içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Salih Amel - 2

İnsanı tekâmüle eriştirip yakınlık makamına ulaştıracak olan tek yolun, vahye tâbi olmak, peygamberlerin açıklayıp kendilerinin de kat ettikleri ve farz, sünnet ve müstehap olarak tanıttıkları yolu kat etmektir.

Salih Amel - 2

Bismillahirrahmanirrahim

Salih Amellerden Bazıları

 

Salih amel; İslâm şeriatında gelen, Kur’an-ı Kerim'de, hadis ve dua kitaplarında kaydedilen farz ve sünnetlerin tamamıdır.

 

Birinci Vesile: Farz Namazlar

Namaz, manevî seyir ve sülûkun, Allah'a yaklaşmanın en güzel ve en üstün vasıtalarından biridir. İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: Namaz, takvalı olan her insanın Allah'a yaklaşmasının vasıtasıdır. [1]

Muaviye b. Veheb, İmam Cafer-i Sadık'a (a.s), "İnsanları Allah'a yaklaştıran ve Allah'ın sevdiği en iyi amel nedir?" diye sorduğunda, İmam (a.s) şöyle buyurdu: Allah'ı tanıma dışında namazdan daha iyi bir şey tanımıyorum. Allah'ın salih kulu İsa'nın (a.s), "Allah-u Teâlâ bana hayatta olduğum müddetçe namaz kılmayı ve zekat vermeyi tavsiye etti" diye buyurduğunu görmedin mi?! [2]

İmam Cafer-i Sadık (a.s) yine şöyle buyuruyor: Allah yanında en sevimli amel namazdır. Namaz peygamberlerin en son vasiyetidir. İnsanın gusül (boy abdesti) veya namaz abdesti alıp kimsenin kendisini göremeyeceği bir köşeye çekilerek rükû ve secde etmesi ne kadar iyidir! İnsan secdeye kapanır da secdesini uzatırsa, şeytan feryat ederek der ki: "Eyvah! Bu insan Allah'a itaat etti, bense isyan ettim; bu secde etti bense (secde etmekten) sakındım." [3]

İmam Rıza'dan (a.s) şöyle nakledilir: İnsanın Allah'a en yakın olduğu hâli, secde hâlidir. Zira Allah-u Teâlâ buyuruyor ki: "Secde et, yaklaş (bana)." [4]

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: İnsan namaza durduğunda, gökyüzünden Allah'ın rahmeti onun üzerine iner; melekler etrafını kuşatır ve bir melek der ki: Namaza duran bu adam namazın değerini bilseydi, hiçbir zaman namazı terk etmezdi (bitirmezdi). [5]

Hz. Resulullah'tan (s.a.a) şöyle naklediliyor: Mümin bir kişi namaza durduğunda, namazı bitirinceye kadar Allah-u Teâlâ ona nazar eder ve Allah'ın rahmeti gökyüzünden onu kuşatır; melekler etrafını sarar ve Allah-u Teâlâ onun üzerine bir melek görevlendirir ki, o melek şöyle der: "Ey namaza duran (şahıs)! Kimin sana teveccüh ettiğini ve kiminle münacat ettiğini bilseydin, (ondan) başkasına teveccüh etmez ve buradan hiçbir zaman çıkmazdın." [6]

Namazda Kalp Huzuru

Namaz, her parçasında bir sır gizli olan melekutî bir terkip ve ilâhî bir macundur. Allah-u Teâlâ ile bağlantı kurmak, yalvarıp yakarmak, âlemlerin Rabbiyle dostluk kurmak ve O'nu anmak için bir vesiledir. Namaz tekâmülün, seyir ve sülük edip Allah'a yaklaşmanın en güzel vesilesidir.

Namaz müminin miracı, fehşa ve münkerden (kötülük ve günahlardan) uzaklaştırıcısıdır. Nuraniyet ve maneviyattan berrak bir çeşmedir ki, kim her gün beş defa ona girerse, nefsanî pisliklerden temizlenir. Allah'ın büyük emaneti ve amellerin kabulü için ölçüdür. Namaz, ruha ve hayata sahip olursa, böyle esrarla dopdolu olan semavî bir terkiptir. Namazın ruhu ise, kalp huzuru, mabuduna teveccüh etmek ve O'nun karşısında huzu ve huşu göstermektir.

