içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Ebu Hureyre ve İslami Rivayetler

Bismillahirrahmanirrahim

Ebu Hureyre ve İslami Rivayetler

Soru: Geçen bir Sünni âlimle konuşurken, meşhur hadis ravisi Ebu Hureyre'den bahis açıldı. Ebu Hureyre hakkında söylenen bazı eleştiriler ve hakkındaki bir takım şaibelerden söz edilince, adam bunları reddederek, "Bunlar Ebu Reyye mektebinin kasıtlı uydurmalarıdır. Eğer Ebu Hureyre'yi kaldırırsak, İslam'ın yarısı çöker." dedi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz acaba?

Cevap: Aziz kardeşim, önce şunu söylemeliyim ki, bahsettiğin kimsenin Ebu Hureyre'yle ilgili eleştiriyi, (birçok konuda adet edindikleri gibi) yine Şia'ya veya (hayali bir şahsiyet olan) Abdullah b. Seba'ya değil, Ebu Reyye mektebine isnat etmesine sevindim doğrusu!

Bilindiği gibi Ebu Reyye, Sünni ekole mensup bir insandır. Yetiştiği, öğrenim gördüğü ortam ve şartlar bellidir. Adamın yazdığı eserler ortadır. Gerçi Ebu Hureyre hakkında yazdığı eser, Türkçe'ye çevrilmemiştir. Ama diğer önemli bir eseri "Muhammedi Sünnet'in Aydınlatılması" isimli eseri Sünni bir yayınevi (Yöneliş) tarafından yayınlanmıştır. Araştırma ehli olan ve doğrularla yüzleşmekten korkmayan her kes alıp okuyabilir. Sonra, o da söz konusu adam, gibi keyfi ve afakî değil, belgeler üzerine konuşmaktadır. Eğer yetiyorsa gücü, alsın, onun ortaya koyduğu hususları delilli ve mantıklı bir şekilde çürütsün. Bir de Ebu Reyye niye bunu kasıtlı yapsın ki? Bundan söz konusu şahsın zihniyetini taşıyan kimselerin kin ve hınç dolu tepkilerini kazanıp bunun akıl almaz ıstırap ve çilelerini çekmekten başka eline ne geçmiştir? Nitekim de öyle olmuş ve birçokları adamı tekfire kadar gitmişlerdir.

Yine beni sevindiren diğer bir husus ise Ebu Hureyre hakkındaki tespitidir. Evet, "Eğer Ebu Hureyre'yi silersek, İslam'ın çökeceğini" söylüyormuş. Elhak doğru bir tespit; fakat çökecek olan İslam, gerçek ve şaibelerden arınmış İslam değil, onun araştırıp sağlamlaştırmadan, geçmişlerinden tevarüs ettiği, Muaviyeleri, hatta Yezitleri bile temize çıkarabilen İslam'dır!!

Aziz kardeşim, Hz. Ali (a.s) gibi, Hz. Resulullah'ın (s.a.a) ilim şehrinin kapısı olan, doğuşundan beri Hz. Resulullah'ın (s.a.a) mübarek ellerinde eğitilip büyüyen, gece gündüz onun yanından ayrılmayan bir kimseden nakledilen hadis sayısı 500 küsür (ki onun da 50 tanesinin sadece sahih hadis olduğunu itiraf ediyorlar) ve sadece iki yıl Hz. Resulullah'ın (s.a.a) zamanında Medine'de bulunan Ebu Hureyre'den 6000'e yakın hadis naklediliyorsa, aklı başında olan bir kimse bundan da kuşku duymasın, neden duysun? Kaldı ki Ebu Hureyre'nin hayatını yakından inceleyip çeşitli zamanlarda sergilediği tavırları, Muaviye gibi Sulatanlarla olan özel ilişkilerini ve naklettiği birçok rivayetinin muhtevasını dikkatlice inceleyen her münsif insanın yapacağı en asgari şey, bu rivayetlere en azından ihtiyatlı yaklaşmaktır. Tabii bu oldukça geniş bir araştırma mevzusudur. Bu konuda yazılan ve gerçekten tarafsız ve belgelere dayanan eserler de mevcuttur ki inşallah daha geniş fırsatlarda onlara eğilmek gerekir. Ben bu adamın naklettiği rivayetlere örnek teşkil etsin diye, birkaç tanesini size nakledip kararı kendinize bırakıyorum.

