Hüsn-ü Kubh-ü Akli'nin ?spat Delilleri
Bismillahirrahmanirrahim
Ehl-i Beyt dostlar? taraf?ndan Hüsn-ü Kubh-ü Aklî'nin ispat? için getirilen delillerin baz?lar?n? k?saca ?öyle s?ralayabiliriz:
1- Hüsn-ü Kubhün, akli de?il de, ?er'i oldu?unu kabul edersek, Allah'?n, akl?n iyi sayd???n? kötü, kötü sayd???n? da iyi olarak nitelemesinin caiz oldu?unu da söyleyebiliriz. Bu ise, akl?n tersine, örne?in Allah'?n, ba?kalar?na ihsanda bulunmay? kötü, zulmetmeyi de iyi saymas?nda hiçbir mahzur yoktur, demektir. Ama bunun bat?l bir görü? oldu?u herkesçe malumdur. Zira akl? ba??nda olan her insan?n vicdan?, zalimin övülmesinin ve ihsan ehlinin k?nanmas?n?n do?ru olmad???n?, tereddütsüz olarak idrak etmekte ve böyle bir davran??ta bulunan?n kesinlikle yanl?? bir davran??ta bulundu?una hükmetmekte ve asla bundan ku?ku duymamaktad?r.
2- Hüsn-ü Kubhün, aklî ve f?trî oldu?una ba?ka bir delil de, Allah'? ve ?eriat? inkâr edenlerin, baz? i?lerin iyi, baz?lar?n?n da kötü oldu?una hükmetmeleridir. E?er iyilikle kötülük sadece ?eriat yoluyla idrak edilseydi, onlar?n hiçbir i?in iyi veya kötü oldu?una hükmetmemeleri gerekirdi. Hâlbuki hakikat bunun tam aksini bize göstermektedir. Öyleyse, insanlar ?eriata dayanmaks?z?n kendi ak?llar? ile baz? i?lerin iyi, baz?lar?n?n da kötü oldu?unu idrak edebilirler.
3- ?yilikle kötülü?ün ancak ?eriat yoluyla sabit oldu?unu, akl?n baz? i?lerin iyi, baz?s?n?n da kötü oldu?unu idrak etmesinde ba??ms?z olmad???n? söylersek, Allah-u Teâlâ’n?n sad?k oldu?una ve peygamberler vas?tas?yla iletti?i haberlerin do?ru oldu?una yakin edemeyiz. Zira bu durumda hâ?â O'nun yalan konu?ma ihtimali do?ar. Bütün yapt?klar? da iyi telakki edildi?inden, yalan konu?man?n çirkin bir i? oldu?una istinat edilerek, yalan konu?ma ihtimali de reddedilemez. Sonuçta verdi?i bütün haberlerin, vaatlerin, cennet-cehennemin, sevap ve azab?n hakikati olmayabilece?i ihtimali ortaya ç?kar. Bu ise, ilâhî kanunlar?n, temel inançlar?n ve büsbütün dinin yok olmas?, Allah'a hiçbir güvenin ve itimad?n kalmamas? demektir. Bu görü? kabul edilirse, 124 bin peygamberin gelmesinin, birçok mümin ve mücahit insanlar?n Allah yolunda mücadele edip, bu yolda kendi canlar?ndan geçmelerinin hiçbir anlam? kalmaz. Bütün bu zahmete katlanmalar ve çabalar hedefsiz ve anlams?z çabalardan öteye gitmez.
"...Bilesiniz ki, gerçekten Allah'?n vaadi hakt?r. Fakat insanlar?n ço?u bunu bilmezler."[1]
"Allah'?n sözlerinde asla bir de?i?me yoktur"[2]
"Do?rusu Allah, insanlara zerre miktar? zulmetmez. Fakat insanlar kendilerine zulmederler."[3]
Hulasa insanlar?n ak?llar? arac?l???yla kötü sayd?klar? yalan konu?mak, aldatmak, zulmetmek gibi i?leri Allah-u Teâlâ yaparsa, art?k insanlar Allah'?n, peygamberlerin ve imamlar?n sad?k olduklar?ndan ?üphe ederler. Allah'?n verdi?i vaat ve vaidlerin hiç birisine itminan ve güvence kalmaz.