Namaz, kalp huzuru olmaksızın ruhsuz bir cisim gibidir. Namazın bir cismi ve bir de ruhu vardır. Zikirler, kıraatler, rükû ve secdeler, teşehhüt ve selâm namazın cismini ve zahirini oluşturur; teveccüh ve kalp huzuru ise, namazın ruhu sayılır. Ruhsuz cisim niteliksiz bir ölüdür. Kalp huzuruyla kılınmayan namaz da, her ne kadar görev olarak yapılmış olsa bile namaza duranı yüce makamlara yükseltmez. Esasen namazın meşru olmasının en büyük hedefi, zikri ve Allah'ı anmayı sağlamasıdır. Yüce Allah, Hz. Peygamber'e (s.a.a) şöyle buyurmaktadır:

Beni zikretmek için dosdoğru namaz kıl. [7]

Kur’an’da Cuma Namazı zikir olarak tanıtılmıştır:

Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ı zikretmeye koşun. [8]

Amellerin kabul olmasının ölçüsü, kalp huzurunun miktarıdır. Ne kadar kalp huzuru olursa, namazın kabul derecesi de o oranda olur. Bu nedenle hadislerde kalp huzuru hakkında birçok tavsiyeler yapılmıştır. İşte birkaç örnek:

Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor: Bazen namazın yarısı kabul edilir; bazen üçte biri, bazen dörtte biri, bazen beşte biri; böylece onda bire kadar devam eder. Bazı namazlar eskimiş elbiseler gibi, dürülüp sahibinin başına vurulur. Doğrusu, namazlardan sadece Allah'a teveccüh edildiği kadarı kabul edilir. [9]

İmam Cafer-i Sadık'tan (a.s) şöyle nakledilir: İnsan namaza durduğu vakit, Allah-u Teâlâ ona teveccüh eder ve insan üç kere Allah'ı anmaktan gafil olmayıncaya dek Allah da kendi teveccühünü ondan kesmez. Bu durumda (üç kere gaflet edince), Allah-u Teâlâ da ondan yüz çevirir. [10]

İmam Ali (a.s) de şöyle buyurur: Uyuşuk olduğunuz ve uyukladığınız zamanlar namaz kılmayın ve namaz kılarken kendinizi düşünmeyin; çünkü Allah'ın huzurunda bulunmaktasınız. İnsanın namazından sadece kalben Allah'a teveccüh ettiği miktarı kabul edilir. [11]

Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyuruyor: Namaz hâlinde Allah'tan başkasına teveccüh eden insana Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "Ey benim kulum! Maksadın kimdir? Ve kimi talep ediyorsun? Acaba benden başka bir Rab ve koruyucu mu arıyorsun? Benden başka bir bağışlayıcı mı istiyorsun? Oysa ben cömertlerin en cömerdi, bağışlayıcıların en bağışlayıcısı ve bahşedicilerin en üstünüyüm. Sana sayılmayacak kadar sevap veririm. Bana teveccüh et; zira ben ve meleklerim sana teveccüh ediyoruz!" Öyleyse namaza duran kimse Allah'a teveccüh ederse, geçmiş günahları affedilir. İkinci kez yine Allah'tan başkasına teveccüh ederse, Allah-u Teâlâ yine ona önceki gibi hitap eder. Eğer namaza teveccüh ederse, namazdan gaflet etmenin günahı affedilir ve onun etkileri bertaraf edilir. Eğer üçüncü kez namaza teveccüh etmezse, Allah-u Teâlâ önceki hitabı tekrarlar ve eğer namaza teveccüh ederse, bu defasında da Allah-u Teâlâ geçmiş günahlarını affeder. Ancak dördüncü kere namaza teveccüh etmezse, bu durumda Allah-u Teâlâ ve melekleri ondan yüz çevirirler ve Allah-u Teâlâ ona buyurur ki: "Seni sevdiğin ve ilgi duyduğun (teveccüh ettiğin) şeyin velayetinde kıldım (seni ona bıraktım)." [12]

Namaz, kalp huzuru ve Allah'a teveccüh etmekle değer kazanır. Namaz, kalp huzuru miktarınca bâtının sefasında ve Allah'a yaklaşmakta etkili olur. Büyük peygamberler, Ehlibeyt İmamları (a.s) ve evliyaullah, namaza elbette ki, boş yere bu kadar önem vermemişlerdir.

