içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

İmam Zeynelabidin’in (a.s) Sabah ve Akşam Vakitleri Okuduğu Dua - 3

Bismillahirrahmanirrahim

İmam Zeynelabidin’in (a.s) Sabah ve Akşam Vakitleri Okuduğu Dua - 3

“Allah'ım! Bugünün saatlerinden her bir saatinde bize kullarından bir pay, şükründen bir nasib ve meleklerinden bir doğruluk tanığı ayır. Allah'ım! Muhammed ve âline salât eyle ve bizi önümüzden, arkamızdan, sağımızdan, solumuzdan ve bütün yönlerimizden koru. Bu koruman, bizi sana karşı günah işlemekten alıkoysun, sana itaat etmeye sevk etsin ve kalbi sevginle doldursun.

 

Allah'ım! Muhammed ve âline salât eyle ve bizi bu günümüzde, bu gecemizde ve bütün günlerimizde hayrı işlemeye, şerri terk etmeye, nimetlere şükretmeye, sünnetlere (Allah’ın elçilerinin davranışlarına) uymaya, bid'atlerden kaçınmaya, marufu (iyiliği) emretmeye, münkerden (kötülükten) sakındırmaya, İslam'ın bekçiliğini yapmaya, bâtılı kınayıp horlamaya, hakkı destekleyip yüceltmeye, yolunu şaşırmışa doğruyu göstermeye, güçsüze yardımcı olmaya, mağdurun imdadına koşmaya muvaffak et.”

 

Üç Önemli Hakikat

1- Nefesleri, söz ve ahlakları baştan başa ders olan, kalbin aydınlanıp nurlanmasına, hayat bulmasına ve ruhun tekamülüne neden olan Hak Teâlâ’nın salih kullarıyla karşılaşmak.

 

2- Batınî ve zahirî nimetlerin ve her şeyde insana nasip olan başarıların şükrünü yerine getirmek ve kısacası, her nimeti Hak Teâlâ’nın emrettiği yerde harcamak.

 

3- İbadetleri yerine getirip itaatleri yaparak, bütün hayır işleri yaparak, takva edinerek ve haram ve günahtan sakınarak amelleri yazan melekleri kendimizi için doğru şahitler kılmak. Bu üç hakikat gerçekte insanın dünya ve ahiret hayrını, bugün ve yarınının saadetini temin eden nasiplerdir.

 

Hak Teâlâ’nın Sağlam Kalesi

İnsan doğduğu andan dünyadan göçünceye kadar, özellikle mükellefiyet ve sorumluluk döneminde bir takım tehlike ve tufanlarla karşılaşır. Bu merhalede dikkat edip kendini korumazsa, saadet ve ebediyet ağacı o tehlike ve tufanların ateşinde kökten yanar.

 

İnsanın ilahî ve melekutî hüviyetini koruyup gözetmesi, doğru inanç, güzel ahlak ve salih amellerle mümkündür. Tehlikeden güvende kalmanın bundan başka bir yolu yoktur. Bu yolda zahir ve batınımızı ilahî isteklere teslim etmemiz, şeytan ve sinsi vesvesecilerin saldırısından bir an bile gafil olmamamız gerekir.

 

İblis ve tehlikeli ordusu, yani cahiller, haktan haberi olmayanlar ve hakikat düşmanları insana az da olsa acımazlar. Onlar insanın iyiliklerini berbat edip onu cehennemin derinliklerine düşürmekle rahat ederler. O ve yardımcıları, insanın yeminli düşmanlarıdırlar. Onlar her yönden insana saldırıp onu hak ve hakikatten uzaklaştıracaklarına dair Allah-u Teâlâ’nın huzurunda büyük yemin etmişlerdir.

 

Allah da onları şöyle uyarmıştır: “Siz benim kullarım üzerinde sulta ve saltanat kuramazsınız; sizin yapabileceğiz tek iş, onları aldatmaktır. İnsanlar bütün hidayet vesilelerine sahip olmalarına rağmen sizin aldatmanıza kanacak olurlarsa, ben cehennemi siz ve takipçilerinizle doldururum.”

 

Kur’an vesilesiyle kendimizi şeytan ve hizbinin bize karşı kin, nefret, haset ve düşmanlıktan başka bir işleri olmadığına; onların amaçları bizi hak ve hakikatten koparmak olduğuna; onların tehlikelerinden korunmanın yegane yolunun Allah’a, kıyamet gününe, meleklere, Kitaba, peygamberliğe ve imamete inanarak çirkinliklerden arınma, farzları yerine getirme ve Allah’ın sağlam kalesi, melekutî güven ve emniyet bölgesi olan haramlardan sakınma olduğuna inandıracak olursak, şeytan ve onun bölgesinden korunur ve Hak Teâlâ’nın güveninde oluruz.

