içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

?slamî Ya?am Tarz?nda Sevinç ve Mutluluk - 1

Bismillahirrahmanirrahim

?slamî Ya?am Tarz?nda Sevinç ve Mutluluk - 1

Sevincin Tan?m?

Mutluluk insan?n deruni haletlerindendir. Elbette onun zahiri ve görünen bulgular? vard?r. Bu deruni haletin dakik ?ekilde tan?mlanmas? için psikologlar, ahlak âlimleri ve filozoflar çok çaba sarf etmi?lerdir. [1]

“Mutluluk” ve bununla ilgili kelimeler hakk?nda genel olarak ?unu söylemek mümkündür: Mutluluk hali, bir tür bilginin mahsul ve sonucudur. Hedef ve arzular?n gerçekle?ti?i bilgisi ile olu?an bir deruni haldir. ?nsan, hedef ve arzular?ndan birine ula?t???nda veya onun gerçekle?ece?i ihtimalini yüksek gördü?ünde bu hali hisseder. Sevinç ve mutluluk, ho?nutluk ve ba?ar? hissi ile olu?an bir ruh halidir.

Buna kar??l?k insan hedefine ula?amad???nda veya arzusunun heba oldu?unu gördü?ünde ona hüzün ve ?st?rap hali galip gelir. Ba?ka bir ibaretle hüzün ve ?st?rap, ho?nutsuzluk ve yenilgi hissi ile olu?an ruh halidir.

Baz? ara?t?rmac?lar “ho?lanmak”, “ne?e” ve “ho?nutluk” kavramlar? aras?nda fark oldu?una inanm?? ve ?u aç?klamay? getirmi?lerdir: Bunlar?n her biri mutlulu?un bir a?amas? hakk?ndad?r. [2]

“Ho?lanmak” bedensel ve cinsel düzeydeki mutluluklar? kapsar. ?nsanlar?n yemekten, yüzmekten, tepe ve vadilerde yürümekten vb. ?eylerden ald?klar? haz bu tür mutluluktand?r. Bu düzeydeki bir mutlulu?a yetinenler, kendilerini hayvani bir hayat düzeyinde tutmaktad?rlar. Bu tür insanlar genelde üstün i?lerden ve sorumluluklardan kaçarlar. Ba?ka bir ibaretle zahirde çocukluktan uzakla?m?? görünseler bile pratikte çocukluk dönemine as?l? kalm??lard?r. Sanki onlar?n rü?tü çocukluk y?llar?nda dondurulmu?tur. “Ne?e”, psikolojik ve ruhsal mutluluklar olup insan?n deruni ve iç dünyas? ile ilgilidir.

Örne?in annelik veya babal?k duygusunun bir anne ve babada olu?turdu?u ruh hali veyahut bir i?te elde edilmi? ba?ar?ndan sonra hissedilen duygu bu tür mutluluktand?r. Bu düzeydeki mutluluk önceki a?amadan daha ileri düzeyde olmakla birlikte henüz insani mutluluk sath?na ula?m?? de?ildir. “Ho?nutluk” ise “ne?eden” daha üst düzeydeki ulvi ruh hali olup hedefe ula?makla gelen mutluluktur. Ya?am?ndaki tüm hedeflerine ula?m?? olan biri ho?nutluk hissine kap?l?r ve kemale erdi?ini hisseder. Böyle birinin mutlulu?u geçici bir ho?lanma veya ne?eden ibaret de?ildir. Aksine mutlulu?u daimidir ve bu yüzden de onun hakk?nda “ho?nuttur” denilir.

