içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

İmam Hasan'ın (a.s) Kişiliğinden Görünümler

Bismillahirrahmanirrahim

İmam Hasan'ın (a.s) Kişiliğinden Görünümler

İbadeti

1- Mufazzal, İmam Cafer b. Muhammed Sadık'tan (a.s), o, babasından ve babası dedesinden şöyle rivayet ediyor: Hasan b. Ali b. Ebu Talip, zamanının en çok ibadet eden, en züht ve erdem sahibi kişisi idi. Hacca yaya yürüyerek giderdi. Kimi hac yolculuklarında ayakları çıplak olurdu. “Ölümü” andığı zaman ağlardı. “Kabri” andığı zaman ağlardı. “Tekrar dirilip kabirden çıkmayı” andığı zaman ağlardı. “Sırattan geçmeyi” andığı zaman ağlardı. “Yüce Allah'ın huzuruna çıkmayı” andığı zaman da inleyerek bayılıp düşerdi. Namaza durduğu zaman yüce Rabbinin huzurunda omuz başları titrerdi. “Cenneti ve cehennemi” andığı zaman acı çeken bir yaralı gibi sarsılır ve rengi sararırdı. Allah'tan cenneti ister ve cehennemden O'na sığınırdı.

Kur'an okurken her "Ey iman edenler!" ifadesi ile karşılaştığında, mutlaka: "Lebbeyk Allahumme lebbeyk" derdi. İçinde bulunduğu her durumda, mutlaka Allah'ı zikreder hâlde görünürdü. Dili, en doğru şekilde kullanır ve en fesih bir üslûp ile konuşurdu. [1]

 

2- Abdest aldığı zaman eklemleri titrer ve rengi sararırdı. Kendisine bunun sebebi sorulduğu zaman "Arşın Rabbinin huzurunda duran herkesin renginin sararması ve eklemlerinin titremesi haktır" derdi.

 

3- Mescidin kapısına vardığı zaman, başını kaldırır ve şöyle derdi: “Misafirin kapına geldi. Ey iyilik sahibi! Kötülük işleyen kişi sana geldi. Ey kerem sahibi! Kendi katındaki sahip olduğun iyilik hürmetine bendeki kötülükleri görmezden gel”. [2]

 

4- İmam Hasan (a.s) sabah namazını kıldıktan sonra namaz yerinden ayrılsa bile, güneş doğuncaya kadar hiç konuşmazdı. [3]

 

5- İmam Muhammed Bâkır'dan (a.s) şöyle nakledilir: “Hasan (a.s) şöyle buyurmuştur: ‘Yüce Allah'ın evine (Kâbe'ye) yaya yürüyerek gitmemiş olarak, O'nun huzuruna çıkmaktan utanırım.’ Nitekim yirmi kez Medine'den yaya yürüyerek (hacca) gitmişti”. [4]

 

İbn Kesir'in verdiği bilgiye göre İmam Hasan (a.s), her gece yatağa girdiğinde uyumadan önce Kehf Suresi'ni okurdu. Bir levhada yazılı olarak bulundurduğu bu sureyi hangi eşinin evine gitse beraberinde taşırdı. [5]

İmam Hasan (a.s) marifetin özü, imanın cevheri ve dinin gerçeği ile beslendi. Dinin idealleri, nefsinin girintilerine ve zatının derinliklerine sindi. Bunun sonucu olarak insanların imanı en güçlü, ihlâsı ve Allah'a ibadeti en yüksek düzeyde olanlarından biri oldu. [6]

 

Yumuşak Huyluluğu ve Affediciliği

İmam Hasan (a.s), engin huy yumuşaklığı ile tanınırdı. Bunun en bariz delili, İmam Ali'nin (a.s) hakkını tanımayarak bu konuda onunla çatışan ve bu yolla haksız bir şekilde iktidarı ele geçiren Muaviye ile yaptığı barışın sonuçlarına katlanmasıdır. İmam Hasan (a.s) bu barıştan sonra en seçkin dostlarının çeşitli kırıcı sitemlerine maruz kaldı. Fakat dostlarının bu sitemlerini affediciliği ve hoşgörüsü ile karşıladı. Yüce Allah'ın rızası uğruna çeşitli sıkıntılara sabırla ve karşılığını sırf O'ndan bekleyerek tahammül etti.