O, bazı büyük Peygamberler hakkında, naklettiği rivayette ki Buhari ve Müslim gibi bir çok muteber bilinen kaynakta nakledilmiş ve İmam Suyuti onu mütevatir hadisler silsilesinde zikretmektedir, açık bir şekilde Hz. Adem'i Allah'a isyan sayılan gerçek bir günah işlemekle, Hz. İbrahim'i (a.s) günah olan bazı yalanları söylemekle, Hz. Nuh'u haksız bir duada bulunmakla, Hz. Musa'yı Allah emretmediği halde bir insan öldürmekle (cinayet işlemekle) suçlayarak, şefaat etme liyakatine sahip olmadıklarını onların dilinden naklediyor!! O diyor ki Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdu (haşa): "Ben kıyamet günü insanların efendisiyim. Biliyor musunuz bu nedendir? Allah, kıyamet günü öncekileri ve sonrakileri bir alanda toplar. O gün ki davetçi, onlara sesini duyurur. Göz onları -yayıldıkları- yerlere kadar görür. Güneş alçalır, insanların taşımaya güçleri yetmeyecek kadar bir gam sıkıntı sarar. İnsanların bazısı bazısına: "İçinde bulunduğumuz durumu ve başımıza geleni görmüyor musunuz?" "Size Rabbiniz katında şefaat edecek birisine bakmaz mısınız?" derler.

"İnsanların bazısı, bazısına Âdem’e gidin derler. Onlar da Âdem’e gelirler: "Ey Âdem! Sen insanların babasısın. Allah seni kendi elleriyle yarattı; sana ruhundan üfledi ve meleklerin sana secde etmesini emretti. Rabbinin katında bize şefaat et. İçinde bulunduğumuz durumu ve başımıza geleni görmüyor musun?" derler. Âdem der ki: "Rabbim bugün öyle bir gazaba gelmiştir ki O, ne bundan önce böyle bir gazaba gelmiş ve ne de bundan sonra benzeri bir gazaba gelmeyecektir. O, beni ağaçtan yemekten men etti; ben O’na asi oldum ve o ağaçtan yedim.

Nuh'a gelirler: "Ey Nuh! Sen peygamberlerin (tufandan sonra) yere (dünyaya) gönderilen ilkisin. Allah seni çok şükreden biri olarak adlandırdı. Rabbinin katında bize şefaat et. İçinde bulunduğumuz durumu ve başımıza geleni görmüyor musun?" derler. (Nuh) der ki: "Rabbim bu gün öyle bir gazaba gelmiştir ki, o ne bundan önce böyle bir gazaba gelmiş ve ne de bundan sonra böyle bir gazaba gelmeyecektir. Benim bir tek duam vardır, onu da kavmimin aleyhine yaptım. Nefsim, nefsim, İbrahim'e gidiniz."

İbrahim'e gelirler ve derler ki: "Sen Allah'ın Nebisi ve yeryüzündeki Halili'sin. Rabbine bizim için Şefaatte bulun. İçinde bulunduğumuz durumu ve başımıza geleni görmüyor musun?" derler. İbrahim onlara der ki: "Benim Rabbim, bu gün öyle bir gazaba gelmiştir ki, o ne bundan önce böyle bir gazaba gelmiş ve ne de bundan sonra böyle bir gazaba gelmeyecektir. (Dünyada) söylemiş olduğu yalancıklarını zikreder. Nefsim, nefsim!... Benden başkasına didin, Musa'ya gidiniz."