4- Peygamberlerin, peygamberlikle görevlendirildiklerine dair iddialar?n?n do?rulu?una tek ?ahitleri, Allah-u Teâlâ’n?n onlar?n eliyle insanlara gösterdi?i mucizelerdir. Bu durumda e?er Allah Teâlâ’n?n, akl?n kötü sayd??? i?leri yapmas?n?n caiz oldu?unu kabul edersek, bu; Allah'?n yalan yere peygamberlik iddias?nda bulunan kimselerin eliyle de halka mucize göstermesinin kötü bir eylem olmad??? ve caiz oldu?u demek olur. Bu ise, büyük bir ilahi makam olan "Nübüvvet" makam?n?n temelden sars?lmas?na ve gerçekte peygamberlik makam?n?n de?erini yitirmesine sebep olur. Oysa i?lerini hikmet üzere yürüten Allah Teâlâ, her türlü abes ve çirkin eylemlerden münezzeh ve çok yücedir.
5- Kur'an-? Kerim'de Allah-u Teâlâ’n?n ayetlerine dikkat edildi?inde, bu ayetlerin akl?n iyilikle kötülü?ü anlamada müstakil olup, vahye dayal? olmad???na i?aret etti?ini görmekteyiz.
Allah-u Teâlâ ?öyle buyuruyor: "Muhakkak ki Allah, adaleti, ihsan? ve akrabaya yard?m etmeyi emreder; çirkin i?leri /zinay?/, fenal?klar? ve azg?nl??? da nehyeder. O, ?ayet benimseyip tutas?n?z diye, size böylece ö?üt veriyor."[4]
"De ki: "Rabbim, bütün a??r?l?klar?n gizlisini de aç???n? da ve pislikleri, haks?z yere azg?nl???, hakk?nda hiçbir delil indirmedi?i bir ?eyi Allah'a ortak ko?man?z? ve Allah hakk?nda bilmedi?iniz ?eyleri söylemenizi haram k?lm??t?r."[5]
"…Kendilerine iyili?i emreder, onlar? fenal?ktan meneder, onlara temiz ?eyleri helal, pis ?eyleri haram k?lar..."[6]
"Bir kötülük yapt?klar? zaman: "Babalar?m?z? bu yolda bulduk; Allah da bize bunu emretmi?tir" derler. De ki, "Allah kötülü?ü emretmez..."[7]
Bu ve benzeri ayetlerden anla??lmaktad?r ki Allah taraf?ndan hakk?nda bir emir ve nehiy söz konusu olmasa da, gerçeklik âleminde iyilik, kötülük, adalet, zulüm ve fenal?k gibi kavramlarla ifade edilen bir tak?m eylem ve s?fatlar vard?r. ?nsano?lu varl?k âlemindeki su, toprak, ta? ve benzeri gibi objektif nesneleri tan?y?p kavrad??? gibi, bu eylem ve s?fatlar? da ve onlar?n iyi veya kötü, çirkin veya güzel oldu?unu da kendi akl? gücüyle tan?y?p kavramaktad?r.
Sonra, Allah-u Teâlâ, baz? ayetlerinde bizzat insan?n kendi akl?n? iyilik ve kötülük konusunda hükmetmeye davet ediyor. Hiç iyilik ve kötülü?ü kavramaktan aciz olan bir ?eyi, o konuda hakemlik yapmaya davet etmek do?ru olur mu?
Allah Teâlâ ?öyle buyuruyor: "Yoksa biz, iman edip de iyi i?ler yapanlar?, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutaca??z? Veya /Allah'tan/ çekinenleri yoldan ç?kanlar gibi mi sayaca??z?"[8]
"Hiç biz teslim olmu?lar?, günahkârlar gibi tutar m?y?z? Ne oluyor size? Nas?l hüküm veriyorsunuz?"[9]
"?yili?in kar??l??? iyilikten ba?ka bir ?ey olur mu?"[10]
Görüldü?ü gibi, bu ve benzeri ayetler de, Hüsn-ü Kubhün akli olup batini hüccet olan akl?n, kendi alan? dâhiline giren konularda, iyilikleri ve kötülükleri, güzellikleri ve çirkinlikleri, zahirî ilahi hüccetler olan peygamberler ve imamlardan /?eriattan/ herhangi bir yard?m almaks?z?n idrak etti?ini, ?üpheye yer b?rakmayacak ?ekilde aç?kça ortaya koymaktad?r.
O halde eylemler ve s?fatlar kendi haddi zat?nda iyi ve kötü, güzel ve çirkin olmak üzere iki k?sma ayr?lmaktad?r. ?nsan akl? da mahiyetini kavrayabildi?i hususlarda, kendi ba??na bunlar? idrak etme kabiliyetine sahiptir. Dolay?s?yla da insan akl?, bütün çirkinliklerden münezzeh olan Cenab-? Hakk'?n, akl?n çirkinlik ve eksiklik olarak niteledi?i eylem ve s?fatlardan münezzeh oldu?una hükmetmektedir. Akl?n bu hükmü, Allah-u Teâlâ’ya bir teklif tayin etme veya kudretine bir s?n?rland?rma getirme olmay?p, gerçe?i oldu?u gibi kavramakt?r.
