içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Kadın ve Erkeğin Birbirine Göre Üstün Özellikleri

Soru: Kadın ve erkeğin birbirine göre üstün özellikleri nelerdir? Örneğin erkek fiziksel olarak güçlüdür. Bunu dengeleyecek kadına has üstünlük nedir? Allah nasıl bir denge getirmiştir?

Kadın ve Erkeğin Birbirine Göre Üstün Özellikleri

Cevap: Aşağıdaki hususlar dikkate şayandır:

1- Kur’an-ı Kerim, sadece erkekler için değil, bütün insanlık için hidayet kitabıdır. Bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

شَهْرُ رَمَضانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدىً لِلنَّاس‏..

“(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur'an'ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır.”(1) Yani Kur’an asla sadece erkeleri hidayet etmek üzere gönderilmemiştir. Nitekim Bakara Suresinin birinci ayetindeki “Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar (muttakiler) için yol göstericidir.” Muttakilerden kasıt sadece erkekler değil, belki kadın ve erkek olmak üzere genel beşer cinsi kastedilmiştir.

2- Risaletleri talim ve tezkiye olan Peygamberler de beşeri toplumun bütününün hidayeti için gönderilmişlerdir. Bundan dolayı Kur’an-ı Kerim’de Hak Teala, Peygamber Efendimizi (s.a.a) muhatap alarak şöyle buyurmuştur: “Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.”(2)

3- İlmi ve manevi derece ve makamların birçoğu kadın ve erkek arasında müşterektir. Kur’an-ı Kerim’de bu hususta şöyle buyurulmaktadır: “Şüphesiz Müslüman erkeklerle Müslüman kadınlar, mümin erkeklerle mümin kadınlar, itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah'a derinden saygı duyan erkekler, Allah'a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah'ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”(3)

Başka bir ayeti kerime de ise şöyle buyurmaktadır: “Erkek veya kadın, kim mümin olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.”(4)

Her iki ayette de erkek veya kadın değil, salih amel sahibi olan mümin ve Müslüman insan (kadın ya da erkek olsun) söz konusudur.

Nitekim bir erkeğin iman ve salih ameli sayesinde, Kur’an-ı Kerim tarafından örnek ve model olarak tanıtılma derecesine yükselebildiği(5) gibi kadın da mümin erkek ve kadınlar için örnek ve model olma seviyesine ulaşabilir. Kur’an-ı Kerim Meryem binti İmran ve Firavunun eşi Asiye’yi örnek kadınlar olarak tanıtmıştır.(6)

Erkeğin fiziki ve ruhi özelliklerine göre birçok maddi ayrıcalıklara ve sosyal konumlara sahip olduğunu ve kadının ise yine sahip olduğu özelliklerden dolayı bunlardan yoksun olduğunu hatırlatmak gerekir. Elbette Kur’an ve rivayetler esasınca sahip olduğu bu ayrıcalıklar kadına üstünlük sebebi değildir. Örneğin Kur’an-ı Kerim’de “Allah'ın insanlardan bir kısmını diğer bir kısmından (vücut ve akıl açısından) üstün kılması ve mallarından (mehir ve geçim için) harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisidir. O hâlde iyi kadınlar, Allah'ın (erkeklerin haklarını) koruduğu için (eşlerine karşı) itaatkâr ve kocaları yanlarında olmadığı hâlde (onların haklarını) koruyucudurlar.”(7) buyrulmaktadır.

Birincisi: Burada zikredilen erkekten kasıt, kadın cinsinin karşısında yer alan erkek cinsi değildir, belki kastedilen eşin karşısında eş veya karının mukabilindeki kocadır. Her toplumun işlerinin düzenli olarak idare edilmesi ve bir zarar ve sorunla karşılaşmaması için bir yöneticisinin olması gerektiği herkese için aşikârdır. Aile de küçük bir toplumdur ve bu kaideden istisna değildir. Erkeğin yönetici ve koruyucu olarak seçilmesinin neden ve felsefesi ayette de vurgulandığı gibi iki şeydir:

A- Fiziksel güçlü bünyeye sahip olması ve düşünce ve tefekkür gücünün duygularına galebe etmesi.