 

Kur’an-ı Kerim, şeytanın her yönden acımasız ve zararlı hamlelerini insana hatırlatmış ve Kur’an’ın dengi olan Ehl-i Beyt İmamları (a.s) şeytanın durumunu ve onun dört taraftan insana nasıl saldırdığını açıklamış ve böylece bütün o tehlikelerden kurtulma yolunu beyan etmişlerdir:

“(İblis,) "Beni azdırmana karşılık onları aldatmak için mutlaka senin doğru yolun üzerinde oturacağım." dedi. "Sonra önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından onlara (doğru) geleceğim ve sen onların çoğunu şükreder bulmayacaksın." (Allah) dedi ki: "Oradan (makamından) kınanmış ve kovulmuş halde dışarı çık! Gerçekten onlardan kim sana uyarsa, cehennemi sizin tümünüzle dolduracağım.” [1]

 

İmam Zeynelabidin’in (a.s) Hak Teâlâ’dan istediği on üç şeyin her birinin bir açıklaması vardır. Burada onların her birine kısaca değinerek geçiyoruz:

 

1- Hayır iş: Emirü’l Müminin Hz. Ali’den (a.s), “Hayır nedir?” diye sordular. Şöyle buyurdu: “Hayır, çok miktarda mal ve evlada sahip olmak değildir. ‘Hayır’ ilminin artması, sabır ve hilminin büyümesidir.” [2]

 

2- Şerden uzaklaşmak: Burada şerden maksat, heva, heves ve şeytanın ürünü olan çeşitli günah ve masiyetlerdir.

 

3 ve 4- Nimete şükretmek ve sünnete uymak.

 

5- Bidatten uzak durmak: “Bidat”, insanın kendisinden uydurup tertemiz İslam dinine mal ettiği ve onu din programı olarak halka sunduğu şeye denir. İmam Cafer Sadık (a.s) bidati büyük günahlardan saymıştır.

 

6 ve 7- Marufu (iyiliği) emretmek ve münkerden (kötülükten) sakındırmak: Kur’an-ı Kerim bu ikisini ilahi fariza bilmekte; bunları terk etmeyi azaba uğrama sebebi saymakta; toplumun sağlığını bunların uygulanmasına bağlı olduğunu vurgulamakta ve bu iki farzı mümin kulların sıfatlarından saymaktadır.

 

8, 9 ve 10- İslam’ı korumak, batılı alçaltmak ve hakka yardım etmek: İman, amel ve ahlaktan ibaret olan İslam, peygamberlerin ve imamların (a.s) hatırasıdır. Her Müslüman ve mümin canıyla, malıyla, diliyle, kalemiyle, amel ve ahlakıyla cihat ederek, batılın karşısında durup hakka yardım ederek İslam’ı korumak ve onun sonraki nesillere ulaşması için devam etmesini sağlamakla ve tüm varlığıyla batılı alçaltmak için çaba harcayıp batılın kökünü kurutmak, hak ve hakikatin onun şerrinden güvende kalmasını sağlamakla mükelleftir. Bizler tüm yönlerinde hakka yardım etmeli; onu yüceltmeli ve onu ayakta tutmak için hiçbir çalışmadan çekinmemeliyiz. Bunların tümü dünya ve ahirette bizim yararımıza, eşimiz, çoluk-çocuğumuz, dostlarımız, bugün ve yarınki kuşakların yararınadır.

 

“Allah'ım! Muhammed ve âline salât eyle ve bugünü karşılaştığımız en kutlu gün, birlikte olduğumuz en üstün arkadaş ve geçirdiğimiz en hayırlı vakit kıl.

 

Bizi bütün yaratıklarının arasında üzerlerinden gece ve gündüz geçen en hoşnut, verdiğin nimetlere en çok şükreden, yasadığın yasalara uymakta en sebatlı ve sakındırdığın yasaklardan en çok kaçınan kullarından kıl.

 

Allah'ım! Ben bugünde, bu saatte, bu gecede ve bulunduğum bu yerde, seni tanık tutuyorum ve tanık olarak sen yetersin; göğü, yeri, onlarda yerleştirdiğin meleklerini ve diğer yaratıklarını da tanık tutuyorum ki, ben şuna şehadet etmekteyim: Sen Allah'sın. Senden başka ilâh yoktur; -varlık aleminde- adaleti ayakta tutarsın; hükmünde âdilsin; kullarına şefkatlisin; mülkün maliki ve sahibisin; yaratıklarına pek merhametlisin.”

 

Allah’ım! Yine şehadet etmekteyim ki:- Muhammed senin kulun, resulün ve yaratıklar içerisinden seçip beğendiğin kimsedir. Onu risaletini (mesajını ve dinini) insanlara ulaştırmakla görevlendirdin, o da istediğin gibi insanlara ulaştırdı; ümmetini öğütlemesini emrettin, o da insanları öğütledi.

 

Allah'ım! Yaratıklarından herhangi birine ettiğin en çok salâtı Muhammed ve âline eyle. Bizden taraf ona kullarından herhangi birine verdiğin en iyi şeyi ver ve bizden taraf ona peygamberlerinden herhangi birine ümmetinden taraf verdiğin en iyi ve en değerli mükafatı ver. Hiç şüphesiz sen, büyük nimetlerle ihsan edensin; büyük günahları bağışlayansın; sen her merhametliden daha merhametlisin. O halde, Muhammed ve onun tertemiz, seçkin ve asil soyuna salât eyle.”

 

Üstat Hüseyin ENSARİYAN

 

---------------

[1]- A’raf, 16-18.

[2]- Sefinetu’l-Bihar, c.1, s.433.

Tarih: 25-12-2023

FACEBOOK YORUM
Yorum