içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Orucu Yemenin Keffareti Ve Miktarı

Bismillahirrahmanirrahim

Orucu Yemenin Keffareti Ve Miktarı

Soru 801: Kendine taam (buğday, pirinç vb. yiyecek) satın alması için fakire bir müdd (yaklaşık 750 gr.) taamın parasını vermek kifayet eder mi?

Cevap: Fakirin, kendisinden vekil olarak parayla taam satın alacağına ve sonra onu keffaret olarak kabul edeceğine güvenirse sakıncası yoktur.

Soru 802: Fakirlerden bir grubunu doyurmak için vekil olan bir kişi, kendi çalışması ve aşçılığı karşılığında kendisine verilen keffaret malından ücret alabilir mi?

Cevap: İş ve pişirme ücretini alması caizdir; ancak onu keffaretten alması caiz değildir.

Soru 803: Hamile olduğu veya doğumu yaklaştığı için oruç tutamayan bir kadın, doğumdan sonra gelecek Ramazan ayından önce tutmadığı oruçları kaza etmesi gerektiğini bildiği halde kasıtlı veya kasıtsız olarak orucu kaza etmez ve birkaç yıl geciktirirse sadece o yılın keffaretini vermesi yeterli midir, yoksa geciktirdiği bütün yılların keffaretini mi vermesi gerekir? Kasıtlı olduğu durumla, kasıtsız olduğu durum arasındaki farkı açıklar mısınız?

Cevap: Birkaç yıl geciktirmiş olsa kazasını geciktirdiği oruçlar için bir kere fidye vermesi farzdır; fidye ise her gün için bir müdd (yaklaşık 750 gr.) taam (yiyecek) vermektir. Elbette; sonraki Ramazan'a kadar geciktirmesi şer'î bir özrü olmaksızın önemsemezlik yüzünden olursa, fidye farz olur; ancak orucun sıhhatine engel olan şer'î bir mazereti olursa, fidye farz olmaz.

Soru 804: Bir kadın hastalığı nedeniyle oruç tutmaktan mazurdur ve gelecek yıl Ramazan ayına kadar da kaza oruçlarını tutmaya kadir değildir. Bu durumda kefaret onun boynuna mıdır, yoksa kocasına mı farzdır?

Cevap: Eğer Ramazan ayı orucunun bozulması hastalık nedeniyle olursa ve kazasının gecikmesi de hastalığın devam etmesi sebebiyle olursa her gün için fidye unvanında bir mud yemek vermek kadının boynuna farzdır ve kocasına düşen bir vazife yoktur.

Soru 805: Üzerinde on gün farz oruç olan ve Şaban ayının yirmisinde oruçlarını tutmaya başlayan kimse öğleden önce veya sonra kasıtlı olarak orucunu yiyebilir mi? Eğer orucunu öğleden önce veya sonra yerse ne kadar keffaret vermesi gerekir?

Cevap: Bu durumda orucunu yemesi caiz değildir ve eğer kasıtlı olarak öğleden önce yerse keffaret farz olmaz; ancak öğleden sonra yerse keffaret farz olur; keffareti ise on fakiri doyurmak ve eğer bunu yapamazsa, üç gün oruç tutmaktır.

Soru 806: İki yıl arka arkaya hamile olan ve bu iki yılda oruç tutamayan, ancak şimdi oruç tutmaya gücü olan kadının hükmü nedir? Üzerine cem keffareti mi farz olur, yoksa sadece tutmadığı oruçları kaza mı etmesi gerekir? Orucunu böyle geciktirmesinin hükmü nedir?

Cevap: Ramazan ayının orucunu şer'î bir mazeret yüzünden tutmamışsa, üzerine sadece kaza farzdır; orucunu yemekte mazereti, orucun rahmindeki veya doğurmuş olduğu bebeğe zarar korkusu olursa -kazayla birlikte- her gün için bir müdd taam fidye vermesi de farz olur. Ancak Ramazan ayından sonra şer'î bir mazereti olmaksızın orucun kazasını gelecek Ramazan ayına kadar geciktirirse, yine her gün için fakire bir müdd taam fidye vermesi farzdır.

Soru 807: Orucun keffaretiyle kazayla keffaret arasında tertip farz mıdır?

Cevap: Farz değildir.

Orucun Kazası

Soru 808: Ramazan ayında dini bir görev için seferde olmam nedeniyle üzerimde 18 gün kaza oruç var, vazifem nedir? Acaba üzerime kaza farz olur mu?

Cevap: Seferde olmanız yüzünden tutmadığınız Ramazan ayının oruçlarını kaza etmeniz farzdır.

