içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Müslümanlar ve Ehl-i Beyt Hadislerinin Hüccet Oluşu

Bismillahirrahmanirrahim

Müslümanlar ve Ehl-i Beyt Hadislerinin Hüccet Oluşu

Bazı Sünni kardeşler "Sizin hadisleriniz gerçekten de Mehdi’yi çok güzel bir şekilde tarif ve tavsif etmiştir. Ama ne yazık ki bizim gibi Sünni olan insanlara göre bu hadisler ve imamlarınızın söz ve amelleri geçerli ve muteber değildir" diyebilirler.

 

Burada kimseye “Velayet ve İmamet” mevzuunu ispat etmek istemiyorum; ancak şu mevzuyu hatırlatmak istiyorum ki Ehl-i Beyt’in (a.s) sözleri bütün Müslümanlar için muteber ve hüccettir; ister onları imam olarak kabul etsin, ister etmesin! Zira Sünni ve Şiilerin sıhhatinde ittifak ettikleri birçok kesin hadislerde Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a), Ehl-i Beyt’ini (a.s) Müslümanlara ilmi bir merci olarak tanıtmış; söz ve amellerini sahih kabul etmiştir.

 

Örneğin Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ben aranızda iki değerli şey bırakıyorum ki onlara sarıldıkça asla sapmazsınız. Bu ikisinden birisi Allah’ın Kitabıdır ki yer ve gök arasında bir irtibat vesilesidir. İkincisi ise, Ehl-i Beyt’imdir. Bu ikisi kıyamete kadar birbirinden ayrılmazlar. O halde onlara nasıl davrandığınıza dikkat ediniz." [1] Bu hadisi Şii ve Sünniler farklı senetlerle kendi kitaplarında nakletmiş ve sahih olduğunu itiraf etmişlerdir.

 

İbn-i Hacer "Es-Sevaiku’l Muhrika" adlı kitabında şöyle yazmaktadır: "Bu hadis birçok tarik ve senetle Hz. Resulullah’tan (s.a.a) nakledilmiştir. Ashaptan yirmiden fazla kişi bu rivayeti nakleder. Hz. Resulullah (s.a.a) Kur’an ve Ehl-i Beyt’e o kadar önem veriyordu ki defalarca ve bu cümleden olmak üzere de veda haccında, Gadir-i Hum’da ve Taif seferinden dönüşte Müslümanlara Ehl-i Beyt’e sarılmalarını önemle hatırlatmıştır.

 

Ebuzer, Hz. Peygamber’den (s.a.a) şöyle rivayet etmiştir: "Benim Ehl-i Beyt’im Nuh’un gemisine benzer; ona binenler, kurtulur ve binmeyenlerse, boğulur." [2]

 

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuşlardır: "Benim gibi yaşamak, ölmek ve Allah’ın ektiği Tuba ağacının yanında yer almak isteyen, benden sonra Ali’yi “veli” olarak kabullenmeli; onun dostlarıyla dost olmalı ve benden sonraki imamlara uymalıdır. Zira onlar benim Ehl-i Beyt’imdir ki benim tiynetimden yaratılmışlardır. İlim ve anlayış sahibidirler. Onları yalanlayanlara ve onlar hakkında bana ihsanı kesenlere yazıklar olsun; böyleleri asla benim şefaatime erişemezler." [3]

 

Hz. Peygamber (s.a.a), İmam Ali’ye (a.s) şöyle buyurmuştur: "Senin ve evlatlarından olan imamların misali, Nuh’un gemisi misalidir ki ona binen kurtulur ve ondan ayrı düşen boğulur. Sizin misaliniz yıldızlar misalidir ki yıldızlardan biri batınca bir diğeri doğmaktadır. Bu durum kıyamete kadar devam edecektir." [4]

 

Cabir b. Abdullah Ensari, Hz. Peygamber’den (s.a.a) şöyle nakleder: "Ali’nin iki evladı cennet gençlerinin efendisi ve benim evlatlarımdır. Ali, iki evladı ve sonraki imamlar Allah’ın kulları üzerindeki hüccetleridir. Onlar ümmetimin arasında ilim kapılarıdır; onlara uyan ateşten kurtulup doğru yola hidayet bulur. Allah-u Teâlâ onların sevgisini ancak cennet ehline nasip kılar." [5]

 

