içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Şia Hadis Tarihi - 3

Bismillahirrahmanirrahim

Şia Hadis Tarihi - 3

Üçüncü Dönem: Şia’nın İlk Hadis Mecmualarının Yazımı

 

Şia hadis tarihinin Masum İmamların (a.s) Ashabı, İmam Hasan Askeri’ye (a.s) kadar Ehl-i Beyt’in (a.s) hadis mirasını "Usul" kapsamında kaydetme çabasında bulunmuşlardır. Bu bağlamda herkes kendi metot ve yöntemleriyle ve de İmamların (a.s) huzurundan faydalandığı kadarıyla bir hadis sahifesi hazırlamaya çalışmıştır.

Her ne kadar Hamid b. Ziyad, Yunus b. Abdurrahman, Muhammed b. Yahya gibi bazı muhaddisler bu sahifeleri bir araya getirip kapsamlı bir mecmua oluşturma çabasında bulunmuşsa da bu sahifelerin tümüne erişememeleri ve yalnızca fıkıh gibi bazı özel konulara odaklanmaları neticesinde kayda değer bir sonuç elde edememişlerdir.

Diğer taraftan Gaybet-i Suğra’nın bitmesi ve Gaybet-i Kübra’nın başlamasıyla kapsamlı bir hadis mecmuasının olmayışı ve var olan Usul’ün de dağınık ve perakende olması neticesinde fıkıh ve kelam gibi çeşitli konularda âlimler arasında ihtilafların meydana gelmesi, kapsamlı bir hadis mecmuasının varlığını zaruri hale getirmiştir.

İşte bu eksikliğin giderilmesi için “Sıkatu’l İslam Kuleyni (ö. 329), Şeyh Saduk (ö. 381) ve Şeyh Tusi (ö. 460)” gibi büyük âlimler “el-Kâfi, Men La Yahzuru’l Fakih, Medinetu’l İlm, Tahzib ve İstibsar” gibi kapsamlı hadis mecmualarını kaleme almışlardır. Mezkûr âlimlerden önce “Ahmed b. Muhammed b. Halid Barki (ö. 274), Muhammed b. Saffar (ö. 290) ve Hamid-i Kummi (ö. 300)” gibi büyük âlimler de bu konuda çaba sarfederek “el-Mehasin, Besairu’d-Derecat ve Gurebu’l Esnad” adlı eserleri tedvin etmişlerdir. Aynı zamanda Muhammeduni’s- Selas döneminde de bu şahsiyetler veya Şeyh Saduk, Şeyh Tusi ve diğer âlimler tarafından “Uyun-i Ahbar-i Rıza, el-Hisal, el-E’mali, el-Gaybe ve el-İktisad” gibi çeşitli hadis mecmuaları yazılmıştır. Fakat ilk belirttiğimiz beş eser diğer mecmualara nazaran kapsam, senetlerinin güvenirliği ve rivayetlerin içeriği bakımından daha zengin olduklarından Şii âlimlerinin ilgisine mazhar olmuş ve zamanla “Kütüb-i Hamse” (Beş Kitap) diye meşhur olmuşlardır.

Sonraki dönemlerde “Medinetu’l İlm” adlı eserin yok olmasıyla geride kalan dört mecmua “Kütüb-i Erba’a” (Dört Kitap) adıyla Şia’nın dört temel hadis kaynağı olarak tanınmıştır. Bu dört kaynak eserle ilgili kısa bilgiler aktarıyoruz:

 

1- “Kâfi”, Sıkatu’l İslam Muhammed b. Yakub Kuleyni (ö. 329). “Sıkatu’l İslam ve Reisu’l Muhaddisin” unvanıyla da bilinen Ebu Cafer Muhammed b. Yakub Kuleyni, İran’ın Rey şehri Kuleyn kasabasında [1] âlim ve zahit bir ailede dünyaya geldi. Kuleyni’nin doğum tarihi tam olarak bilinmese de çeşitli hesaplamalarla onun 255 hk. Yılları, yani İmam Mehdi’nin (a.f) dünyaya gelişinden kısa bir süre önce veya sonra doğduğu tahmin edilmektedir.