Elbette mutluluk hakk?nda belirtilmi? olan bu a?amalar genel olarak kabul edilebilir. Fakat seçilmi? olan kavramlar tamamen itibari ve kurgusald?r. Mutluluk ve sevinç kavram? hem çocuksu, hem içgüdüsel ve hem de ulvi mutluluklar hakk?nda kullan?lmaktad?r. Mutluluk ve sevincin de?eri onun ba?l? oldu?u ?ey ve hedefle alakal?d?r. ?badette, halka hizmette ve faydal? i?lerde ne?eli olmak de?erlidir. Fakat günah ve isyanda ne?eli olmak, Allah’a itaatsizlikten haz almak ve insanlar?n üzüntüsünden mutluluk duymak çirkin say?lm??t?r. Kur’an-? Kerim’de “sürur” ve “fereh” gibi kavramlar hem övülmü? mutluluklar ve hem de yerilmi? mutluluklar hakk?nda kullan?lm??t?r.

?imdi bu hususta birkaç örnek sunaca??z. ?n?ikak suresinde cennetlikler ve cehennemlikler hakk?nda ?u ifadeler gelmi?tir:

“Kimin kitab? sa??ndan verilirse, kolay bir hesapla hesaba çekilecek ve sevinçli olarak ailesine dönecektir. Kimin de kitab? arkas?ndan verilirse, derhal yok olmay? isteyecek; alevli ate?e girecektir. Zira o, (dünyada) ailesi içinde (mal mülk sebebiyle) sevinçliydi. O hiçbir zaman Rabbine dönmeyece?ini san?yordu.” [3]

Bu ayetlerde sevinçli manas?na gelen “mesrur” sözcü?ünün hem olumlu ve övülmü?, hem de menfi ve yerilmi? bir yerde kullan?ld???n? görüyoruz. Ayn? ?eyi [sevinmek anlam?ndaki] “fereh” sözcü?ü konusunda da görüyoruz. Mesela Kasas Suresinde Karun’un k?ssas?nda ?u ifadeleri okuyoruz:

“Hani kavmi ona sevinip övünme demi?ti, ?üphe yok ki Allah, sevinip övünenleri sevmez.” [4]

Fakat ayn? sözcük Yunus suresinde olumlu ve be?enilmi? bir anlamda kullan?lm??t?r:

“De ki: Ancak Allah’?n lütfu ve rahmetiyle, i?te bunlarla sevinsinler. Bu, onlar?n (dünya mal? olarak) toplad?klar?ndan daha hay?rl?d?r.” [5]

Övülen mutluluk, sonunda ho?nutluk olan mutluluktur. ?öyle ki sevinç ve lezzet genellikle anl?kt?r. Bu yüzden sevinç ancak r?zayete ula?t?rmas? ve saadete vesile olmas? durumunda kal?c? bir de?er olur. Ba?ka bir ibaretle sevinç, ancak insan saadetinin hizmetinde olursa de?erlidir. Fakat bizim saadet ve kemalimizi tehlikeye dü?üren sevinç ve lezzetler asla de?erli olmad??? için onlardan kaç?nmam?z gerekir.

?mam Ali (a.s) ?öyle buyurmaktad?r: “Nice anl?k ?ehvetler vard?r ki gerisinde uzun bir üzüntüyü [miras] b?rak?r.” [6]

Merhum Feyz-i Ka?ani ?öyle der: “Sevinç” hem akl?n ve hem de cehlin ordular?ndan say?labilir. Zira sevinç, sevilen ?ey ve ona ait özellikleri idrakin gereksinimlerindendir. Dolay?s?yla sevilen ?eyin de?eri ve yüceli?i ne kadar artacak olursa ayn? ölçüde onu ve etkilerini idrak etmenin lezzet ve sevinci de artar. Bu yüzden sevgilisi Yüce Allah ve O’nun s?fatlar? olan biri, varl?k âlemindeki en fazla sevinç ve sürurun sahibi olur. Bu tür ki?iler varl???n tümünden lezzet al?rlar. Zira varl???n tümünü sevgililerinin yüzünden bir yans?ma olarak görürler. Tüm i?lerin ba?lang?ç ve sonunun Yüce Allah oldu?unu bilirler. Onlar?n lisan-i halleri ?öyledir:

?u canl? dünyaday?m; zira dünya O’ndand?r

Tüm âleme â????m; zira tüm âlem O’ndand?r

Bu tür ki?iler için sevinç akl?n askerlerindendir. Fakat sevgilisi dünya ve dünyevi lezzetler olanlar için sevinç, cehlin askerlerinden olacakt?r.