B- Onun hanımı ve çocuklarının geçimini (yaşam giderlerini karşılama) sağlama noktasındaki yükümlü olması.

"… Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar…" cümlesi bu hakikate işaret etmektedir; zira ayeti kerimenin birinci kısmında şöyle buyurmaktadır: “Bu yöneticilik ve koruyuculuk, Allah’ın yaratılış açısından maslahat gereği beşer türünün arasında karar kıldığı farklılıklardan kaynaklanmaktadır”. Son kısımda ise şöyle buyurmaktadır: “Yine bu yöneticilik (koruyup kollama) yine erkeklerin eş ve ailelerine karşı üstlendiği mali ödeme ve infaklar konusundaki taahhüt ve sorumluluklarından kaynaklanmaktadır”.

Ayetin devamında da kadınlar hakkında şöyle buyurmaktadır: “İyi kadınlar, itaatkârdırlar, Allah'ın (erkeklerin haklarını) koruduğu için (eşlerine karşı) itaatkâr ve kocaları yanlarında olmadığı hâlde (onların haklarını) koruyucudurlar.”

Daha sonra ek olarak kadınları, aile içindeki görev ve vazifeleri bağlamında iki gruba ayırmıştır.

Birinci grup: "Salihler ve dürüstler ki ve onlar aile nizamı karşısında sorumlu ve alçak gönüllüdürler. Allah'ın korumasını emrettiği şeyleri sadece eşlerinin varlığında değil, “Hafızatun li’l-Gayb” olarak kocalarının yokluğunda da korurlar. Yani mal, namus, kocalarının şahsiyeti ve aile sırları açısından hıyanette bulunmazlar ve Allah’ın onlar arasında kail olduğu hukuklar karşısında kendi vazife ve sorumluluklarını iyi bir şekilde yerine getirirler.

Erkeklerin bu tür kadınların haklarına saygı göstermede ve haklarını tanıma noktasında en azami sorumluluklarını yerine getirmekle yükümlü oldukları aşikârdır. Yani aslında erkek aile haklarının ve güvenliğinin koruyucusu ve bekçiliğiyle sorumludurlar ve bu bir vazifedir. Elbette erkeğin bu sorumluluğa layık olması onun fiziksel güç ve mal ve geçimi sağlama imkanına sahip olmasından dolayıdır ki Allah Teala bazı maslahatlar gereği böyle istemiştir.

Bu görevin erkeklere bırakılması, ne onların insani yönden üstün bir şahsiyete sahip olması ve ne de diğer alemde bir imtiyaz sahibi olmaları manasına gelmektedir; zira üstünlük ve fazilet sahibi olma sadece takva ve sakınmaya bağlıdır. Nitekim bir yardımcının insani kişiliği farklı yönlerden bir müdürden daha çok olabilir. Ancak müdür kendisine yüklenen işin idaresi noktasında yardımcısından daha üstündür.

5- Yukarıdaki konularda da değinildiği üzere Allah Teâlâ kadınların vücudunda özel ayrıcalıklar karar kılmıştır;

A- Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O'nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”(8) Bu ayeti kerimeden kadının eşi için huzur kaynağı olduğu anlaşılmaktadır.

Nitekim bazı müfessirler de buna işaret etmişlerdir.(9) Elbette müfessirlerin bazıları da bu ayetin kadına özgü değil de eşlerin her biri hakkında olduğuna inanmaktadır. Yani kadın ve erkeğin her ikisinin varlığı birbirine huzur ve sükûnet kaynağıdır. Başka bir tabirle erkek, kadın (yani eşi) olmadan ve kadın da erkek (eşi) olmadan nakıstır.(10)