Soru 809: Ramazan ayının orucu için ecîr olan (bedelle bir ölüden taraf oruç tutmayı üzerine alan) kimse öğleden sonra orucunu yerse, üzerine keffaret farz olur mu?

Cevap: Keffaret farz olmaz.

Soru 810: Ramazan ayında dini bir görev için seferde olan ve bu yüzden oruç tutamayan kimseler, üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra tutmadıkları oruçları şimdi kaza etmek isterlerse, keffaret vermeleri farz mıdır?

Cevap: Ramazan ayının kazasını sonraki ramazana kadar geciktirmeleri, oruç tutmalarına engel olan mazeretlerinin devam etmesi yüzünden olursa, sadece tutmadıkları orucu kaza etmeleri yeterlidir ve her gün için bir müdd fidye vermeleri gerekmez. Ama ihtiyaten müstehap olarak fidye de vermeleri daha iyidir. Ancak Ramazan ayının orucunun kazasını sonraki ramazana kadar geciktirmeleri bir mazeret olmaksızın önemsememezlik yüzünden olursa, hem kaza etmeleri ve hem de fidye vermeleri farzdır.

Soru 811: Cehaleti yüzünden yaklaşık on yıl namaz kılmayan ve oruç tutmayan bir kimse tövbe ederek Allah'a döner ve üzerine farz olduğu halde yerine getirmediği şeyleri yerine getirmeyi azmederse, ancak tutmadığı bütün oruçların kazasını edemez ve üzerine gelen keffareyi verecek kadar malı da olmazsa sadece istiğfar etmesi yeterli midir?

Cevap: Hiçbir durumda tutmadığı oruçların kazası üzerinden kalkmaz. Ancak keffaret olarak iki ay oruç tutamaz ve altmış fakiri de doyuramazsa, mümkün olduğu kadar fakirlere sadaka vermesi ve istiğfar etmesi gerekir. Eğer fakire az bir sadaka verecek durumu da yoksa, sadece tövbe etmesi, yani dili ve gönlüyle” Esteğfirullah” demesi kâfidir.

Soru 812: Bendeniz mali ve bedeni yönden şartlarımın uygun olmaması yüzünden üzerime vacip olan keffarelerden dolayı ne oruç tutabildim ve ne de fakir doyurabildim. Sadece istiğfar etmekle yetindim. Ancak şu anda hem oruç tutmaya ve hem de fakir doyurmaya gücüm var. Bu durumda vazifem nedir?

Cevap: Sorudaki varsayıma göre, yeniden keffare vermeniz gerekmez. Ancak ihtiyatı müstehaba uygun olan, keffare vermenizdir.

Soru 813: Sonraki Ramazan ayından önce tutmadığı oruçları kaza etmesinin farz olduğunu bilmeyerek oruç tutmayan kimsenin hükmü nedir?

Cevap: Farz olduğunu bilmeyerek kazayı sonraki Ramazana kadar geciktirmesinin fidyesi üzerinden kalkmaz.

Soru 814: 120 gün oruç tutmayan bir kimse ne yapmalıdır; her gün için altmış gün oruç tutması mı gerekir? Ve acaba üzerine keffaret farz olur mu?

Cevap: Tutmadığı Ramazan ayının oruçlarını kaza etmesi farzdır. Eğer orucu şer'î bir mazereti olmaksızın kasten yemişse, kaza dışında her gün için keffaret vermesi de farzdır. Keffaret ise, altmış gün oruç tutmak veya altmış fakiri doyurmak ya da her birine bir müdd olmak üzere altmış fakire taam vermektir.

Soru 815: Üzerimde farz oruç varsa, farz oruçlarımın kazası olması niyetiyle ve eğer yoksa, mutlak kurbet kastıyla (Allah'a yakın olmak niyetiyle) yaklaşık bir ay oruç tuttum. Bir ay boyunca tuttuğum bu oruç üzerime farz olan kaza oruçlarımdan sayılır mı?

Cevap: İster kaza orucu olsun, ister müstehap, emredildiğiniz şeyi yerine getirme niyetiyle oruç tutarsanız ve üzerinizde de kaza orucu olursa, o oruçlarınız kaza oruçlarınızdan sayılır.

Soru 816: Üzerine ne kadar kaza orucun farz olduğunu bilmeyen kimse, üzerinde kaza orucu olmadığı inancıyla müstehap oruç tutarsa, tuttuğu bu oruçlar kaza oruçlarından sayılır mı?

Cevap: Müstehap niyetiyle tuttuğu oruçlar üzerindeki kaza oruçlarından sayılmazlar.