 

Sevincin F?tri Aç?dan ?stenir Olu?u

Sevinçli ve mutlu olmak f?tri aç?dan tüm insanlar?n isteklerinden biridir. Sevincin türü ve keyfiyeti bir tarafa dursun, bütün insanlar yarat?l??sal olarak sevinç ve mutlulu?u istemektedir. Bilerek ve bilinçli ?ekilde üzüntü ve derdi isteyen salim bir insan belki de hiç bulunmaz. ??te bu yüzden Yüce Allah, üzüntü ve kederden uzak olmay? cennet ehlinin ula?aca?? nimetlerden biri olarak saym??t?r. Kur’an-? Kerim’de cennetliklerin dilinden ?öyle nakledilmi?tir:

“?öyle derler: “Hamd, bizden hüznü gideren Allah’a mahsustur. ?üphesiz Rabbimiz çok ba???layand?r, ?ükrün kar??l???n? verendir. O, lütfuyla bizi kal?nacak yurda yerle?tirendir. Bize orada bir yorgunluk dokunmaz. Bize orada usanç da gelmez.” [7]

Bu sebepledir ki Yüce Allah müminlerin uhrevi mükâfatlar?ndan birini mutlu ve sevinçli olmalar? ?eklinde beyan ederken buna mukabil, kötüler için belirlenmi? uhrevi azaplardan biri olarak onlar?n hüzünlü, as?k suratl?, buru?uk ve siyah yüzlü, üzüntülü bir görünü?te olacaklar?ndan söz etmi?tir. Kur’an-? Kerim bu konuda ?öyle buyurmaktad?r:

“K?yamet günü Allah’a kar?? yalan söyleyenleri görürsün, yüzleri kapkara kesilmi?tir. Büyüklük taslayanlar için cehennemde bir yer mi yok!?” [8]

Ayr?ca kendi deruni hallerimiz, isteklerimiz, e?ilimlerimiz ve arzular?m?za müracaat etti?imizde sevinç ve mutlulu?un tüm insanlar?n f?tri isteklerinden kaynaklanan ortak noktas? oldu?u sonucuna ula??r?z. E?er az?c?k dikkat edecek olursak hepimizin f?tri aç?dan payidar ve süreklili?i olan bir mutluluk istedi?imizi görürüz. [9]

Mutlulu?umuzun devam? ne kadar çok olursa, o kadar çok benimsenir ve istenir olur. Genel olarak hepimiz, konulara mant?kl? ?ekilde yakla?t???m?zda ve onlar? inceleyip tahlil etti?imizde, ard?nda uzun süreli üzüntü ve mutsuzluk getirecek k?sa süreli mutluluklardan kaç?n?r?z. Gerçi bazen yalanc? heyecanlar?n etkisi alt?nda kalarak ak?lc? karar alamad???m?z ve bu yüzden ard?nda bir ömür üzüntü, keder ve pi?manl?k getiren anl?k sevinç ve lezzetlerin tuza??na dü?tü?ümüz de bir gerçektir.

?mam Ali (a.s) ?öyle buyurmaktad?r: “Nice sevinçler vard?r ki insan? ebedi bir üzüntüye çeker.” [10]

 

Mutlulukla ?nançlar ve De?erler Aras?ndaki ?li?ki

?stekleri yerine gelmi? olan ki?i mutlu olur. Dolay?s?yla mutluluk, isteklerin gerçekle?mesinin zorunlu sonucudur. Fakat bireylerin istekleri ayn? de?ildir. ?stekler ise bireylerin varl??a, insan?n konumu ve yarat?l???n hedefine dair ta??d?klar? bak?? ?eklinden etkilenmi?tir. Ba?ka bir ibaretle her insan?n sevinç tarz? ve keyfiyeti, onun kabul etti?i inançlar ve de?erlere ba?l?d?r.

