içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Örtünmenin Kur'an ve Sünnetteki Yeri

Bismillahirrahmanirrahim

Örtünmenin Kur'an ve Sünnetteki Yeri

Soru: Muhterem hocam eğer mümkünse tesettürün Kur'an ve sünnetteki yerini ve delillerini detaylı bir şekilde bize açıklayın; zira bu konuda birçokları kafaları kurcalayacak laflar ileri sürüyorlar. Allah sizden razı olsun.

Cevap: Muhterem kardeşim, bu konuda bir kardeşimizin bu konuyu detaylı bir şekilde ele aldığı bir yazısını size aktarıyorum. İnşaallah gereken cevabınızı bu yazıda bulursunuz.

Yabancı erkeklere karşı kadının örtünmesi İslam dininin kesin hükümlerinden biridir. Bu hükmün İslam’a ait olduğunda hiçbir şüphe yoktur.

Kuran-ı Kerim’in ayetlerinde, Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt İmamlarının (a.s) hadislerinde kadının örtünmesinin farz oluşu ve niteliği açıkça bildirilmiştir.

Tüm ilahi dinler, insanın derununda yerleştirilmiş eğilimi esas alarak, kadına örtünmeyi farz bilmişlerdir.

İlahi dinlerin sonuncusu ve en mükemmeli olan İslam dini, Allah tarafından insanlığa gönderilen son din olarak giysiyi insanlığa verilen ilahi bir hediye olarak nitelemiş; kadına farz olan örtünmenin ölçülerini tam olarak belirlemiş ve bu vesileyle kadının örtünmesi hususundaki aşırılık ve ihmalkârlıkları dengelemeye çalışmıştır.

İslami örtüde zararlı başıboşluk ve yersiz baskı ve sınırlamalar yoktur.

Batıda yapılan propagandanın aksine kadının örtünmesi, toplumsal rolünü yitirerek, pasif ve uyuşuk bir varlık haline gelmesi anlamında değildir. İslam’da örtü kadının yabancı (mahremi olmayan) erkeklerle muaşeretinde saçlarını ve bedenini örterek, diğerlerine karşı kendisini çekici hale getirmekten sakınması anlamındadır.

İnsandaki cinsel duygunun aşırı derecede güçlü ve hararetli oluşu yüzünden, İslam dini örtünme gibi bir takım hükümlerle bu duyguyu dizginlemek ve onun doğru bir şekilde tatmin olmasını sağlamak istemiştir.

Hevesli bakışlardan kaçınmak ve namahreme bakmamak hükmü, kadınla erkeğin her ikisine eşit şekilde farzdır. Ancak örtünmenin erkeğe değil kadına farz oluşunun sebebi, genelde kadınların kendilerinin süslemeye ve gösterişe meraklı oldukları içindir. Dünyanın hiçbir bölgesinde erkeklerde doğal olarak böyle bir özenti görülmemiştir. Vücudu teşhir eden ince elbiseler giymek, tahrik edici makyaj kullanmak vb. aşırılıklar hep kadınlarda görülmektedir. Bu yüzden de örtünme emri de yalnız kadınlar için koyulmuştur.

İslam’dan Önce Kadınların Örtünmesi

Tarihi kaynaklardan anlaşıldığı üzere, İslam öncesindeki çeşitli toplumlarda da kadınların örtü kullandıkları görülmüştür.

Ferid Vecdi şöyle diyor: Lauros Ansiklopedisine göre, Araplar öteden beri örtünme usulüne bağlı milletlerden sayılırlar. Erkekler bile, burunlarının üzerine kadar yüzlerini örttüklerine göre, Arap kadınların tesettürlü oluşları akla daha yatkındır. Ancak İslam’dan önce son dönemlerde bazı kadınlar süslenerek hicapsız bir halde dışarı çıkıyorlardı. Bu durum kadın ve erkek arasında karışımın oluşmasına yol açmış ve bunun üzerine Kur’an’da örtünme emrini açıklayan ayetler inmiştir. Kureyş kabilesi ile Hevazin kabilesi arasında vuku bulan Fıcar savaşı da bu görüşü desteklemektedir.