Tarih kaynaklarında kesin bir kayıt olmasa da Kuleyni’nin hadis toplamak üzere “Kufe, Bağdat, Şam ve Ba’lebek” gibi şehirlere gittiği bilinmektedir.

Rey şehrinde “Şeyh-i Şia” unvanıyla bilinen [2] Kuleyni, 327 hk. Yılında, yani vefatından bir iki yıl önce Bağdat’a gidip hadis eğitimi ile meşgul olmuştur. Kuleyni’nin “Kâfi” kitabını yazmak için yirmi yıl çaba sarfettiği bilinmektedir. Buna göre bu mecmua İran’ın Kum veya Rey şehrinde yazılmıştır. [3]

Merhum Kuleyni, “Ali b. İbrahim Kummi, Muhammed b. Yahya Attar, Ebu Ali Aş’ari, Hüseyin b. Muhammed, Ahmed b. İdris, İbn-i Ferruh Saffari ve İbn-i Ukde” gibi büyük âlimlerin huzurundan faydalanmıştır. Fakat üstatları arasında Kuleyni’ye en çok etki bırakanın Ali b. İbrahim-i Kummi (Tefsir-i Maruf’un Yazarı) ve Muhammed b. Yahya Aş’ari olduğu bilinmektedir.

Kuleyni’nin öğrencileri arasında ise, “Ebu’l Kasım Cafer b. Kavleveyh (ö. 367), Ebu Muhammed Harun b. Musa (ö. 385), Ebu Galib Ahmed b. Muhammed (ö. 368)” gibi her biri hadis, fıkıh, rical ve çeşitli ilimlerde ün yapmış şahsiyetlerden bahsedebiliriz. [4]

Merhum Kuleyni’nin diğer ilmi çalışmalarından bazıları ise şöyledir:

1- Tabirü’r-Rüya

2- er-Reddü â’la Karamite

3- Resailü’l E’imma

4- Kitabu’r-Rical [5]

Muhtelif konular dâhilindeki ilmi çalışmaları, “Kâfi” kitabındaki hadislerin düzen ve sıralama metodu, bölüm ve başlıklar için belirttiği konular ve bazı rivayetlere getirilen kelam şerhlerinden yola çıkarak, Kuleyni’nin hadis ilminde derin bilgi taşıdığını, “kelam ve fıkıh” gibi diğer İslami konulara da vakıf olduğunu söyleyebiliriz.

Kuleyni 328 veya 329 hk. yılında fani dünyaya veda etti ve Bağdat’ta toprağa verildi. Vefatından yıllar sonra mezarı yıkılıp, bedeninin sapasağlam olduğu görülünce, dönemin valisi tarafından mezarına bir türbe yaptırıldı. [6]

Kâfi, Şia’nın ilk ve en kapsamlı hadis kaynağıdır ve bazılarının deyişiyle onun seviyesinde henüz bir kitap yazılmamıştır. Usul’de iki, furu’da dört ve ravza’da bir ciltten oluşan Kâfi toplamda 30 kitap, 326 bâb ve 16199 rivayetten oluşmaktadır. [7] Son dönem âlimlerince bunlardan 5072’si sahih, 144’ü hasen, 1118’i muvassak ve 9485’i zayıf olarak kabul edilmiştir.

Öyle görülüyor ki “Kâfi” ismi yazar tarafından bu hadis mecmuasına verilmemiştir. Çünkü Kuleyni mukaddimede buna değinmemiştir. Sadece “Yanında dinin tüm alanlarını kapsayan, ilim arayan kimseye kifayet edecek, yücelmek ve hidayet isteyene ise, referans sayılacak kapsamlı ve kâfi (yeterli) bir kitabın olmasını arzu ediyorsun.” [8] diyerek, müminlerin dini ihtiyaçlarına kâfi gelecek bir kaynak hazırlamak istediğini anlıyoruz. [9]

Birçok araştırmacıya göre Kuleyni “Kâfi” kitabını yazmak için yirmi yılını vermiştir. Bu uzun süre Kuleyni’nin hadis seçiminde ve hadislerin uygun bâblara yerleştirmede oldukça dikkatli davrandığını gösteriyor. [10]

