içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

İyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmanın Farz Oluş Şartları

Bismillahirrahmanirrahim

İyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmanın Farz Oluş Şartları

Soru 1053: Marufu (iyilik) emretmek ve münkerden (kötülük) sakındırmak, iyiliği terk eden veya kötülüğü yapan kimsenin saygısına dokunmayı ve halkın önünde haysiyetinin kırılmasını gerektirdiği takdirde hükmü nedir?

Cevap: Emir ve sakındırmanın şart ve adaplarına uyulur ve onların sınırlarından dışarı çıkılmazsa, bunun bir sakıncası yoktur.

Soru 1054: İslâm hükümetinde halkın iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma sadece dille yapmakla yetinmelerinin farz olduğu ve diğer kademelerinin sorumlulara düştüğü söylenmektedir. Bu görüş devlete ait bir emir midir, yoksa fetva mıdır?

Cevap: Fıkhî bir fetvadır.

Soru 1055: Kötülük (şer'an haram olan) bir işi yapan kimseyi bu işten uzak tutmak onu dövmeyi veya hapsetmeyi veya sıkıştırmayı ya da mallarını zayi etmeği gerektirirse, hâkimden izin almaksızın iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak caiz midir?

Cevap: Bunun çeşitli durumları vardır. Ama genel olarak iyiliği emretme ve kötülükten sakındırmanın çeşitli merhalelerini uygulamak, kötülüğü işleyen kimsenin can ve malında tasarruf etmeye bağlı olmazsa, hiç kimseden izin almaya gerek yoktur. Hatta bu iş bütün mükelleflere farzdır. Ancak iyiliği emretme ve kötülükten sakındırmanın dil ile emir ve sakındırmadan ziyade bir şeyi gerektirdiği durumlarda, İslâm'ın hüküm ve nizamının hâkim olduğu bir bölgede olur ve bu İslâmî farizaya önem verilirse, bu durumda emretmek, hâkimden izin almaya, o işin sorumlularına, mahallenin polis görevlilerine ve yetkili mahkemeye bağlıdır.

Soru 1056: Emir ve sakındırma, muhterem canı korumak gibi gerçekten önemli olan yerlerde, karşıdaki adamın yaralanmasına veya ölmesine sebep olacak şekilde dövmeyi gerektirirse, hâkimden izin almak şart mıdır?

Cevap: Muhterem canı korumak ve ölmesine engel olmak derhal şahsen müdahale etmeyi gerektirirse, caizdir. Hatta bu, muhterem nefsi savunma itibarıyla şer'an farzdır ve bu işte gerçek şer'î vazifesi yönünden hâkimden izin almaya ve onun emrini beklemeye gerek yoktur. Ancak muhterem nefsi savunmak, saldırganı öldürmeyi gerektirirse, bunun çeşitli kısımları vardır ki hükümleri farklıdır.

Soru 1057: Birisine iyiliği emretmek veya kötülükten sakındırmak isteyen kimsenin buna gücü yetmesi farz mıdır? Ve iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma ne zaman farz olur?

Cevap: İyiliği emreden ve kötülükten sakındıran kimsenin iyilik ve kötülüğü bilmesi, iyiliği terk eden veya kötülüğü işleyen kimsenin de bunu bildiğini ve buna rağmen ona kasten ve şer'î bir mazereti olmaksızın muhalefet ettiğini bilmesi farzdır. Böyle birisine iyiliği emretmenin ve kötülükten sakındırmanın etkili olacağını ihtimal verirse ve -beklenilen zararla emretmesi gereken iyilik veya sakındırması gereken kötülükten hangisinin daha önemli olduğunu göz önünde bulundurarak- kendisinin bir zarara uğramayacağından emin olursa, emir ve sakındırması farzdır. Aksi durumda farz değildir.

Soru 1058: Günah işleyen ve günaha karşı lakayt olan akrabasıyla, akrabalık ilişkilerini korumak konusunda insanın vazifesi nedir?