Böylece Kur'an'?n as?l müfessirleri ve Hz. Resulullah'?n (s.a.a) hakiki varisleri olan Ehl-i Beyt ?mamlar? (a.s), adaletin ve ilgili di?er mevzular?n gerçek anlam?n? do?ru bir ?ekilde halka tan?t?p, bu alandaki bat?l görü?leri kesin bir dille reddetmi?lerdir. ?yilik ve kötülü?ü, güzellik ve çirkinli?i kavrama konusunda akl?n yarg?s?n?n ?eriat ve vahye dayal? olmad???n?; akl?n bu alandaki yarg?s?n?n do?ru ve yeterli oldu?unu aç?klayarak, akla lay?k oldu?u önem ve de?eri vermi?lerdir.
Netice itibariyle, akl?n konumunu inkâr edenlerin (E?'ariler'in) bu eylemi ve bundan ç?kard?klar?, Allah'?n adaletini akl?n idrak edemeyece?ine dair görü?leri, Ehl-i Beyt ?mamlar? (a.s) ve âlimlerini, bu mevzuu itikad?n temel ilkelerinden saymaya iten en önemli sebeptir.
Adaletin itikat ilkelerinden say?lmas?na sebep olan bir husus, adalet s?fat?n?n ta??d??? önemdir. Adalet s?fat?, Allah'?n s?fatlar? içerisinde merci konumuna haizdir.
?lahi s?fatlar?n birço?u ona dönmekte ve ondan kaynaklanmaktad?r. Zira daha önce de beyan etti?imiz üzere adalet, geni? anlam?yla her ?eyi, lay?k oldu?u yere koymak demektir. Dolay?s?yla da Allah'?n, Hekim, Rahim, Rahman olmas?n?n, kullar?n?n r?zk?n? vermesinin ve di?er birçok ilâhî s?fatlar?n kökü adl-i ilâhîdir ve hepsinin de bir yönden adl-i ilahiyle ba?lant?s? vard?r.
Usul-i dinin be?inci asl? olan Meâd da adl-i ilâhî konusuyla ilintilidir. Zira Mead? zorunlu k?lan delillerden biri de Allah Teâlâ’n?n adalet s?fat?d?r. Allah-u Teâlâ, Adil oldu?u için, salih amel i?leyen müminleri mükâfatland?rmak, kötü amel i?leyerek kendilerine ve ba?kalar?na zulüm edenleri de cezaland?rmak için k?yamet gününü yaratm??t?r.
Yine nübüvvet ve imamet konular? da bir bak?ma Allah'?n adalet s?fat?yla ilintilidir. Yani Allah Teâlâ’n?n adalet s?fat?, Cenab-? Hakk'?n insanlar?n hidayeti için peygamber göndermesini ve imam tayin etmesini iktiza etmektedir.
O halde adalet konusuna özel önem verip, ona usul-i din bölümünde yer vermenin bir di?er sebebi de onun birçok dini ilke ve inançlara temel te?kil etmesidir.
Adaletin, inanç ilkelerinde yer bulmas?na vesile olan di?er bir etken de sosyal adaletin toplumsal ya?am ve düzenin temelini olu?turmas?d?r. E?er bir toplumun kanunlar?, herkesin ve her ?eyin hakk?n? gözetecek ?ekilde adalet üzere düzenlenmi? olursa, o toplum günden güne ilerleyerek saadete, kemale erer ve örnek bir toplum haline gelir. Ama bir topluma zulüm, haks?zl?k adaletsizlik ve bundan mütevellit di?er pislikler hâkim olursa, o toplumda fesat ç?kar, huzur ve saadetten eser kalmaz ve bilahare yok olup gider.
??te Ehl-i Beyt ?mamlar? (a.s), adaleti dinin temel ilkelerinden biri olarak tan?tmakla, bütün varl?k âleminin, Allah'?n adaletiyle ayakta durdu?unu ispatlamakla birlikte, sosyal adaletin toplumlara hâkim k?l?nmas?n?n önemine i?aret etmi? ve adl-i ilâhinin, toplumsal adalete bir örnek te?kil etmesi gerekti?ini vurgulam??lard?r.
Ehl-i Beyt’e (a.s) göre bütün kötülükler, günahlar ve zulümler zalim kimselerin bir topluma önderlik yapmas?ndan kaynaklan?yor. Nitekim bütün hay?rlar, kemaller ve iyilikler de adil ve ilâhî bir imam?n topluma önderlik yapmas?ndan kaynaklanmaktad?r.