Kuleyni, kitabının mukaddimesinde bu kitabı din kardeşlerinden birisinin isteğinden sonra hazırladığına işaret etmiştir. Bu şahsın ismi tam bilinmese de Muhammed b. Ahmed b. Abdullah Sefevani veya Muhammed b. Namani olduğu tahmin edilmektedir. [11]

Kuleyni’nin mukaddimedeki açıklaması şöyledir: “Kardeşim! Zamane halkından yakındığını öğrendim. Cahillikte birleşip cehalet yolunu abat etmede çok çaba sarfetmekteler ve böyle giderse ilim bu toplumdan sonsuza dek uzaklaşacaktır. Bazı konularda problem yaşadığını belirtmişsin. Gelen rivayetlerdeki farklılıklar yüzünden bu mevzularda hakikati bulamıyorsun. Rivayetlerdeki ihtilafın sebep ve nedenlerden kaynaklandığını bildirmişsin ve bu konuda seni yönlendirecek birikimli bir âlime ulaşamıyorsun. Dedin ki; yanında dinin tüm alanlarını kapsayan, ilim arayan kimseye kifayet edecek, hidayet isteyene ise referans sayılacak kapsamlı ve kâfi bir kitabın olmasını arzu ediyorsun. Öyle ki her kim sadık İmamların (a.s) amel ve uygulamalarını, sabit sünnetlerini öğrenmek istiyorsa, bu kitaptan öğrenebilsin ve Allah’a kulluk ile Peygamber’in (s.a.a) sünnetine uymak isteyen kimse bu kitap yardımıyla bunu başarabilsin.” [12]

Bu mektup Kuleyni’nin amacını da açıklar niteliktedir. Kuleyni bu kitabı yazarak Şia rivayetlerini dağınıklıktan kurtarıp tek bir mecmuada toplayarak dini ihtilafların çoğalmasını engellemeyi amaç edinmiştir.

 

Kâfi’nin Özellik ve İmtiyazları

1- Kâfi’nin Kapsamı: Diğer tüm hadis kaynaklarına nazaran hatta “Men La Yahzuru’l Fakih”, “Tahzibu’l Ahkâm” ve “İstibsar” gibi ilk hadis mecmualarına kıyasla daha kapsamlı ve geniş bilgilere sahiptir. Çünkü sadece ahkâm veya dini hükümlerle yetinmeyerek ahlak ve inanç konularına dair hadisleri de içermektedir. Şüphesiz Şeyh Tusi ve Şeyh Saduk da derledikleri hadis mecmualarında yalnızca dini hükümler içeren hadislere değil, tüm konuları içeren çalışmalar içinde olsalardı, bugün Şia’nın hadis mirası daha zengin ve daha kapsamlı olurdu. Bu bağlamda merhum Feyz, Kâfi’yi övgüyle anarken diğer hadis mecmualarını da akait ve ahlaki hadisler ihtiva etmedikleri için eleştirmiştir. [13]

2- Takdire Şayan Dizim: Merhum Kuleyni bu denli kapsamlı bir hadis mecmuası hazırlayan ilk kimsedir. Yani kendisinin örnek alabileceği bir kaynak olmadığı halde bâblar ve başlıkları incelerken şaşırtıcı bir düzen ve tertiple karşılaşıyoruz. Usul’ü Furu’a mukaddem kılması ve ardınca Ravza’yı eklemesi kitaptaki itinalı düzeni gösteren unsurlardandır.

Usul-u Kâfi’de önce “akıl ve cehalet” sonra “ilim” ve daha sonra “tevhid ve hüccet” kitaplarının gelmesi de buradaki inceliği göstermektedir. Çünkü insanı hayvandan ayıran ve dinin usul ile furu mevzularında temel faktör akıldır. Aklı yönlendiren ve değerli kılan ise, ilimdir. Akıl ve ilimden sonraki adım ise, Allah’ı tanımaktır ve daha sonra da Nübüvvet ve İmamet makamlarını tanımak. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.a) ve İmamlar (a.s) İlahi ilkelerle halkı hidayet etmekle yükümlü olan kimselerdir. Kitaptaki diğer bölüm ve bâblar da aynı şekilde belirli bir düzen dâhilinde sıralanmışlardır.