Cevap: Akrabalık ilişkilerini geçici olarak kesmesi, onun günahtan sakınmasına sebep olacaksa, iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma açısından bu işi yapmak farz olur. Aksi takdirde akrabalık ilişkilerini kesmek caiz değildir.

Soru 1059: İşten atılma korkusuyla iyiliği emretme ve kötülükten sakındırmada kusur etmek caiz midir? Mesela üniversitede genç kesimle çalışan eğitim merkezlerinin sorumlularından biri şeriata aykırı olan işler yaptığı veya o mekânda günah işlemek için ortam hazırladığı durumlarda vazifemiz nedir?

Cevap: Genel olarak, iyiliği emrettiği ve kötülükten sakındırdığı durumda kendisine bir zarar gelmesinden korkarsa, ona emir ve sakındırma farz değildir.

Soru 1060: İyiliği terk edilip ve kötülüğün yaygınlaştığı bazı üniversite çevrelerinde, iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma şartları olur; ancak emir ve sakındıran kimse bekâr olursa, bu yüzden iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma onun üzerinden kalkar mı?

Cevap: İyiliği emretme ve kötülükten sakındırma mevzusunun ve şartlarının gerçekleştiği durumda bütün mükelleflere şer'î bir mükellefiyet, içtimai ve insani bir farzdır. Mükellefin evli veya bekâr olması gibi durumlarının bunda etkisi yoktur. Sırf bekâr olması sebebiyle bu mükellefiyet onun üzerinden kalkmaz.

Soru 1061: Nüfuzlu ve makam sahibi sayılan bir şahsın günah ve kötülük işlediğini ve dürüst olmadığını gösteren bir takım nişaneler ortadadır; ancak, güç ve kudretinden korkmaktayız. Bu durumda, ona karşı iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmakta kusur edebilir miyiz, yoksa bir zarar gelmesinden korksak bile, iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma farz mıdır bize?

Cevap: Zararın gelmesinden korkmanın normal insanlarca tasdik edilecek bir sebebi olursa, bu durumda iyiliği emretme ve kötülükten sakındırmak farz olmaz. Bu nedenle vazife üzerinizden kalkar. Ancak mümin kardeşini uyarma ve nasihat etmekte kusur etmek ve sırf iyiliği yapmayan ve kötülükten sakınmayan kimsenin makamını görerek veya bu yüzden herhangi bir zarara uğrayacağını ihtimal vererek iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma farizasını yerine getirmemek hiç kimseye yakışmaz.

Soru 1062: Bazı durumlarda iyiliği emredip kötülükten sakındırmak, günahkâr şahsın İslâmî farz ve hükümleri bilmediği için İslâm'a karşı kötümser olmasına sebep oluyor. Eğer onu kendi haline bırakacak olursak, diğerlerinin günah işlemesine ve ortamın bozulmasına zemin hazırlanmış olur. Bu gibi durumlarda vazifemiz nedir?

Cevap: Şartların bulunduğu yerlerde iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma İslâm'ın hükümlerini ve toplumsal sağlığı korumak için umuma yönelik şer'î bir vazifedir ve sırf bazılarının İslâm'a karşı kötümser olacağını düşünmek, gerçekten önemli olan böyle bir mükellefiyette kusur etmeye sebep olamaz.

Soru 1063: İslâm hükümetinin görevlileri, fesadı önlemek için üzerlerine düşen görevi yerine getirmezlerse, halkın kendisi bunu yapabilir mi?

Cevap: Emniyet ve yargı görevlilerinin yetkileri dâhilinde olan şeylerde şahsî tasarruflar caiz değildir. Ancak sınır ve şartlarını gözeterek, halkın iyiliği emretme ve kötülükten sakındırmasının sakıncası yoktur.

