içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Şia Hadis Tarihi - 5

Bismillahirrahmanirrahim

Şia Hadis Tarihi - 5

Tehzibu’l Ahkâm’ın Özellik ve Ayrıcalıkları

1- Kuleyni (sahih ölçülerini taşıyan hadisler) ve Şeyh Saduk’un (sadece veya fetvalar doğrultusunda olan hadisler) yöntemlerinin aksine Tehzib’de herhangi bir sınırlama olmaksızın rivayetlerin çoğu yer almaktadır. Bu açıdan Kâfi ve Men La Yahzur’e nazaran daha kapsamlıdır.

 

2- Şeyh, katıldığı veya katılmadığı rivayetleri kısaltmaksızın nakletmek suretiyle fakihlerin veya hadis araştırmacılarının konuları daha derin incelemelerine olanak sağlamıştır. Öte yandan bu bize Masum İmamların (a.s) muhataplarının seviyesince verdikleri yanıtları, takiyye konusunu ve râvilerin ma’nen rivayet etmelerindeki hatalarını göstermektedir.

 

3- Şeyh Tusi, “Şeyh Müfid ve Seyyid Murtaza” gibi büyük üstatlardan edindiği ilimlerle hadis araştırmacıları için hadislere, öteden beri olagelen ve doğruluğu tartışılmayan davranışlar ve teamül metodu ve teville ilgili değerli bilgi ve tecrübeler aktarmaktadır.

 

4- el-İstibsar fi ma İhtalaf min’el Ahbar, Şeyh Tusi (ö. 460) İstibsar, Tusi’nin ikinci hadis mecmuası ve Şia’nın önemli dördüncü hadis kaynağıdır. Üç ciltten oluşan bu eserin birinci ve ikinci cildi ibadi konuları ve üçüncü cilt ise, sözleşmeler ve diğer fıkhi konuları ihtiva etmektedir. [1]

 

Tusi, Tehzib’den sonra 925 bab ve 5511 hadis içeren [2] bu eseri yazmadaki amacını şöyle açıklamıştır: “Tehzibu’l Ahkâm” olarak bilinen ve helal ile harama dair hadisler içeren kapsamlı kitabımızı okuyan ashabın bu kitabın kâmil olduğunu fakat muhtasar bir eserin de faydalı olacağını belirtmeleri üzere… [3]

 

Buna göre “İstibsar” aslında “Tehzib’in” muhtasar ve kısaltılmış halidir. Şeyh Tusi sözlerinin devamında çelişkili hadisleri bir araya getirip birleştirmenin eşsiz bir çalışma olduğunu belirttikten sonra şu beyanda bulunmuştur:

“Her babda önce fetvanın doğrultusunda olan rivayetleri ve daha sonra karşıt rivayetleri beyan ederek imkân dâhilinde bunları birleştirmeye çalıştım ve rivayeti cerh etmekten sakındım. Kitabın başlangıcında ise, rivayetleri birbirine tercih etmedeki kural ve kaidelere işarette bulundum.” [4]

 

Şeyh, önce rivayetleri “mütevatir ve gayr-i mütevatir” olmak üzere ikiye ayırdıktan sonra gayr-i mütevatirleri de ikiye ayırmıştır:

1- Karine içeren rivayetler: Mütevatir rivayetler gibi faydalı sayılır. Daha sonra bazı karinelere işarette bulunmuştur: Kur’an ile çelişmeme, akli deliller vb.

2- Ahad olup karine içermeyen rivayetler: Şeyh’e göre bu hadislere zıt bir hadis olmadığı takdirde uyulabilir fakat karşıt bir hadis olursa teadül ve teracih (doğrulama ve yalanlama) kaidelerince davranılmalıdır. [5]

 

Şeyh, Tehzib’de olduğu gibi İstibsar’da da son râvi hariç diğer senetleri silerek Müşeyyihe’de beyan etmiştir. Bu açıklama ışığında İstibsar ile Tehzib’in ortak noktaları aşağıdaki gibidir:

a)- Şeyh Müfid’in “el-Mukni’e” adlı eserinin esas alınarak hazırlanması,

b)- Senetlerin hazfedilerek Müşeyyihe’ye aktarılması,

c)- Rivayetler arasındaki zıtlığın giderilmeye çalışılması ve birleştirilme çabaları.