B- Kadının varlığında bulunan diğer bir özellikte onun annelik şerefine nail olmasıdır. Bunun kendisi kadın için bir fazilettir. “Umm” (امّ) kelimesi Arap lügatinde her şeyin esas ve kökü anlamına gelir. Bundan dolayı kadına, çocuğun esası ve kökü olması hasebiyle anne denir. Dokuz ay boyunca evlat anne rahminde yer alır ve doğumundan sonra da iki yıl boyunca canının özünden ona süt verir. Bu müddet boyunca çocuk annenin koruması ve terbiyesi altındadır. Bütün bunlar annenin çocuğu yetiştirme noktasındaki muhabbet, sevgi ve duygu yönünden salahiyet ve liyakatine delildir ki bu özellikler babada daha soluk ve azdır. Bu nedenle hadis ve rivayetlerde babaya oranla daha çok anneye saygı gösterilmesi tekit edilmiştir. Burada bu hadislerin bir kaçını zikretmekle yetiniyoruz:

1- Bir hadiste İmam Bakır’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Hz. Musa b. İmran (a.s) Hak Teâlâ’ya üç kez şöyle arz etti: “Ey rabbim! Bana tavsiyede bulun. “Allah Teâlâ her üç defasında da şöyle buyurdu: “Sana kendim hakkında tavsiyede bulunuyorum.” Daha sonra Hz. Musa (a.s) bir kez da şöyle arz etti: “Ey rabbim! Bana tavsiyede bulun.” Allah şöyle buyurdu: “Sana annen hakkında tavsiyede bulunuyorum.” O şöyle arz etti: “Ey rabbim! Bana tavsiyede bulun. Allah şöyle buyurdu: “Sana annen hakkında tavsiyede bulunuyorum.” O yine şöyle arz etti: “Ey rabbim! Bana tavsiyede bulun. Allah şöyle buyurdu: “Sana baban hakkında tavsiyede bulunuyorum.” İmam Bakır (a.s) hadisin devamında şöyle buyurmaktadır: “Bundan dolayı iyilik noktasında anne hakkının üçte iki, baba hakkının ise üçte bir olduğu söylenir.”(11)

2- İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: Bir şahıs Hz. Resulü Ekrem’in (s.a.a) huzuruna gelerek şöyle sordu: "Ey Allah’ın Resulü (s.a.a) ben kime iyilik yapayım." Resulullah (s.a.a) "Annene" diye buyurdu. Şahıs, daha sonra kime iyilik yapayım diye sorduğunda tekrar "Annene" buyurdu. Adam ondan sonra kime diye sorunca; Resulullah tekrar "Annene" buyurdu. Adam tekrar sorunca Resulullah bu sefer "Babana" diye cevap verdi."(12)

C- Kadın hakkında başka bir konuda İslam’ın koca karşısındaki kadın ve eşe bakışı konusudur. Müminlerin Emiri Ali (a.s) Nehcü’l Belağa’nın 31. Mektubunda oğlu İmam Hasan’a (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Kadınları güçlerini aşan işlere koşma; çünkü kadın zarif bir güldür; sert bir kahraman değil.”(13) Genel Arap literatüründe işveren şahsa kahraman derler. İmam Ali (a.s) bu kelamıyla kadının erkeğin, her istediği şeyi ona yükleyeceği (zorla yaptıracağı) ve kadının da onun dediklerini yapmaya mecbur kalacağı, evindeki işçisi olmadığını kastetmektedir. Müminlerin emiri bu kısa ve beliğ cümlede kadını çok latif ve narin olan bir güle benzetmektedir. Yani insan güle dokunacağı zaman ne kadar zarafet ve dikkat gösteriyorsa kadın ve eşine karşı tutumunda da böyle olması gerekmektedir. Bu benzetmenin başka bir boyutu da şudur: kadın kokulu gül ve reyhan gibidir. Yaşamınızı şefkat ve muhabbet ve rikkat ve sefa ve vefa kokularıyla kokulandırır. Hayatınızı kokulandıran bu kokulu güle dikkat ediniz.(14)

D- Kadınlar hakkında naklolan rivayetlerin mecmuasından kadın cinsine olan özel inayet ve teveccüh ve hatta erkek ve erkek cinsine olan fazilet ve üstünlüğü elde edilebilir: Bazı rivayetlerde kızdan hasene ve bereket ve erkekten ise Allah tarafından bir nimet olarak söz edilmiştir.