Âlemi maddi olarak görüp Allah’a ve ahirete inanmayan birinin kafas?nda do?al olarak manevi mutluluklara, Allah ile ünsiyet kurman?n mutlulu?una ve Allah ile münacat edip O’nunla konu?man?n lezzetine dair net bir tasavvur bulunmaz. Böyle biri hatta bu tarz manevi mutluluklarla alay bile edebilir. Bu tür ki?ilerin mutluluklar? genellikle di?er hayvanlar?n lezzetleriyle türde? olur ve daha üst düzeye ç?kmaz.

Bunlar da gazap ve ?ehvet güdülerini tatmin etmekten haz al?r, mutluluk duyarlar. Bu tür ki?ilerin en mutlu olduklar? an, en güzel yiyecekler, içecekler, giyecekler ve maddi olanaklara sahip olduklar? zamand?r. Bunlara, ne zaman dünyevi konulardan söz aç?lsa, maddi ve ?ehevi lezzetlerden anlat?lsa çok ?âd ve mutlu olurlar. Fakat maneviyat, ahlak, Allah ve ahiret gibi konular dile getirildi?inde ü?enir ve darlan?rlar.

Kur’an-? Kerim bu tür ki?iler hakk?nda ?öyle buyurmaktad?r:

“Allah bir tek olarak an?ld???nda ahirete inanmayanlar?n kalpleri daral?r. Allah’tan ba?kalar? an?ld???nda bakars?n sevinirler.” [11]

Fakat Allah’a ve ahiret gününe inanan kimselerin do?al olarak sevinç ve lezzetleri, maddi ve dünyevi sevinç ve lezzetlerle s?n?rl? de?ildir. Bunlar ilahi mu?tular? duyduklar?nda ve cennetteki nimetleri ve uhrevi lezzetleri hat?rlad?klar?nda vasf? mümkün olmayan bir sevinç ve mutlulu?a kap?l?rlar. Bu tarz sevinç ve lezzetlere ula?mak için saniyeleri sayarlar.

Bu yüzden onlar?n her biri Yüce Allah’a ve uhrevi gerçeklere olan idrak ve marifeti oran?nda manevi konular hakk?nda konu?maktan haz al?r, mutluluk duyar. Bu tür insanlar Allah’tan soyutlanm?? her türlü lezzet ve sevinçten uzakla??rlar; onlar?n tüm hazz?, sevinç ve mutluluklar? Allah ile ünsiyet kurup O’nunla sohbet etmekte sakl?d?r.

?mam Zeynelabidin (a.s) “Münacat-? Zakiririn / Zikredenlerin Münacat?’nda Yüce Allah’a ?öyle niyazda bulunuyor: “Senin zikredilmedi?in her lezzetten dolay? senden ma?firet diliyorum.” [12]

Böyle insanlar?n sevinci ilahi bulu?madad?r. Dolay?s?yla da onlar? bu sevinç ve lezzetten al?koyan her ?eyden uzakla??rlar. Onlar?n hüzün ve kederi bu sevgiliden ayr? dü?tüklerinde hâs?l olur. Sonuçta bu tür lezzetleri kazanmaya hizmet edecek her türlü sevinç de?erlidir; bu tür sevinçlere ayk?r? olan ve bunlara ula??lmas?n? engelleyen her türlü lezzet ise kötüdür.

 

Mutlulu?un ?slamî Ya?am Tarz?ndaki Yeri

Dini ö?retilere müracaat etti?imizde ?slamî ya?am tarz?nda sevinç ve mutluluk konusunun özel bir yeri oldu?unu görmekteyiz. Ehlibeyt ?mamlar? (a.s) bu konuya özel ehemmiyet vermi? ve ?slamî ya?am tarz? çerçevesinde övgüye ?ayan sevinç ve mutlulu?un s?n?rlar?n? belirlemi?lerdir.