İmam Ali (a.s) hakkında şöyle yazmışlardır: Namaz vakti gelince, vücudu titriyor ve yüzünün rengi değişiyordu. Bu ıstırap ve değişimin nedenini kendisine sorduklarında, şöyle cevap verirdi: "Öyle bir emaneti eda etmenin zamanı geldi ki, o emanet göklere ve yeryüzüne sunulduğunda korktular ve onu üzerlerine almaktan sakındılar. Ancak insan, o büyük emaneti kabul etti. Ben emaneti eda etmenin üstesinden gelip gelemeyeceğimden korkuyorum." [13]

İmam Muhammed Bâkır (a.s) ve İmam Cafer-i Sadık'ın (a.s) hâlleri hakkında şöyle söylenmiştir: Namaz vakti yüzleri sararır, kızarırdı. Namaz hâlinde, gözleriyle gördükleri biriyle konuşuyormuş gibiydiler. [14]

İmam Zeynelabidin (a.s) hakkında da şöyle rivayet edilir: Namaza durduğu vakit yüzünün rengi değişir, zelil ve hakir bir köle gibi Allah'ın karşısında durur ve vücudu korkudan titrerdi. Namazı daima veda namazıydı; ondan sonra artık namaz kılamayacak gibiydi âdeta. [15]

Hz. Fatımatü'z-Zehra (s.a) hakkında ise şöyle yazılır: Namaz hâlindeyken korkudan nefesi sıklaşırdı. [16]

İmam Hasan (a.s) hakkında şöyle nakledilir: Namaz hâlinde vücudu titrer; cennet veya cehennemi hatırladığı zaman yılan sokmuş gibi kıvranır; Allah'tan cenneti ister ve cehennemden O'na sığınırdı. [17]

Ayşe, Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a) hakkında şöyle diyor: Resulullah (s.a.a) ile sohbet ediyorduk. Namaz vakti gelince âdeta bizi hiç tanımıyormuş gibi değişik ve perişan bir hâl alırdı. [18]

İmam Zeynelabidin (a.s) hakkında şöyle nakledilmektedir: Namazdayken cübbesi mübarek omuzundan düştü ama buna aldırış etmedi. Namazını bitirince ashabından biri, "Ey Resulullah'ın torunu! Namaz kıldığınız zaman omuzunuzdan cübbeniz yere düşünce niçin önemsemediniz?!" diye sordu. İmam (a.s) ona şöyle cevap buyurdu: "Ne diyorsun sen?! Kimin karşısında durduğumu bilmiyor musun?! Bu düşünce beni cübbeme dikkat etmekten alıkoymuştu. Bilmiyor musun ki, insanın namazının Allah'a karşı kalp huzuruyla kıldığı miktarı kabul olur." Soruyu soran yine, "O hâlde biz helâk mi olacağız?" diye arz edince, İmam (a.s) "Hayır, nafileleri kılacak olursanız, Allah-u Teâlâ onların vasıtasıyla namazlarınızı tamamlar." buyurdu. [19]

Hz. Resulullah (s.a.a) hakkında da şöyle naklediliyor: Namaz vakti mübarek yüzü değişir ve göğsünden kaynar kazandan çıkan kaynama sesi gibi bir ses duyulurdu. Namaza durduğu vakit yere düşmüş bir elbise gibi hareketsizdi. [20]

Ayetullah İbrahim EMİNÎ

 

-----------

[1]- el-Kâfi, c.3, s.265.

[2]- el-Kâfi, c.3, s.264.

[3]- el-Kâfi, c.3, s.264.

[4]- el-Kâfi, c.3, s.265.

[5]- el-Kâfi, c.3, s.265.

[6]- el-Kâfi, c.3, s.265.

[7]- Tâhâ, 14.

[8]- Cuma, 9.

[9]- Biharu'l-Envar, c.84, s.260.

[10]- Biharu'l-Envar, c.84, s.241.

[11]- Biharu'l-Envar, c.84, s.239.

[12]- Biharu'l-Envar, c.84, s.244.

[13]- Biharu'l-Envar, c.84, s.244.

[14]- Biharu'l-Envar, c.84, s.248.

[15]- Biharu'l-Envar, c.84, s.250.

[16]- Biharu'l-Envar, c.84, s.258.

[17]- Biharu'l-Envar, c.84, s.258.

[18]- Biharu'l-Envar, c.84, s.258.

[19]- Biharu'l-Envar, c.84, s.265.

[20]- Biharu'l-Envar, c.84, s.248.

Tarih: 09-11-2023

FACEBOOK YORUM
Yorum