عَنْ أَبِی عَبْدِ اللَّهِ (ع) قَالَ: الْبَنَاتُ حَسَنَاتٌ وَ الْبَنُونَ نِعْمَةٌ فَإِنَّمَا یُثَابُ عَلَى الْحَسَنَاتِ وَ یُسْأَلُ عَنِ النِّعْمَةِ

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Erkek çocuk nimet, kız çocuk ise hasenedir; (kıyamet günü) haseneye mükafat verilir, nimetin ise hesabı sorulur.”(15)

 

Başka bir hadiste Allah Resulü’nün (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

نِعْمَ‏ الْوَلَدُ الْبَنَاتُ‏ مُلْطِفَاتٌ‏ ، مُجَهِّزَاتٌ‏ ، مُونِسَاتٌ، مُبَارَكَاتٌ، مُفَلِّيَاتٌ

“Kız çocukları ne de güzeldir. Merhametli, yumuşak huylu, yardımcı, işe hazırlıklı ve insanın dostlarıdır. Bereketli ve temizliğe ilgi duyanlardır.”(16)

Kız çocukları sıcakkanlı ve manevi cazibe ve letafet sahibidirler. Anne ve babalarına hizmet noktasında erkek çocuklarından önde ve erkek çocuklarından önce ülfet ve ünsiyet kurarlar. Aile de Allah’ın rahmet ve bereketinin kaynağıdırlar. Temizdirler ve temizliği severler.

Resulü Ekrem (s.a.a) başka bir rivayette de şöyle buyurmaktadır:

قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ آلِهِ: مَنْ عَالَ‏ ثَلَاثَ‏ بَنَاتٍ‏ أَوْ ثَلَاثَ أَخَوَاتٍ، وَجَبَتْ لَهُ الْجَنَّةُ؛ فَقِيلَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، وَ اثْنَتَيْنِ؟ فَقَالَ: وَ اثْنَتَيْنِ؛ فَقِيلَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، وَ وَاحِدَةً؟ فَقَالَ‏ : وَ وَاحِدَة ً

“Her kimin üç kızı veya üç oğlu olursa, cennet ona farz olur. Birisi “Ey Allah’ın Resulü (s.a.a) iki tane olursa da aynı mıdır?” diye sual edince, Peygamber efendimiz “Evet, iki tane olursa da aynıdır” buyurdu. Başka birisi, “Ya bir tane olursa?” diye sual edilince şöyle buyurdu; “Bir tane de olsa aynıdır.”(17)

 

 

--------------

1. Bakara Suresi, 185. Ayet.

2. Sebe Suresi, 28. Ayet.

3. Ahzab Suresi, 35. Ayet.

4. Nahl Suresi, 97. Ayet.

5. Mümtehine Suresi, 4. Ayet.

6. Tahrim Suresi, 11 ve 12. Ayet.

7. Nisa Suresi, 34. Ayet.

8. Rum Suresi, 21. Ayet.

9. Tabersi, Fazl b. Hasan, Mecmeu’l Beyan fi Tefsiri’l Kur’an, Tahran baskısı, İntişarat-ı Nasır Hosrov, c. 8, s. 470.

10. Tabatabai Muhammed Hüseyin, el-Mizan fi Tefsiri’l Kur’an, Kum baskısı, İntişarat-ı Camiayı Müderrisin, c. 16, s. 166; Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Numune, Tahran baskısı, Daru’l Kutubi’l İslamiyye, c. 16, s. 391.

11. İbn-i Babeveyh (Saduk), Muhammed b. Ali, el-Emali, Tahran baskısı, Neşreden Kitapçi, s. 115.

12. Kuleyni, Muhammed b. Yakup, el-Kafi, tahkik ve neşr Daru’l Hadis, Kum baskısı, c. 3, s. 409.

13. Şerif Rezi, Muhammed b. Hüseyin, Nehcu’l Belağa, tahkik: Subhi Salih, Kum baskısı, Hicret, s. 405 (31. Mektup).

14. Cevadi Amuli, Abdullah, Zen der Ayine-i Celal ve Cemal, baskı Şeriat, Neşri Daru’l Huda, s. 396 – 397.

15. Usul-u Kafi, c. 11, s. 338.

16. a.g.e, s. 336.

17. A.g.e, s. 339.

Tarih: 29-07-2020

FACEBOOK YORUM
Yorum