 

Rivayete göre, İmam Hasan'ın (a.s) bir kölesi cezalandırılmayı gerektiren ağır bir suç işledi ve İmam (a.s) da onun dövülmesi yolunda emir verdi. Bunun üzerine köle "Ey efendim! Yüce Allah 'İnsanların kusurlarını affedenler' buyuruyor" dedi. Kölenin bu sözüne İmam (a.s) "Seni affettim" karşılığını verdi. Affa uğrayan köle bu defa "Ey efendim! Yüce Allah 'Allah, iyilik edenleri sever' buyuruyor" dedi. Bunun üzerine İmam Hasan (a.s), kölesine "Sen Allah rızası için serbestsin ve sana şimdiye kadar verdiğim ücretin iki katını alacaksın" dedi. [7]

 

Muberred ile İbn Aişe'nin rivayet ettiklerine göre, Şamlı bir ihtiyar, İmam Hasan'ı (a.s) deve sırtında yol alırken gördü ve ona lânet okumaya başladı. İmam (a.s) adama karşılık vermiyordu. Adam sözünü bitirince, İmam Hasan (a.s) ona dönerek selâm verdi ve gülümseyerek şöyle dedi: “Ey ihtiyar! Sanırım yabancısın. Belki beni birine benzettin. Eğer bizden hoşnutluk istiyorsan, sana hoşnutluğumuzu sunarız. Eğer bizden bir şey istersen, istediğini sana veririz. Eğer bizden yol sorarsan, sana yol gösteririz. Eğer bizden seni taşımamızı istersen, seni taşırız. Eğer açsan, karnını doyururuz. Eğer çıplaksan, seni giydiririz. Eğer bir ihtiyacın varsa, ihtiyacını gideririz. Eğer yerinden yurdundan kovulmuşsan, sana sığınak sağlarız. Eğer bir isteğin varsa, isteğini yerine getiririz. Eğer binek hayvanını bize doğru sürer de ayrılacağın zamana kadar konuğumuz olursan, senin için en yararlısı olur. Çünkü bizim rahat bir yerimiz, geniş bir itibarımız ve bol servetimiz var”.

Adam, İmam Hasan'ın (a.s) bu anlam dolu sözlerini işitince, ağladı ve arkasından şunları söyledi: Şahadet ederim ki, sen Allah'ın yeryüzündeki halifesisin. Allah, elçilik görevini kime vereceğini herkesten iyi bilir. Sen ve baban, benim için en nefret ettiğim kişiler idiniz. Ama şimdi sen, Allah'ın kulları içinde en sevdiğim kişi oldun... [8]

 

İmam Hasan'ın İyilikseverliği ve Cömertliği

Gerçek cömertlik, iyilik yapmak dürtüsü ile iyilik yapmak ve iyilikseverlik dürtüsü ile iyilikseverlik göstermektir. Bu yüce sıfat, en üstün görüntüleri ve en erişilmez anlamları ile Ebu Muhammed Hasan el-Müçteba'da (a.s) tecelli etti ve bu ayrıcalığı sayesinde “Ehl-i Beyt'in Kerimi” (keremlisi) olarak adlandırıldı.

 

İmam Hasan (a.s), mal varlığı ile bir açın karnını doyurmaktan, bir çıplağı giydirmekten, bir dertlinin derdine derman olmaktan ve bir borçlunun borcunu ödemekten başka mala değer tanımazdı. Onun konuklar için hazırlanmış kocaman bir yemek kazanı vardı. Söylendiğine göre, hiçbir dilenciye "Hayır!" dediği asla görülmemiştir. Kendisine "Senin hiçbir dilenciyi geri çevirdiğini görmemiş olmamızın sebebi nedir?" diye soranlara, şu cevabı verdi: “Ben, Allah'ın dilencisi ve O'nun (lütuflarının) arzu edeni iken, bir yandan dilenci ve öbür yandan dilencinin reddedeni olmaktan utanırım. Yüce Allah, beni devamlı olarak nimetini bana akıtmaya alıştırdı ve ben de O'nun, nimetini insanlara akıtmaya alıştırdım. Eğer ben bu alışkanlığımı kesersem, yüce Allah'ın bana yönelik alışkanlığını kesmesinden ve beni o devamlı bağışlayıcılığından yoksun bırakmasından korkarım. [9]

Rivayete göre cariyelerinden biri İmam'a (a.s) bir demet çiçek ikram ederek jest yaptı. İmam Hasan (a.s) da hemen "Sen, Allah rızası için hürsün" dedi. Enes, onu bu davranışından dolayı eleştirince, ona şöyle karşılık verdi: “Yüce Allah bizi edeplendirmek üzere "Size bir selâm verildiğinde, ona daha güzeli ile ya da aynısı ile karşılık verin" [10] buyuruyor. Onun yaptığı çiçek ikramının daha güzeli ise, kendisini azat etmektir.” [11]

 

Fakirler kendisine ihtiyaçlarını açıklamadan ve ona yönelik övgülerini dile getirmeden İmam (a.s) onlara ikramını bağışlar ve böylece yüzlerinde el açmanın zilletinin belirmesini önlerdi. [12]

 

