetmeye asla razı olmazlar.

 

“Sahife-i Seccadiye” ve diğer dua kitaplarına müracaat edilecek olursa, Ehlibeyt İmamlarının (a.s) nasıl raz-u niyaz ettikleri, Allah'a nasıl yalvarıp yakardıkları görülür.

 

Allah-u Teâlâ ile bağlantı kurmak ve duanın kabul edilmesi ümidi kalplere huzur verir ve dua edenlerin gönlünü hoş eder, umut verir. İnsan, sıkıntılarının giderilmesi ve sorunlarının halledilmesi için yüce Allah'a sığınmazsa, ümidini sürdüremez, bunca zorluğa tahammül edemez. Dua, müminin silahıdır. Mümin, onun vasıtasıyla ümitsizlikle savaşır ve müşkülatını gidermek için gaybî ve mutlak güçten yardım alır. Peygamberler ve Ehlibeyt İmamları, her zaman bu silahtan yararlanır ve müminlere de bundan yararlanmalarını önerirlerdi.

 

İmam Rıza (a.s) kendi ashabına şöyle buyururdu: "Enbiyanın silâhlarından yararlanın." "Enbiyanın silahı nedir?" diye arz edilince, İmam (a.s) "Duadır" cevabını verirdi. [7]

 

İmam Muhammed Bâkır (a.s) şöyle buyuruyor: Allah-u Teâlâ mümin kulları arasında çok dua edenleri sever. Size şafak vaktinden güneş doğuncaya kadar dua etmenizi tavsiye ediyorum; zira bu saatlerde gökyüzünün kapıları açıktır, halkın rızkı bölüştürülür ve büyük istekler verilir. [8]

 

Hz. Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakledilmiştir: Dua, müminin silahı, dinin direği, göklerin ve yerin nurudur. [9]

 

Dua, bir ibadet ve hatta ibadetlerin ruhudur. Onunla uhrevî mükâfat verilir. Dua, müminin miracı ve kuds âlemine uçuştur. Dua ruhu eğitir, mükemmelleştirir ve Allah'a yakınlık makamına ulaştırır.

 

İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: Dua, Allah katında yeryüzündeki amellerin en sevgilisidir. İbadetlerin en faziletlisi de iffet ve temizliktir. Ravi der ki: İmam Ali (a.s) çokça dua eden bir şahıstı. [10]

 

İmam Ali (a.s) yine şöyle buyuruyor: Dua saadetin anahtarıdır. En iyi dua da temiz sineden ve takvalı kalpten çıkan duadır. (Dua) Allah ile münacatta kurtuluşun sebebidir. Ve ihlâs vesilesiyle de (kötülük ve helaklerden) kurtulur. O hâlde müşkülatlar fazlalaşınca, Allah'a sığınılmalıdır. [11]

 

Dua öyle bir ibadettir ki, eğer gerekli şartlara sahip olunur da doğru yapılırsa, nefsi mükemmelleştirir ve Allah'a yakınlığa sebep olur. Bu ise duada olan kesin bir etkidir. Dolayısıyla insan hiçbir zaman ve hiçbir şart altında bu büyük ibadetten uzak olmamalıdır. Zira duanın zahiri ve çabuk etkisi olmasa bile hiçbir zaman etkisiz değildir. Bazen insanın duası geç kabul edilip istekleri geciktirilebilir veya duası dünyada asla kabul edilmeyebilir. Bunun da bir maslahatı vardır. Çünkü bazen mümine dünyevî isteklerinin verilmesi onun hayrına değildir ve Allah-u Teâlâ onun maslahatlarına kendisinden daha çok vâkıftır. Bundan dolayı insan daima ihtiyaç elini Mutlak Kadir'e (Allah-u Teâlâ) doğru açarak ihtiyaçlarını istemelidir. Eğer bu isteği onun hayrına ise, isteği bu dünyada ona verilir. Ancak bazen Allah-u Teâlâ, kendisiyle daha fazla münacat etsin, raz-u niyaz edip kendisine yalvarıp yakarsın ve daha yüksek makamlara ulaşsın diye kulunun isteğini geciktirmeyi hayırlı görür, bazen de devamlı Allah'ı anması ve ahirette daha güzel bir mükâfata kavuşması için kulunun isteğini bu dünyada yerine getirmemeyi uygun görür.