Bugüne kadar Kâfi’ye birçok şerh yazılmıştır. Bu şerhlerden bazıları ise, şunlardır: Miratu’l Ukul fi Şerh-i Ahbari Al-i Resul, Şerh-i Sadru’l Mutaallihin ve Şerh-i Molla Salih Mazenderani.

 

Ravza’nın Kuleyni’ye İstinat Edilişinin İncelenmesi

Kâfi’nin tüm ciltlerinin Kuleyni’ye istinat edilmesinde herhangi bir şüphe olmamıştır. Ancak Molla Halil Kazvini’ye göre “Ravza” aslında İbn-i İdris’in yazdığı bir eser olup, yanlışlıkla Kuleyni’ye nispet edilmiştir. Bu görüş hadis bilimcilerince eleştirilmiş ve aşağıdaki delillerle reddedilmiştir:

a)- Kâfi’de yer alan ve Kuleyni’nin bizzat kendilerinden duyup naklettiği râviler, rivayetin sekizinci veya dokuzuncu tabakasındadırlar ve Kuleyni de dokuzuncu tabakadadır. Oysa İbn-i İdris on beşinci tabakadadır. Hal böyleyken on beşinci tabakada olan bir şahıs, vasıta olmaksızın sekizinci tabakada yer alan bir kimseden rivayette bulunabilir mi?

b)- Ravza’da yer alan hadis senetleri ile Kâfi’nin diğer kitapları, yani Usul ve Furu’da yer alan hadis senetleri aynıdır. Bu da aynı yazardan telif edildiğini gösteren bir diğer unsurdur.

c)- İbn-i İdris’ten yıllar önce yaşayan “Neccaşi ve Şeyh Tusi” gibi şahsiyetler Ravza’yı Kuleyni’nin eserlerinden ve Kâfi’nin bir parçası olarak bildirmişlerdir. Şayet iddia doğruysa, İbn-i İdris’den yıllar önce yaşayan “Neccaşi ve Şeyh Tusi” gibi şahıslar bu kitabın varlığından nasıl haberdar olmuşlardır? [14]

Dr. Ali NASİRÎ

 

------------

[1]- Daha fazla bilgi için bkz. Mü’cemu’l Buldan, c.4, s.303.

[2]- Rical-i Necaşi, s.266.

[3]- Mukaddime-i Mü’cemi Biharu’l Envar, s.63.

[4]- el-Kuleyni ve’l Kâfi, s.52; İlm-i Hadis, s.261-263.

[5]- el-Fihrist, s.210; el-Kuna ve’l Alkab, c.3, s.121.

[6]- Daha fazla bilgi için bkz. el-Kuna ve’l Alkab, c.3, s.163.

[7]- Kafi’deki hadislerin sayısı hakkında 16121, 16000, 15176 gibi rakamlar zikredilmişse de 16199 hadis ihtiva ettiği genel kanaate uygundur. Daha fazla bilgi için bkz. Mukaddime-i Mü’cemi Biharu’l Envar, s. 65. Mir’atu’l Ukul, c.2, s.437, Gozide-i Kâfi (Kafi’den Seçmeler), c.1, s.21, ez-Zari’a, c.17, 2. 245.

[8]- Mukaddime-i Kâfi, c.1, s.9.

[9]- Pejuheş-i der Tarih-i Hadis-i Şia (Şia Hadis Tarihi Üzerine Bir Araştırma), s.470.

[10]- Mukaddime-i Mü’cemi Biharu’l Envar, s.63.

[11]- Pejuheş-i der Tarih-i Hadis-i Şia s.470.

[12]- Mukaddime-i Kâfi, c.1, s.9.

[13]- Vafi, c.1, s.5.

[14]- bkz. el-Kuleyni ve’l Kâfi, s.408-415; ez-Zari’a, c.11, s.302.

Tarih: 06-11-2023

FACEBOOK YORUM
Yorum