İmam Ali b. Ebi Talip (a.s) insanlara şöyle buyurmaktadır: "Allah için söyleyin, Resulullah’ın (s.a.a) son hutbesinde "Ey insanlar! Ben Allah’ın Kitab’ını ve Ehl-i Beyt’imi sizlere bırakıyorum. Onlara sarılın ki sapıklığa düşmeyesiniz. Zira Allah-u Teâlâ bana kıyamete dek onların asla birbirinden ayrılmayacağını haber vermiştir" dediğini biliyor musunuz? Bu sırada Ömer b. Hattab kızarak, "Ya Resulallah! Bu söz tüm Ehl-i Beyt’in hakkında mıdır?" diye sorunca, o Hazret "Hayır, bu hüküm benim vasilerim hakkındadır ki ilki Ali b. Ebi Talip’tir. O, benim kardeşim vezirim ve halifemdir; müminlerin velisidir. Ali’den sonra evladım Hasan, daha sonra Hüseyin ve ondan sonra da Hüseyin’in evlatlarından dokuz kişi benim vasilerimdir. Kıyamete dek birbirleri ardınca geleceklerdir. Onlar yeryüzünde şahit, insanlara hüccet, ilim hazineleri ve hikmet madenleridir. Onlara itaat eden Allah’a itaat etmiştir; onlara isyan eden ise, Allah’a isyan etmiştir." Hz. Ali’nin (a.s) sözleri buraya varınca oradakiler cevap olarak "Evet!" dediler, "Biz, Resulullah’ın (s.a.a) böyle buyurduğuna şehadet ederiz." [6]

 

Ehl-i Sünnet ve Şia kitaplarında bu ve benzeri birçok hadisler yer almıştır ki genelde şu birkaç konuyu içerir:

 

1- Kur’an insanlar arasında kıyamete kadar bakî kalacaktır. Hz. Resulullah’ın (s.a.a) Ehl-i Beyti (a.s) de kıyamete kadar bakî kalacaktır. O halde bu hadisler gâip imamın (a.f) varlığının delilleri sayılabilir.

 

2- Ehl-i Beyt’ten maksat Hz. Peygamber’in (s.a.a) on iki vasisidir.

 

3- Hz. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) Müslümanları kendinden sonra başıboşluk ve çaresizlik içinde bırakmamıştır. Ehl-i Beyt’ini (a.s) ilmî merci ve hidayet aracı kılmış; söz ve amellerini muteber ve hüccet saymış; onlara sarılmayı tavsiye ve tekit etmiştir.

 

4- İmam asla Kur’an hükümlerinden ayrılmaz. Esasen onun tek hedefi Kur’an hükümlerini yaymaktır. O halde o Kur’an’ın tüm hükümlerini tümüyle bilen birisi olmalıdır. Masum bu yönden Kur’an'a benzer; Kur'an Kerim gibi yol göstericilikte insanları sapıklığa düşürmez ve ona sarılan şüphesiz ki kurtulur. Keza imam da hidayet yolunda hata ve yanlışlıktan masumdur. İnsanlar bütün davranışlarında onlara uyduğu taktirde şüphesiz gerçek saadete erişebilmelidirler. Yani imam hata ve yanlışlıklardan masum olmalıdır.

 

Ayetullah İbrahim EMİNİ

 

-------------

[1]- Zehairu’l Ukba, s.16; Es-Sevaiku’l Muhrika, s.147; Füsulü’l Mühimme, s.22; El-Bidaye ve'n-Nihaye, c.5, s.20; Kenzü’l Ümmal, s.153 ve 167; Muhammed b. Yusuf, Nezm-u Düreri’s-Simtayn, s.232; Sibt b. Cevzi, Tezkiretu Havassi’l Ümme, s.182.

[2]- Es-Sevaik, s.150 ve 184; Tezkiretu Havassi’l Ümme, s.182; Zehairu’l Ukba, s.20, Nezmu Düreri’s-Simtayn, s.235.

[3]- Yenabiü’l Mevedde, c.2, s.63; İsbatü’l Hüdat, c.2, s.253.

[4]- Yenabiü’l Mevedde, c.1, s.24.

[5]- Yenabiü’l Mevedde, c.1, s.54.

[6]- Camiu Ahadisi’ş-Şia, c.1, Önsöz.

Tarih: 19-01-2024

FACEBOOK YORUM
Yorum