“İkd’ul Ferid” kitabının yazarı, Ficar olayı hakkında şunları kaydetmiştir: “İkinci Ficar savaşı, Kureyş ile Hevazın kabileleri arasında cereyan etti. Bu olay şöyle gelişti: Ukkaz çarşısında bir kaç Kureyşli genç, Ben-i Amir kabilesine mensup bir hanımın yanında oturmuşlardı. Kadının yüzü peçeli ve uzunca bir elbisesi vardı. Kadının hareketleri, gençlerin ilgisini uyandırmış ve bunun üzerine kadından yüzündeki peçeyi açmasını istemişlerdi ama kadın bunu reddetmişti.

Gençlerden biri, arkadan gelip onun elbisesinin aşağı ucunu bir dikenle elbisesinin yukarı kısmına iliştirdi ve kadın bunun farkına varmadı. Oturduğu yerden kalkınca, elbisesi katlanarak kısaldığı için arkası göründü. Gençler onun bu durumuna güldüler ve “yüzünü bize göstermek istemedi ama biz onun arkasını bile gördük” dediler. Bu durumdan rahatsız olan kadın, çığlık atarak kendi kabilesi olan Ben-i Amiri yardıma çağırdı. Halk onun etrafına toplandı ve sonuçta bu iki kabile arasında kanlı bir çatışma meydana geldi. Ficar olayında Hz. Peygamber’in (s.a.a) mübarek ömründen yaklaşık on ile on beş yıl geçiyordu.

İslam’ın gelişinden yaklaşık otuz yıl önce meydana gelen bu olay, İslam’dan önce de Arap kadınları arasında örtünme geleneği olduğunu göstermektedir.

Tahtahavi, “Sire-i Hişam” kitabına yazdığı notlarda bu konuya değinerek, İslam’dan öncede kadınlara karşı göz sarkıntılığı yapmanın kötü bir iş olarak kabul edildiğini vurgulamıştır.

Kur’an-ı Kerim’de Hicap

Kur’an’da hicabın farz oluşu ve onun sınır ve niteliği hakkında birçok ayet nazil olmuştur.

1. Ayet: “Mümin kadınlara da söyle: gözlerini (haramdan) çevirsinler; namus ve iffetlerini korusunlar. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, (kendi) oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (cariyeleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan bağımlı vb. tabi kimseler yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına ziynetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah’a tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.” [1]

Bu ayette Allah-u Teâlâ, ilk önce kadınların erkeklere benzer görevlerini açıklayarak şöyle buyuruyor: “Mümin kadınlara da söyle: gözlerini (haramdan) çevirsinler; namus ve iffetlerini korusunlar...”

Bundan sonra kadınlara has olan örtünme hükmüne üç cümlede beyan ediyor:

A: “Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler...”

Bu cümlede geçen örtülmesi gereken ziynetten maksat nedir? Sözü geçen örtülmesi farz olmayan açık ziynetler nelerdir? Bu konuda Kur’an müfessirlerinin çeşitli açıklama ve yorumları vardır.

Bazı müfessirler yüzük, bilezik ve gerdanlık gibi ziynetlerin metal vb. şeylerden yapıldığını göz önüne alıp, bunların gösterilmesinin bir sakıncasının olmadığına dikkat çekerek, maksadın bu ziynetlerin takılı olduğu uzuvlar olduğunu söylemişlerdir. Bazıları da maksat bizzat bu ziynetlerin kendisi olduğunu ileri sürerek, bunların takılı olduğu zaman gösterilmesinin haram olduğunu vurgulamışlardır. “Çünkü genelde takılı olan ziynetleri göstermek kadının kendi gövdesinin bazı yerlerini göstermesini de gerektirir” demişlerdir.

Bazıları da esasen Kur’an’da “ziynet” kelimesinin takılı süs eşyaları anlamına değil, tabii süsler yani vücudun güzellikleri anlamına geldiğini ve Kur’an’da, takılı süsleri ifade etmek için “hülye” kelimesinin kullanıldığını savunmuşlardır.

Elbette şunu bilmek gerekir ki bu tefsirler sonuç bakımından birbirinden farklı değillerdir; çünkü bu tefsirlerden hepsine göre kadının örtünmesinin bir farz olduğu bu ayette açıkça belirtilmiştir.