İmam'ın Alçakgönüllülüğü ve Zühdü

Alçakgönüllülük, nefsin kemalini, yüceliğini ve şerefliliğini gösterir. Sahibine sadece yücelik ve yükseklik kazandırır. İmam Hasan (a.s), yüce ahlâkı bakımından dedesinin ve babasının izinden gitmiştir. Tarih bize İmam'ın (a.s) bu üstün ahlâk alanındaki yüceliğini gösteren birçok örnekler ve kanıtlar sunuyor. Bu örnekler ve kanıtlardan birkaçına işaret ediyoruz:

Bir defasında İmam (a.s) yolda bir grup fakir ile karşılaştı. Adamlar yere oturmuşlar ve önlerine koydukları birkaç etli kemik parçasını sıyırıp yiyorlardı. İmam'ı (a.s) görünce: "Ey Peygamber'in kızının oğlu! Yemeğe buyur" dediler. Bu davet üzerine İmam (a.s) devesinden indi ve "Şüphesiz Allah, büyüklük taslayanları sevmez" ayetini okuyarak o fakirler ile birlikte yerdeki kırıntılardan yemeye başladı. Kırıntıların başındakilerin hepsi karnını doyurduğu hâlde İmam'ın (a.s) bereketi ile azık hiç eksilmeden olduğu gibi kalmıştı. Arkasından İmam Hasan (a.s) o fakirleri kendisine misafir olmaya davet ederek kendilerine yemek ve elbise ikram etti. [13]

 

İmam Hasan (a.s), hayatın bütün hazlarını ve zevklerini elinin tersi ile iterek, yüce Allah'ın takva sahibi kulları için hazırladığı ahiret yurduna yönelmişti. Zahitliğinin en önemli göstergesi, yüce Allah'ın rızasını isteyerek iktidar ve egemenlikten uzak durmasıdır. Muaviye'nin iktidar hırsını ve hükümdarlığı elde etmek için bütün ahlâk dışı yöntemleri kullanmasını düşünce süzgecinden geçirdiğimizde, bu gerçek apaçık olarak karşımıza çıkar. Çünkü Muaviye böyle bir tutum takınırken İmam Hasan (a.s), iktidar kavgasının Müslümanların kanının dökülmesinden başka hiçbir sonuç getirmeyeceğini görünce, iktidardan feragat etti.

 

İmam'ın (a.s) zahitliğini gösteren diğer bir örnek de Müdrik b. Ziyad'ın anlattığı şu olaydır: Müdrik şöyle diyor: Bir defasında Abdullah b. Abbas'ın bahçesinde oturuyorduk. Bir süre sonra Hasan, Hüseyin ve Abdullah b. Abbas geldiler ve bahçeyi gezdiler. Arkasından bir arkın kenarına oturdular. Hasan: "Ey Müdrik! Yenecek bir şeyin var mı?" diye sordu. "Evet" dedikten sonra gidip ekmek ve iki avuç bakla ile birlikte biraz tuz getirdim. Hasan (a.s) getirdiklerimden yedi ve "Ey Müdrik! Bu ne güzel yemekti!" dedi. Biraz sonra başka bir yemek getirdiler. Gelen yemek son derece güzeldi. İmam Hasan (a.s) bana döndü ve köleleri toplayarak, gelen yemeği onlara sunmamı emretti. Ben de köleleri çağırdım. Köleler yeni gelen yemeği yediler. İmam Hasan ondan hiç yemedi. Benim "Niçin bu yemekten yemiyorsun?" demem üzerine, İmam (a.s) "Önceki yemeği daha çok seviyorum" karşılığını verdi. [14]

 

-----------

[1]- el-Emalî, 150; Biharu'l-Envar, 43/331.

[2]- el-Menakib, 3/180; Biharu'l-Envar, 43/339.

[3]- Biharu'l-Envar, 43/339; Ahbar-ı İsfahan, 1/44

[4]- el-Menakib, 3/180; Biharu'l-Envar, 43/339

[5]- el-Bidayetu ve'n-Nihaye, 8/42.

[6]- Hayatu'l-İmami'l-Hasan, 1/326.

[7]- Biharu'l-Envar, 43/352.

[8]- Avalimu'l-Ulum (el-İmamu'l-Hasan), s.121, el-Menakib, 3/184'ten naklen.

[9]- Hayatu'l-İmami'l-Hasan, 1/316-317, Ensabu'l-Eşraf, 1/319'dan naklen; et-Tabakatu'l-Kubra, 1/23.

[10]- Nisâ, 86.

[11]- İbn Şehraşub, el-Menakib, 2/23; Hayatu'l-İmami'l-Hasan, 1/322, Harezmî'den naklen.

[12]- Nuru'l-Ebsar, 135-136; Hayatu'l-İmami'l-Hasan, 1/325.

[13]- Avalimu'l-Ulum (el-İmamu'l-Hasan), s.123, el-Menakib, 3/187'den naklen.

[14]- Muhtasar-ı Tarih-i Dımeşk, 7/21.

Tarih: 25-03-2024

FACEBOOK YORUM
Yorum