Bunun içindir ki, her türlü ilâhî makamlarda öne geçmek isteyen her ?ahs?n âdil olmas?, Ehl-i Beyt (a.s) inanc? ve f?kh? taraf?ndan ?art ko?uldu?u gibi, ilâhî bir makam olan imamet ve önderlik hususunda da zalimlere f?rsat tan?nmam??t?r. Aksine, onlarla mücadele edilmesi ve zulmün her zaman için ortadan kalkmas? için cihad edilmesi farz k?l?nm??t?r. Hatta baz? hadislerde hak ve adaletli sözün zalim bir sultana kar?? söylenmesi en büyük cihad olarak nitelenmi?tir. Dolay?s?yla Ehl-i Beyt (a.s) mektebine göre, adl-i ilâhi sosyal adaletin as?l temelini olu?turmaktad?r.
Böylece nübüvvet ilminin varisleri ve Kur'an'?n gerçek müfessirleri olan Ehl-i Beyt ?mamlar? (a.s), adaleti usul-u dinden saymakla, sosyal adaletin önemini vurgulam??lard?r. Zaten topluma gerçek adaleti hâkim k?labilecek zatlar da ancak onlard?r.
Sosyal adalet o kadar önemlidir ki, hatta Allah-u Teâlâ peygamberlerin gönderilme hedefinin sosyal adaletin kurulmas? oldu?unu belirtmi?tir. Toplumuna sosyal adaletin hâkim k?l?nmas?n? ve insanlar?n kemale do?ru ilerlemesini isteyen Allah-u Teâlâ, onlara zalim ve günahkâr kimselerin önderlik yapmas?na asla raz? olmad??? gibi, insanlara, bütün pisliklerden ar?nd?r?p tertemiz k?ld???, kendi özel ilminden verdi?i kâmil, masum ve âdil kimselerin imaml?k yapmas?n? istemi?tir.
Allah-u Teâlâ’n?n insanlara, Hz. Resulullah’tan (s.a.a) sonra örnek ve imam olarak Ehl-i Beyt ?mamlar?n? (a.s) tan?t?p, o mübarek zatlara uymalar?n? emretmesinin s?rr? da adl-i ilâhide yatmaktad?r.
O mübarek zatlar, adl-i ilâhinin tecessüm bulmu? ?ekli idiler. Hem kendileri her alanda adaleti uygular ve hem de di?erlerini adalete emrederlerdi.
Bak?n?z, Ehl-i Beyt ?mamlar?n?n (a.s) ilki olan Hz. Ali (a.s) kendi hakk?nda ne buyurmu?tur: "Allah'a andolsun! Benim için, geceleri sabaha kadar deve dikenlerinin üzerinde geçirmem; elim kolum ba?lanarak zincirlerle sürüklenmem; k?yamet günü kullardan baz?lar?na zulmetmi? ve dünya mal?ndan bir k?r?nt? bile olsa, gasbetmi? olarak Allah'a ve Resulü'ne (s.a.a) kavu?mamdan daha iyidir. Çabucak imtihan yerine dönecek ve uzun zaman toprak alt?nda kalacak bir nefis için, bir kula nas?l zulmederim!"
"Bir gece yar?s?, birisi kapal? bir kapta helva getirdi. O helvadan tiksindim. Çünkü o, benim gözümde y?lan kusmu?u/zehri gibiydi. "Bu zekât m?, sadaka m??" diye sordum. "E?er öyleyse bunlar Ehl-i Beyt'e haram k?l?nm??t?r" dedim.
O adam: "Hay?r bu bir hediyedir" dedi.
Ben: "Anan a?las?n sana! Din yoluyla gelip beni tuza?a m? dü?üreceksin? Akl?n? m? kaybettin, seni ?eytan m? çarpt?? Yoksa say?kl?yor musun?" dedim.
"Vallahi, kar?ncan?n a?z?ndaki arpan?n kabu?unu alarak Allah'a isyan etmem kar??l???nda bana yedi iklim ve onun alt?ndakiler verilse, yine de kabul etmem. Benim nazar?mda dünya, bir çekirgenin a?z?yla ?s?rd??? yapraktan daha de?ersizdir. Yok olacak nimetlere kanmak ve baki olmayan lezzetlere aldanmak Ali'ye çok uzakt?r..."[11]
------------------
[1]- Yûnus, 55.
[2]- Yûnus, 64.
[3]- Yûnus, 44.
[4]- Nahl, 90.
[5]- A'raf, 33.
[6]- A'raf, 157.
[7]- A'raf, 28.
[8]- Sâd, 28.
[9]- Kâlem, 35, 36
[10]- Rahman, 60.
[11]- Nehcu’l Bela?a, Hutbe:224.
Tarih: 05-07-2022