Ehl-i Beyt İmamlarından (a.s) gelen bazı hadislere göre, örtünmesi gereken iç ziynetinden maksat, gerdanlık, bilezik ve halhal olduğu ifade edilmiştir.

Yine bu rivayetlere göre örtülmesi farz olmayan ve genelde açık olan ziynetlerden maksat, yüzük ve göze sürülen sürme olduğu bildirilmiştir.

B: Ayette yer alan diğer bir hüküm de, “Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler” hükmüdür.

“Khimar” asıl anlamı itibarıyla her örtü anlamına gelir ama genelde başörtüsü eşarp anlamında kullanılır.

“Cuyup” Ceyb kelimesinin çoğuludur ve Arapça yaka anlamını ifade eder. Bazen de göğüsün üst kısımlarına, yani yakanın yer aldığı kısımlara denir.

Bu emirden anlaşılıyor ki Arap kadınlar, bu ayet inmeden önce, başörtülerinin uçlarını arkadan bağlıyorlardı ve bu da onların boyun ve göğüslerinden bir kısmının görülmesine sebep oluyordu. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim, açık bir şekilde kadının boğaz ve boynunu örtecek şekilde başörtülerini örtmelerini emrediyor. Bu ayetin nüzul sebebi ile ilgili hadis de yukarıdaki açıklamayı teyit etmektedir.

C: Kadının örtüsünü çıkarabileceği, gizli ziynetlerini gösterebileceği kimseler açıklanmış ve bunların 12 grup olduğu ifade edilmiştir:

“Kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (cariyeleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan bağımlı vb. tabi kimseler,

Henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına ziynetlerini göstermesinler.”

D: Ayetin açıkladığı dördüncü hüküm ise şudur: “Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler. Hatta ayaklarındaki halhal sesinin, namahrem erkekler tarafından duyulmamasına bile dikkat etsinler.)

Görüldüğü gibi bu ayette kadınlardan, iffet ölçülerine riayet etme hususunda hatta yabancı bir erkeğe ayaklarındaki halhalın sesini duyurmayacak derecede titiz ve ciddi olmaları istenmiştir.

2. Ayet: Ahzap suresinde şöyle buyuruyor: “Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) “cilbablarını” (dış örtülerini) üstlerine almalarını söyle. Onların tanınmaması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” [2]

Bu ayette imanlı kadınlara, adi ve ahlaksız kişilerin elinden her türlü bahaneyi almak için nasıl örtünmeleri gerektiği açıklanmıştır ve sonraki ayetlerde ise, en ağır ve şiddetli bir dille münafıklar, şayia çıkarıcılar ve iftiracılar tehdit edilmiştir.

Ayette şöyle deniyor: “Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) cilbablarını / dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınmaması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur.”

Bu ayette “tanınmaktan” ne kastedildiği konusunda iki görüş söz konusu edilmiştir:

1- O dönemde var olan cariyeler genelde başları açık olarak evden dışarı çıkıyorlardı ve bazen ahlak kurallarını da riayet etmedikleri için başıboş kimseler onların yolunun üzerinde durarak sarkıntılık ediyorlardı.

Bu ayette hür Müslüman kadınların cariyelerden ayırt edilmeleri için tam anlamda örtülerine riayet etmeleri emir olunmuştur.

Açıktır ki bu sözün anlamı, başıboş ve azgın insanların cariyelere karşı sarkıntılık yapmalarının meşru olduğu değil, sadece kötü insanların elinden her türlü bahanenin alınmasının gerektiğidir.

2- Müslüman kadınların örtünme konusuna önem vermelerinin gerekli olduğu vurgulanmak istenmiştir. Yani Müslüman kadın gelişi güzel bir şekilde örtünen ve örtünmesine fazla riayet etmeyen kadınlardan olmamalı; özenle iffet ve tesettürüne önem vermeli ve bu özelliği ile tanınmalıdır.

Ayette geçen “cilbab”tan maksat nedir? Lügat bilginleri “cilbab” kelimesi için üç anlam zikretmiştir:

1. Baş, boyun ve göğsü iyice örten geniş bir örtü ve çadır.

2. Başörtüsü.

3. Geniş elbise.

Bu anlamların birbirinden farklı olmasına rağmen, ortak nokta İslam dini gereğince kadının baş ve vücudunun tesettürlü olmasının açıkça ifade edilmesidir.