?mam Musa Kaz?m’dan (a.s) mazmunu ba?ka rivayetlerde de [13] gelmi? olan ?u hadis nakledilmi?tir: “Zaman?n?z? dörde ay?rmaya çal???n; bir bölümünü Allah’la münacat etmeye, bir bölümünü geçiminizi sa?lamaya, bir bölümünü ay?plar?n?z? size bildiren karde?lerinizi ve gönüllerinde size kar?? samimiyetleri olan güvenilir insanlar? ziyaret etmeye ve bir bölümünü de haramlar d???ndaki zevklere ay?r?n; bununla (sonuncuyu yapmakla) di?er üç bölümü de yapmaya kadir olursunuz.” [14]

Bu tavsiyeden maksat gece-gündüzü ku?atan yirmi dört saatlik zaman? dörde bölmek de?ildir. Ayn? ?ekilde maksat vakitlerimizi dört e?it parçaya bölmek de?ildir. Bu rivayette insan ya?ant?s?ndaki dört boyut veya gereksinimden söz edilmi? ve ?u nükteye dikkat çekilmi?tir: ?slam dini insan vücudunun tüm boyutlar?na özel olarak e?ilmi?; onun bedensel, maddi ve manevi tüm ihtiyaçlar?n? dikkate alm??t?r; manevi ihtiyac?, toplumsal ihtiyac?, maddi geçimini ilgilendiren ihtiyac?, ki?ilik ihtiyac?, sevinç ve lezzet ihtiyac?.

Aziz ?slam dini sevinç ve ne?eye kesinlikle kar?? de?ildir. Aksine me?ru olan sevinçlerden faydalanmay? insan için bir ihtiyaç olarak görmektedir.

?mam Ali (a.s) bizlere, sevinçli oldu?umuzda me?ru lezzetlerden faydalanmam?z?; zira durumun her zaman ayn? minvalde devam edece?inin bir garantisi olmad???n?, önümüzde üzüntülü günlerin olaca??n?, istesek de istemesek de üzüntünün bizi gelip bulaca??n?; dolay?s?yla da sevinçli ve ne?eli zamanlar?m?z? zayi etmememizi tavsiye buyurmu?tur: “Sevinç günü eline dü?tü?ünde ondan uzakla?ma; çünkü üzüntü günü eline dü?tü?ünde o seni b?rakmayacakt?r.” [15]

Ahmed Hüseyin ?ER?FÎ

 

------------

[1]- Hodfeeld, Ahlak Psikolojisi, s.145-148.

[2]- Hodfeeld, Ahlak Psikolojisi, s.145-148.

[3]- ?n?ikak, 7-14.

[4]- Kasas, 76.

[5]- Yunus, 58.

[6]- el-Kâfi, c.2, s.451.

[7]- Fat?r,34-35.

[8]- Zümer, 60.

[9]- ?mam Ali (a.s) “Nehcü’l Bela?a” kitab?ndaki 193. Hutbede muttakilerin özelliklerinden birini, “sürekli ne?eli” halde olduklar? ?eklinde aç?klam??t?r. ?mam Ali (a.s) duas?nda da Yüce Allah’tan kendisine ibadette ne?at ve canl?l?k vermesini istemekte, ?öyle arz etmektedir: …Ve beni yeryüzünde ikamet ettirdi?in (ve ya?att???n) sürece daima seni yad etmemi sa?la…   

[10]- Seyyid Ha?im Resuli Mehellati, Tercüme ve ?erhi Gureru’l Hikem (Mevzui), c.1, s.516, Bab-? Sürur, h.4001.

[11]- Zümer, 45.

[12]- Biharu’l Envar, c.91, s.151.

[13]- Mevsuet-u Ehadis-i Ehlibeyt, c.10, s.32, h.12132.

[14]- Biharu’l Envar, c. 75, s. 346.

[15]- ?bn-i Ebi’l-Hadid, ?erh-i Nehcü’l Bela?a, c.286, 270. Hikmetli Sözler.

Tarih: 22-11-2023

FACEBOOK YORUM
Yorum