Musa'ya gelirler: "Ey Musa! Sen Allah'ın Resulü'sün; Allah seni rısaletleri ile ve senle konuşmakla seni faziletli kıldı. Rabbine bizim için şefaatte bulun; içinde bulunduğumuz ve başımıza geleni görmüyor musun?" derler. Musa onlara der ki: "Rabbim, bu gün öyle bir gazaba gelmiştir ki, O ne bundan önce böyle bir gazaba gelmiş ve ne de bundan sonra böyle bir gazaba gelmeyecektir. Ben öldürülmesi emredilmeyen birisini öldürdüm. Nefsim, nefsim!... İsa'ya gidiniz." İsa'ya giderler. Derler ki: "Ey İsa, sen Allah'ın Resulü'sün; beşikteyken insanlara konuştun. Sen, O'ndan bir sözsün. Meryem'e o sözü ilka etti. Sen ondan bir "ruh"sun. Rabbine bizim için şefaatte bulun". İsa (a.s) onlara der ki: "Rabbim, bugün öyle bir gazaba gelmiş tir ki, o ne bundan önce böyle bir gazaba gelmiş ve ne de bundan sonra böyle bir gazaba gelmeyecektir. (O hiç günahlarından söz etmedi.) Nefsim, nefsim!.. Benden başkasına gidin, Muhammed'e (s.a.a) gidiniz." [1]

Bir diğer rivayetinde Hz. Resulullah'tan (s.a.a) şöyle naklediyor Ebu Hureyre: "Bir gece Hz. Süleyman  şöyle dedi: Allah'a and olsun ki bu gece, 100 veya 99 eşimle ilişki de bulunacağım (!!) ki her biri Allah yolunda cihat edecek bir mücahit doğursun!" Yanında bulunan bir melek, ona dedi ki: "Söyle inşallah." Ama Süleyman (a.s) inşallah demedi. Bu yüzden de o kadınlardan bir tanesi hariç hiç birsi hamile kalmadı; o da tam insan olmayan bir parça et doğurdu." Ardından Resulullah (s.a.a) şöyle ekledi:" Muhammed'in nefsini elinde tutan (Allah'a) and olsun ki eğer "İnşallah" deseydi, her birisi Allah yolunda cihat edecek bir savaşçı doğururdu." [2]

Ebu Hureyre'nin bir diğer rivayeti; Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Ölüm meleği (Azrail) (a.s), (Allah tarafından) Musa'nın yanına gönderildi (ki onun canını alsın. Musa (bu durumu sezince) tokat atarak onun gözünü kör etti. Azrail (a.s) Rabbine dönerek, "Beni öyle bir kulun yanına göndermişsin ki, ölmek istemiyor" dedi. Allah gözünü ona iade etti ve şöyle buyurdu: "Dön ve ona de ki, elini bir sığırın sırtına koysun; elini altında yer ala her kıla karşılık bir yıl ömrünü uzatacağım. (Azrail dönüp bunu Musa'ya söyleyince, şöyle dedi: "Ey Rabbim, bütün bunların ardından ne olcak? Cevap geldi: "Ölüm!" İşte o zaman "O halde şimdi istiyorum ölümümü" dedi ve Allah'tan kendisini Beytü’l Mukaddese yaklaştırıp orada canının alınmasını istedi... O zamana kadar, Azrail canları açık bir şekilde almaya geliyordu. Ama Musa'ya gelip de tokatı yiyerek kör olduktan sonra, artık gizli bir şekilde (canları almaya) gelmeğe başladı!!" [3]