“Lisanu’l Arap” adlı meşhur lügat kitabında kaydedildiği üzere, cilbab’ın başörtüsünden büyük ama çarşaftan biraz küçük bir atkı anlamına geldiği daha güçlü ihtimaldir.

Bu ayette “yudnine” (yakınlaştırsınlar) kelimesiyle, tesettürleriyle kendilerini iyice örtmeleri beyan edilmiştir. Yani kadınlar tesettürlerini boş bırakarak, ara sıra vücutlarının görülmesine yol açmamalıdırlar.

Bazıları, bu ayetten, kadınların yüzlerini örtmeleri gerektiğinin de emredildiğini söylemişlerdir. Ancak bize göre bu görüş doğru değildir.

Bu ayetten anlaşılıyor ki tesettür hükmü önceden inmişti ama bazıları bu hükmü basite alıp ona gereken önemi vermedikleri için, bu ayet inerek bu hükme önem verilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Buna binaen bu ayette mümin kadınlardan bazıları, geçmiş tutumlarından dolaylı eleştirildikleri için ve bu onlar için ağır ve üzücü olduğundan ayetin hemen sonunda “Allah bağışlayan ve rahmeti süreklidir” diye buyurmaktadır. Yani eğer sizlerden bazılarınız cahillik ve bilgisizliğiniz yüzünden bu işte ihmalkâr davrandıysanız, Allah’ın sizi bağışlaması için tövbe ederek bundan sonra tesettürünüzü iyice korumaya çalışın.

Kur’an’da kadınların iffetli olmaları ve yabancı erkeklere karşı tesettürlerini korumalarının gerekliliğini bildiren başka ayetler de vardır. Biz konunun uzamaması için bu ayetleri nakletmiyoruz. Araştırmak isteyenler Kur’an açısından üstün ve örnek kadınların kıssalarını anlatan ayetlere ve keza Hz. Peygamber’in (s.a.a) hanımlarına verilen emirleri açıklayan ayetlere bakabilirler.

Hadislerde Örtünme

İslam Peygamberi (s.a.a.) ve Ehl-i Beyt İmamları (a.s) örtünmeğe uyulmasıyla ilgili açık emirlerinin yanı sıra, bizzat oluşturdukları İslami toplum ve aile yapısıyla da bunun pratikteki uygulamasını göstermişlerdi.

Tam Örtünme

Bir gün Aişe’nin kız kardeşi olan Esma, vücudunu gösteren ince bir elbiseyle Hz. Peygamber’in (s.a.a) evine geldi. Hz. Peygamber (s.a.a.) ona şöyle buyurdular:

“Ey Esma! Kadınlar adet olma vakitlerine ulaştıklarında (buluğa erdiklerinde) yüz ve elleri hariç, vücutlarının hiçbir yerlerini göstermemelidirler.”[3]

Yine rivayet edilmiştir ki Hz. Peygamber (s.a.a) kadının kocasından başkası için kendisini süslemesini yasakladı ve şöyle buyurdu: “Eğer kadın kocasından başka erkekler için kendini süslerse, Allah’ın onu ateşle yakması gerekli olur.”[4]

Yine Hz. Peygamber’in (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilir: “Kim kadınlarla oturup-kalkarsa, sonunda zinaya duçar olur. Ve zina eden kimsenin de sonu cehennem ateşine yakalanmak olur.”[5]

Bu hadise göre de Hz. Resulullah (s.a.a): “Kendisine haram olan bir kadına el veren kimse, kıyamet günü zincirle bağlanmış olarak getirilir ve sonra ateşe atılmasına emredilir” buyurmuştur. [6]

Kadınların Kendilerini Erkeklere Benzetmeleri

İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: “Kadının kendisini erkeğe benzetmesi caiz değildir. Çünkü Allah’ın Resulü, kendini kadına benzeten erkekleri ve kendini erkeğe benzeten kadınları lanetlemiştir.”[7]