Soru 817: Şer'î hükmü bilmeyerek orucu bozan şeylerden birisini yapan kimse hakkındaki görüşünüz nedir? Bu kimsenin üzerine sadece kaza mı farzdır, yoksa keffaret vermesi de gerekir mi?

Cevap: Şer'î hükmü bilmez ve bundan dolayı orucu batıl eden şeylerden birisini yaparsa, mesela ilaç yutmanın orucu bozduğunu bilmez ve ilaç yutarsa, orucu batıl olur ve onu kaza etmesi gerekir. Ancak keffare gerekmez.

Soru 818: Bulûğa eriştiği ilk yıllarda, zayıf ve güçsüz oluşundan dolayı oruç tutamayan kimse, sadece onların kazasını mı tutmalıdır, yoksa kaza dışında keffaret de mi vermelidir?

Cevap: Oruç tutması zararlı değilmişse ve orucu kasıtlı olarak yemiş ise, kaza dışında keffaret de vermesi farzdır. Ancak oruç tuttuğunda hastalanacağından korkarsa, sadece orucun kazası farz olur.

Soru 819: Kaç gün orucu bozduğunu ve kaç gün namaz kılmadığı bilmeyen kimsenin vazifesi nedir? Orucu kasıtlı mı, yoksa şer'î bir mazeret yüzünden mi bozduğunu bilmeyen kimsenin hükmü nedir?

Cevap: Yerine getirmediğini kesin olarak bildiği oruç ve namazları yerine getirmekle yetinmesi caizdir. Kasıtlı olarak orucu bozduğunda şüphe ederse, keffaret farz olmaz.

Soru 820: Ramazan ayında orucunu tutan bir kimse, yemek için sahurda uyanmaz, dolayısıyla akşama kadar oruç tutamazsa ve gündüz başına gelen bir olay yüzünden de orucu bozarsa, üzerine bir keffaret mi, yoksa cem keffaret mi gelir?

Cevap: Açlık, susuzluk vs. gibi sebeplerle tahammülü çetin olan duruma düşünceye kadar orucuna devam eder ve sonra orucunu yerse, sadece kaza farz olur ve keffaret vermesi gerekmez.

Soru 821: Üzerime farz olan kaza orucunu yerine getirip getirmediğimde şüphe edersem vazifem nedir?

Cevap: Geçmişte üzerinize kaza orucunun farz olduğunu kesin bilirseniz, (oruç tutarak) o kazayı yerine getirdiğinize dair kesin bilgi elde etmeniz farzdır.

Soru 822: Bulûğ çağına eriştiğinden bu yana ilk defasında Ramazan ayından 11 gününü oruç tutan, bir gününü öğle üzeri bozan ve 18 gün oruç tutmayan kimse 18 gün için üzerine keffaret geldiğini bilmezse vazifesi nedir?

Cevap: Ramazan ayının orucunu kasıtlı olarak ve kendi isteğiyle tutmazsa, orucu bozduğunda ister keffaretin farz olduğunu bilsin, isterse bilmesin kazadan başka keffaret de üzerine farz olur.

Soru 823: Doktorun, orucun zararlı olduğunu söylemesi nedeniyle oruç tutmayan hasta, birkaç yıl sonra orucun kendisine zararlı olmadığını ve doktorun kendisini oruçtan men etmek hususunda yanıldığını anlarsa, üzerine kaza ve keffaret farz olur mu?

Cevap: Güvenilir ve uzman bir doktorun bildirmesi neticesinde veya halk arasında geçerli sayılan başka bir kaynaktan, kendisine bir zarar ulaşacağından korktuğu için oruç tutmazsa, sadece kaza farz olur.

Oruçla İlgili Diğer Meseleler

Soru 824: Belli bir günde oruç tutmayı nezreden kadın oruç halinde hayız olursa hükmü nedir?

Cevap: Hayız olursa, orucu batıl olur ve temizlendikten sonra kazası farzdır.

Soru 825: "Deyyer" limanında oturan bir kimse, Ramazan ayının birinden yirmi yedisine kadar oruçlu olur ve yirmi sekizinci günün sabahı "Dubay"a yolculuk eder, ayın yirmi dokuzunda oraya ulaşırsa ve o gün orada Ramazan Bayramı olduğu ilan edilirse, vatanına döndüğünde tutmadığı oruçların kazası farz mıdır? Eğer bir günü kaza ederse, Ramazan ayında yirmi sekiz gün oruç tutmuş olur ve eğer iki günü kaza etmek isterse, 29'uncu günde bulunduğu yerde Ramazan Bayramı ilân edilmiş olmasıyla çelişir. Bu şahsın hükmü nedir?