Yine şöyle rivayet eder Ebu Hureyre Allah'ın Resulü'nden; buyurdu: "Musa (a.s) hayâlı ve mahcup birisiydi; öyle ki bedenini kimsenin göremeyeceği şekilde örterdi. Bilahare Beni İsrail'den bazıları bu durumdan istifadeyle O'na eziyet maksadıyla şöyle dediler: "Mutlaka o (Musa), bunu cildinde, baras olduğu veya fıtık-hadım olduğu için yapıyor." Allah-u Teâlâ, Musa'yı ona isnat ettikleri bu ithamdan kurtarmak istedi. Bir gün Musa, tek başına bir yerde elbiselerini çıkarıp taşın üzerine koydu ve gusül etmeğe başladı. Gusülde bittikten sonra, elbisesini almaya geldiğinde, taş elbiseyi alarak kaçmaya başladı. Musa asasını alarak taşın peşine düştü. O taşı kovalarken "Ey taş elbisemi ver; ey taş elbisemi ver" diye sesleniyordu. Bu esnada Musa, aniden Beni İsrail'in ileri gelenlerinden bir grubun yanına vardı. Onlar çıplak bedenle Musa'yla karşılaşınca, onu Allah'ın yarattığı en güzel şekilde gördüler (ve hiçbir kusurunun olmadığını anladılar). Böylece Allah, onu Beni İsrail'in ithamından kurtarmış oldu. İşte orada taş durdu ve Musa elbiselerini alıp giydi. Ardından (o kızgınlık haliyle) asasıyla taşa vurmaya başladı. Allah'a and olsun ki taşın üzerine üç, dört veya beş darbe izi belli oluyordu!! İşte Allah-u Teala'nın Kur'an'da "Ey iman edenler Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın ki Allah onu onların söylediği ithamdan uzaklaştırdı ve O (Musa) Allah indinde şeref ve haysiyet sahibiydi" ayetinde bunu demek istiyor!!" [4]

Ve bilahare şöyle rivayet ediyor: "Bir karınca, peygamberlerden birisinin ayağını ısırdı. O peygamber de (öyle bir) rahatsız oldu ki emrederek karıncaların yuvasını tümden yaktırdı!! Bu sırada Allah-u Teala ona şöyle vahyetti: "Ayağını bir karınca ısırdı diye, Allah'ı tesbih eden bir ümmeti mi yakıyorsun?!" Tirmizi'nin nakline göre bu Peygamber Hz. Musa imiş!! [5]

Bunlar, Ebu Hureyre'nin naklettiği binlerce hadisten birkaç örnekti ki biz yorumsuz bir şekilde size sunduk.

Şimdi Allah aşkına söyleyin, böyle bir İslam ve böyle bir sünnettense, olmaması binlerce kere daha evla değil mi?! Muhakeme ve kararı sizin kendi vicdanınıza bırakıyoruz.

 

-------------

[1]- Sahih-i Buhari, c.6, Beni İsrail suresinin tefsiri; Sahih-i Müslim, c.1, Kitabü’l-İman, Mütevatir Hadisler (Suyuti), 111. Hadis.

[2]- Sahih-i Buhari, c.4, Ciha Kitabı, Cihad için evlat isteyen Babı; Sahih-i Müslim, c.5, Kitabü’l İman, Babü’l İstişna.

[3]- Sahih-i Buhari, c.2, Cenazeler Kitabı, Mukaddes Yerde Gömülmeği İsteyen Kimse Babı; Sahih-i Müslim, c.7, Musa'nın Faziletleri Babı; Müsned-i ahmed b. Hanbel, c.2, s.533; Müstedrekü’s-Sahihayn, c.2, s.578.

[4]- Sahih-i Buhari, c.1, Gusül Kitabı, Yalnız Bir Yerde Çıplak Gusledenin Babı; Sahih-i Müslim, c.1, Yalnız Bir Yerde Çıplak Gusletmenin Cevazı Babı.

[5]- Sahih-i Buhari, c.4, Cihad ve Seyr Kitabı; Sahih-i Müslim, c.7, Canlıları Yakma Kitabı, Karıncanın yakılmasından Nehy Babı; İrşadü’s-Sari, c.6, s.114; Fethü’l Bari, c.7, s.168.

Tarih: 31-10-2022

FACEBOOK YORUM
Yorum