Soru 1064: İyiliği emretme ve kötülükten sakındırmada kişilerin vazifesi sadece dille yapılan emir ve sakındırmayla yetinmek midir? Sırf dille uyarmaları gerekirse, bu ilmihallerde ve özellikle Tahriru’l-Vesile'de bu alanda geçen hükümle çelişmektedir. Gerektiği durumlarda diğer aşamalara geçilebilecekse, bu durumda Tahriru’l-Vesile'de zikredilen bütün aşamalara başvurulabilir mi?

Cevap: İslâm hükümetinin hüküm sürdüğü zaman, dille yapılması gereken emir ve sakındırmadan sonraki aşamalarda, özellikle zor kullanmaya başvurmayı, kötülüğü işleyen kimsenin malını tasarruf etmeyi veya ona şer'î ta'zir uygulamayı ya da hapsetmeyi gerektiren durumlarda emniyet ve yargı yetkililerine müracaat etmenin mümkün olduğu dikkate alınarak, iyiliği emretme ve kötülükten sakındırmada mükellefin dille emir ve sakındırmayla yetinmesi ve zor kullanmaya gerek duyulduğunda emniyet ve yargı güçlerindeki sorumlulara müracaat etmesi farzdır. Bu ise İmam Humeyni'nin bu alandaki fetvasıyla çelişmemektedir. Ancak, İslâm hükümetinin yetkisi olmadığı ve hüküm sürmediği dönem veya yerlerde şartlar mevcut olursa, mükelleflerin iyiliği emretme ve kötülükten sakındırmada maksada ulaşıncaya kadar, ilk merhaleden başlayarak sırayla sonraki merhaleleri uygulamaları farzdır.

Soru 1065: Bazı otobüs şoförleri haram olan müzik kasetleri çalıyor, nasihat ve irşatlara rağmen teybi kapatmıyorlar. Bu gibi yerlerde böyle kişilere karşı vazifemiz nedir? Acaba onlara karşı sert ve katı davranmak caiz midir?

Cevap: Kötülükten sakındırmanın şartlarının bulunduğu durumda, kötülükten dille sakındırmadan fazlası size farz değildir. Ancak etkili olmazsa, haram müziği dinlemekten sakınmanız farzdır. Buna rağmen elinizde olmaksızın müzik sesi yine kulağınıza ulaşırsa, bu hususta sizin bir mükellefiyetiniz yoktur.

Soru 1066: Ben bir hastanede hasta bakıcılığı yapıyorum. İş esnasında bazı hastaların haram müzik dinlediklerini görüyor ve bundan sakınmalarını nasihat ediyorum. Bir-iki defa nasihat ettikten sonra nasihatin faydasız olduğunu görünce, kaseti teypten çıkarıp içindekileri sildikten sonra sahibine geri veriyorum. Acaba bu davranış caiz midir?

Cevap: Haram olarak yararlanılmasını engellemek için kasetin içindekileri silmenin sakıncası yoktur. Ancak bu, kasetin sahibinin veya şer'î hâkimin iznine bağlıdır.

Soru 1067: Bazı evlerden, caiz olup olmadığı belli olmayan kasetlerden çalınan müzik sesleri duyulmaktadır. Bazen müzik sesi müminleri rahatsız edecek derecede yüksek oluyor. Buna karşı vazifemiz nedir?

Cevap: İnsanların evlerinin içine taarruz etmek caiz değildir. Kötülükten sakındırmak ise, konuyu teşhis etmeye ve şartların bulunmasına bağlıdır.

Soru 1068: Doğru-dürüst tesettürleri olmayan kadınlara emir ve sakındırmanın hükmü nedir? Dil ile sakındırması şehvet duygularını uyandıracağından korkarsa, hüküm nedir?

Cevap: Kötülükten sakındırma, yabancı kadına şehvetle bakmaya bağlı değildir. Bütün mükelleflerin, bilhassa kötülükten sakındırdıklarında haramdan sakınmaları farzdır.

Tarih: 05-11-2022

FACEBOOK YORUM
Yorum