 

İstibsar ve Tehzib arasındaki farka gelince, Şeyh Tusi “Tehzib” adlı eserde Şeyh Müfid’in görüşleri doğrultusunda olan rivayetleri geniş bir biçimde zikretmiş ve ardınca karşıt rivayetleri zikrederek bunları birleştirmeye çalışmıştır. Oysa İstibsar’da el-Mukni’e’deki ibareleri nakletme gereği duymamış ve her meselede karşıt görüşe dair rivayetlerin tümünü naklederken meseleyi doğrulayan rivayetlerden yalnızca birkaçına işarette bulunmuş ve daha geniş, daha güçlü bir şekilde çelişkileri gidermeye çalışmıştır. Bu açıdan İstibsar bir nevi Usul kitaplarına daha yakındır ve daha temkinli ilmi bahisler ihtiva etmektedir. [6]

 

Allame Meclisi’den “Melazu’l Ahyar fi Fehm-i Tehzibu’l Ahbar” ve Seyyid Nimetullah Cezayiri’den “Gayetu’l Meram” Tehzibu’l Ahkâm’ın ve Şeyh Abdurrıza Tufeyli’den “Celae’l Absar fi Şerh-i İstibsar” adlı eser el-İstibsar’ın şerhlerindendir.

 

Ahbariler ve Usuliler Açısından Kütüb-i Erba’a’daki Rivayetler

Ahbariler ve Usuliler arasında Kütüb-i Erba’a’daki hadislerin sıhhati hakkında ihtilaf söz konusudur. Ahbariler, Kütüb-i Erba’a’daki tüm hadislerin sıhhatini savunurken, Usuliler, bu rivayetlerin bir kısmının sahih olabileceğini belirtmişlerdir.

 

Ahbariliğin yakın dönemdeki kurucularından olan Muhammed Emin Esterabadi, “el-Fevidu’l Medine” adlı eserinde Kütüb-i Erba’a’daki rivayetlerin sıhhatine dair on iki delil zikretmiştir. [7] Feyz-i Kaşani de “el-Vafi” adlı eserin mukaddimesinde bu hadislerin sıhhatini savunmuştur. [8] Merhum Şeyh Hürr-i Amuli ise “Vesailu’ş-Şia” kitabının sonunda yer alan dokuzuncu faidede bu iddianın ispatı için yirmi iki delil zikretmiştir. [9] Aynı zamanda Muhaddis-i Behrani de “el-Hedaik en-Nazire” adlı fıkıh kitabının mukaddimesinde bu iddiayı savunurken dokuz delil getirmiştir. [10]

 

Ahbarilerin bu konudaki delillerinden bazıları aşağıdaki gibidir:

1- Bildiğimiz üzere Ehl-i Beyt’ten (a.s) rivayet eden kimselerle “Ashab-ı İcma” gibi yarenleri yaklaşık üç yüz yıl boyunca Masum İmamlardan (a.s) ahkâm öğrenmek ve duydukları öğretileri kaydetmekle iştigal etmişlerdir. Bu mesele Kütüb-i Erba’a’nın yazıldığı döneme kadar devam etmiştir. Aslında Kütüb-i Erba’a, İmamların öğretilerini içeren bir rivayet mirasından esinlenerek hazırlanmıştır. [11]

 

2- Kütüb-i Erba’a’nın yazarları kitaplarının mukaddimesinde kendi eserlerindeki rivayetlerin sıhhatini savunmuşlardır. Kuleyni, kitabını insanların dini yanlış bilmelerinin önüne geçmek ve onları şaşkınlıktan korumak maksadıyla yazmıştır. Bu iş ancak sahih hadislerin sunumuyla mümkündür.