Tesettüre Uymayanların Ahiret Azabı

Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: Bir gün Hz. Fatıma (s.a) ile Hz. Peygamber’in (s.a.a) huzuruna gittik. Hz. Resululah’ın (s.a.a) şiddetle ağladığını gördüm. “Babam ve annem sana feda olsun, neden ağlıyorsunuz?” dedim. Hz. Peygamber (s.a.a) “Miraca gittiğim gece ümmetimden bazı hanımların şiddetli azaba uğradıklarına şahit oldum. Onların şiddetli azaba duçar oldukları için ağlıyorum” dedi. Sonra onlardan her birinin azabını açıkladı. Hz. Fatıma (s.a) “Ey benim gözlerimin nuru! Bunların işledikleri günahları bana açıkla” dedi. Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: “Saçlarından asılan kadın, saçını namahrem erkeklere karşı örtmeyen kadındır. Kendi vücudunun etini yiyen kadın ise, vücudunu başkaları için süsleyen kimsedir. Ama vücudunun eti makas ile kopartılan kadın ise, kendisini başkalarına sunan kadındır”. Sonra şöyle buyurdu: “Kocası kendisinden razı olan kadına ne mutlu!”[8]

Son olarak kadın ile erkek arasında ortak olan bir hükme dikkat çekelim. İmam Caferi Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “(Mahrem olmayan kadın veya erkeğe) Bakışı şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Nice bakış var ki uzun hasrete yol açar.”

Ulemanın Görüşü

Kadının elleri ve yüzü hariç, tüm vücudunu örtmesi gerektiği hususunda hem Şia ve hem de Sünni bütün İslam mezheplerinin uleması arasında görüş birliği vardır.

İslam uleması örtünmenin farz olduğunu ispatlamak için Kur’an, sünnet, icma ve akla istinat etmişlerdir.

Değerli Fakih Şeyh Muhammed Hüseyin Necefi “Cevahru’l-Kelam” kitabında Şia mektebine göre eller ve yüz hariç, kadının tüm vücudunun örtülmesi gerektiğini açıklamıştır. Ayakların (topuklardan aşağı kısmının) örtülmesi gereken yerlerden olup olmadığı hususunda Şia uleması arasında ihtilaf vardır.

Şunu da eklemek gerekir ki bazı Şia uleması kadının yüzünü de örtmesini farz olduğunu söylemişlerdir.

Ehl-i Sünnet ulemasının bu husustaki görüşlerine vakıf olmak için El-Ciziri’nin “el Fikhu ale Mezahibu’l Arbaa” kitabına müracaat edilebilir.

Bu makalenin sonunda Ayetullah Uzma Hümeyni’den (r.a) kadının örtünmesi ile ilgili bir fetvayı nakledelim:

Soru: Acaba tesettür (kadının örtünmesi) İslam dininin zaruri hükümlerinden sayılır mı? Onu inkâr edenin ve bu hükme özellikle İslam toplumunda saygısızlık gösterenin hükmü nedir?

Cevap: Tesettür hükmünün aslı (ayrıntıları değil) İslam dininin zaruri (apaçık) hükümlerindendir ve dinin zaruri bir hükmünü inkâr edenin kâfir olduğuna hüküm edilir; ancak Allah ve Peygamberi inkâr etmediği bilinirse, bu hariç.

Soru: İslam’da tesettürün kadınlar için sınırları nedir? Acaba tesettür için başörtüsünü takarak geniş uzun elbise ile pantolon giymek yeterli mi? Ve genel olarak kadının namahrem olan kişilere karşı uyması gereken nitelik nedir?

Cevap: Kadının bileklere kadar eller ve yüzün yuvarlağı hariç, tüm gövdesi örtülü olmalıdır. Söz konusu elbise farz olan miktarı örterse, sakıncasızdır. Ancak “çarşaf” giymeleri daha iyidir. Namahremin dikkatini çeken elbiseler giymekten sakınılmalıdır.

 

---------------

[1]- Nur, 31.

[2]- Ahzab, 59.

[3]- Sünen-i Ebi Davud, c.2, s.383.

[4]- Biharu’l-Envar, c.103, s.243.

[5]- Nasihu’t-Tevarih, c.2.

[6]- Vesailü’ş-Şia, c.14, s.143.

[7]- Biharu’l-Envar, c.103, s.258.

[8]- Vesailü’ş-Şia c.14, s.156.

Tarih: 20-05-2022

FACEBOOK YORUM
Yorum