Cevap: Yirmi dokuzuncu günde o yerde bayram ilan edilmesi şer'an sahih olan bir yolla olursa, o günün kazası farz değildir. Ancak yirmi dokuzuncu günde bayram ilan edilmesinden Ramazan ayının ilk gününde orucu yerine getirmediği anlaşılır ve bu yüzden yerine getirmediğini kesin bildiği orucun kazasını tutması farzdır.

Soru 826: Akşamüzeri bir şehirde iftar eden ve sonra henüz güneşin batmadığı başka bir şehre yolculuk yapan bir kimsenin o günkü orucunun hükmü nedir? Güneş batmadan önce orada yemek yiyebilir mi?

Cevap: Orucu sahihtir ve daha önce akşam olduktan sonra şehrinde iftar etmişse, ikinci şehirde güneş batmadan önce yemek yiyebilir.

Soru 827: Bir şehit, arkadaşlarından birine kendisi için ihtiyaten bir miktar oruç kaza edilmesini vasiyet eder ve şehidin varisleri ise bu gibi hususlara önem vermedikleri için bu işi onlara bırakmak mümkün olmaz ve arkadaşına da bu iş çetin olursa, bu sorunu halletmenin başka bir yolu var mı?

Cevap: Arkadaşı ona kendisinin oruç tutmasını vasiyet ederse, bu durumda şehidin varislerinin bu hususta bir vazifesi yoktur. Şehitten taraf naip olarak oruç tutmak arkadaşına zor olursa, oruç onun da üzerinden kalkar.

Soru 828: Ben çok şüphe eden bir kimseyim veya başka bir tabirle söyleyecek olursam, çok vesvese etmekteyim. Dini meselelerde, özellikle Füru-u Din ile ilgili konularda çok şüphe etmekteyim. Şüphelerimden birisi şudur: Ben geçen Ramazan ayında ağzıma yoğun tozun girdiğinde ve onu yutup yutmadığımda şüphe ettim veya ağzıma aldığım suyu dışarı çıkarıp çıkarmadığımda da şüphe ettim. Acaba orucum sahih midir?

Cevap: Sorudaki takdirde, orucunuz sahihtir ve bu gibi şüphelere itina edilmez.

Soru 829: Hz. Fatıma'dan (s.a) nakledilen Kisa hadis-i şerifesi muteber hadis midir? Acaba oruçlu iken bu hadis Hz. Fatıma'ya (s.a) nispet edilebilir mi?

Cevap: Nispet verme o konudaki kitaplardan nakletme yoluyla olursa, sakıncası yoktur.

Soru 830: Müstehap oruç tutan kimse oruçluyken yemeğe davet edilirse, o yemekten yiyebileceğini, bunun orucunu batıl etmediğini ve sevabını aldığını bazı âlimlerden ve diğerlerinden duymaktayız. Bu hususta görüşünüzü açıklar mısınız?

Cevap: Müstehap oruçluyken mümin bir kimsenin yemeğe davetini kabul etmek şer'an iyi bir iştir ve mümin kardeşinin davetiyle yemek yemesi orucu batıl ediyorsa da, ancak insan orucun sevap ve mükâfatından mahrum olmaz.

Soru 831: Ramazan ayında, birinci günün duası, ikinci günün duası şeklinde her gün için özel dualar nakledilmiştir. Bu duaların sıhhatinde şüphe edilirse, onları okumanın hükmü nedir?

Cevap: Her halükârda o dualar nakledilmiştir ve şer'an beğenilen bir iş sayılacağı ümidiyle okumanın sakıncası yoktur.

Soru 832: Oruç tutmak isteyen kimse sahur için uyanamaz ve bu yüzden oruç tutamazsa, oruç tutmayışının günahı kendi üzerine midir, yoksa onu uyandırmayan kimsenin üzerine mi? Ve eğer sahurda yemek yemeksizin oruç tutarsa, orucu sahih midir?

Cevap: Bu hususta diğerlerinin üzerine bir şey yoktur. Sahurda yemek yemeksizin oruç tutmak da sahihtir.

Soru 833: Mescid-i Haram'da itikâf günlerinin üçüncü gününün orucunun hükmü nedir?

Cevap: Yolcu olur ve Mekke-i Mükerreme'de on gün kalmayı niyet ederse veya yolculukta oruç tutmayı nezrederse, iki gün oruç tuttuktan sonra üçüncü günün orucunu tutarak itikâfını tamamlaması farzdır. Ancak on gün kalmaya niyet etmezse ve yolculukta oruç tutmayı da nezretmemişse, yolculukta oruç tutması sahih değildir. Oruç sahih olmazsa, itikâf da sahih olmaz.

Tarih: 30-04-2022

FACEBOOK YORUM
Yorum