 

Hz. Resulullah (s.a.a), "İster istediği verilsin ve ister verilmesin, hacetini Allah'tan isteyen ve dua etmekte ısrar eden kimseye Allah merhamet etsin" diye buyurdu ve sonra da "Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım." [12] ayetini okudu. [13]

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: (Bazen) mümin bir kimse Allah'tan bir şey ister; ancak Allah-u Teâlâ (meleklere), "Kulumun isteğini geciktirin" der; çünkü (Allah) kulunun sesini ve duasını duymak ister. Dolayısıyla kıyamette kuluna hitaben, "Ey benim kulum! Sen beni çağırdın ama ben sana icabet etmeyi geciktirdim. Şimdi onun karşılığında şu sevabı bağışlıyorum sana ve yine bir başka yerde bir başka duayı ettin ve ben sana icabet etmeyi geciktirdim. Bunun karşılığında da şu mükâfatı veriyorum sana." der. O zaman mümin kimse ahiretteki güzel mükâfatları görünce, "Keşke dünyada dualarımın hiçbiri kabul olmasaydı!" der. [14]

 

Yine İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: Dua edebini koru ve kimi çağırdığına (kime dua ettiğine), O'nu nasıl çağırdığına ve niçin çağırdığına dikkat et. Allah'ın azamet ve yüceliğini hatırla ve Allah-u Teâlâ'nın, kalbinde olanları bildiğini, içindeki sırlardan haberdar olduğunu ve kalbinde gizlediğin hak veya batıla vâkıf olduğunu kalp gözünle gör. Seni kurtuluşa ve helake sürükleyen yolu tanı ki, Allah-u Teâlâ'dan kurtuluşunu kendisinde sandığın (ama gerçekte) seni helake sürükleyecek bir şeyi istemeyesin. Allah-u Teâlâ Kur’an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:

"İnsan hayra dua ediyormuş gibi şerre de dua eder ve insan pek acelecidir." [15]

O hâlde Allah'tan ne istediğini ve niçin istediğini düşün. Dua, ancak hak olursa edilir. Dua senin bütün vücudunla Hakk'a yönelişindir. Dua, Allah'ı müşahede etmekle kalbi eritmektir ve iradenin bütünüyle terki ve bütün işlerin zahirini ve bâtınını Allah'a teslim etmektir. Duanın şartlarına uymazsan, onun kabul edilmesini de bekleme; zira Allah-u Teâlâ sırdan ve sırdan daha gizli şeylerden haberdardır. Sen dua edip bir şey istediğin hâlde, Allah-u Teâlâ niyetinin bunun tam aksine olduğunu bilir. [16]

Ayetullah İbrahim EMİNÎ

 

-----------

[1]- Mü'min, 60.

[2]- A'râf, 55.

[3]- Bakara, 186.

[4]- Sahih-i Tirmizî, c.2, s.266.

[5]- el-Kâfi, c.2, s.467.

[6]- el-Kâfi, c.2, s.467.

[7]- el-Kâfi, c.2, s.468.

[8]- el-Kâfi, c.2, s.478.

[9]- el-Kâfi, c.2, s.468.

[10]- el-Kâfi, c.2, s.467.

[11]- el-Kâfi, c.2, s.468.

[12]- Meryem, 48.

[13]- el-Kâfi, c.2, s.475.

[14]- el-Kâfi, c.2, s.490.

[15]- İsrâ, 11.

[16]- Feyz-i Kaşanî, el-Hakaik, s.244.

Tarih: 14-12-2023

FACEBOOK YORUM
Yorum