 

Merhum Saduk, Men lâ Yahzuruhu’l Fakîh’deki hadislerin sıhhatine ve kendi fetvaları açısından uygun olduklarına vurgu yapmıştır. Şeyh Tusi de bu inancından dolayı zahirde zayıf senet içeren hadisleri bile nakletmiştir. [12]

 

3- Rical kitapları ve ilk dönemleri incelerken Kütüb-i Erba’a’yı yazanların döneminde güvenilir hadis mecmualarının var olduğunu ve onların bu mecmualardan istifa ederek Kütüb-i Erba’a’yı hazırladıklarını anlıyoruz. Şayet onlar güvenmedikleri bir hadis nakletmiş olsalardı, onu mutlaka işaretlemiş olurlardı; aksi takdirde güvenilir bir kılavuz olamazlardı. Şeyh Tusi bu konuda “İdde” ve “İstibsar” adlı eserlerde şöyle demiştir: “Amel edilen her hadis sıhhatinde icma olan bir Usul’den alınmıştır.” [13]

 

Buna karşın Usuliler, Kütüb-i Erba’a’nın önemi, itibarı ve Şia’nın temel kaynağı olmasını kabullenmekle birlikte bu eserlerdeki tüm rivayetlerin sahih olduğunu reddederek, Ahbarilerin delillerini yetersiz bulmaktalar.

 

Usulilere göre Kütüb-i Erba’a’nın Usul’den esinlenerek hazırlanması onların itibar ve güvenirliğini göstermektedir; içerdiği tüm rivayetlerin sahih olduğunu değil. Çünkü Kütüb-i Erba’a’nın kaynağı sayılan Usul-i Erba’a Mie’deki tüm rivayetlerin sihhati kesin değildir. Bunun delili de yalancı ve hatta inançsız bazı kimselerin Ehl-i Beyt’ten (a.s) rivayet edenler arasında olmalarıdır.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) bu konuda şöyle buyurmuştur: “Allah, Muğire b. Said’e lanet etsin… O, babama yalan isnat ederdi.” [14]

 

Diğer bir yerde İmam’dan (a.s) şöyle nakledilmiştir: “Muğire b. Said kasıtlı olarak babama yalan isnat ederdi. Onun taraftarları, babamın ashabına gizlice nüfuz eder; ashabın kitaplarını alır ve Muğire’ye ulaştırırlardı. O da küfür ve sapkın içerikli konuları rivayetlerin arasına yerleştir ve bunları babama isnat eder ve daha sonra Şiiler içinde yayılması için kitapları sahiplerine geri verirdi.” [15]

 

Masum İmamlar (a.s) bu gibi yalancı râvilere lanet etmişlerdir. [16]

 

Kütüb-i Erba’a’yı hazırlayanların hadisler hakkındaki görüşlerine gelince, evvela zikrettiği hadislerin sıhhatini açıkça savunan sadece Şeyh Saduk olmuştur. Ayrıca onların bu iddialarını kabul etsek dahi, bu onların kasıtlı olarak ve bilgileri dâhilinde sahih olmayan bir rivayeti kendi mecmualarında zikretmeyecekleri anlamındadır. Yoksa onların yanlışlıkla ve bilmeyerek zayıf bir hadisi zikretmeleri imkân dâhilindedir. Diğer bir ifadeyle onların bu iddiada bulunmaları kendi içtihatlarıdır. Bu içtihat onlar için hüccet teşkil etse de bizim için hüccet sayılamaz. [17]

 

Ahbarilerce getirilen delillerin noksanlığı bir yana, zayıf hatta yalancı birçok râvinin Kütüb-i Erba’a’daki senet zincirlerinde yer alması, Kur’an, muteber sünnet, akıl, tarih, ilim vb. ile çelişen birçok rivayetin bulunması ve de birçok rivayetin bizzat Kütüb-i Erba’a’yı hazırlayanlar tarafından reddedilmesi gibi deliller bu kitaplardaki tüm rivayetlerin sahih olmadığına delalet etmekteler. [18]

Dr. Ali NASİRÎ

 

----------

[1]- el-İstibsar, c.4, s.450.

[2]- el-İstibsar, c.1, s.451.

[3]- el-İstibsar, c.1, s.43 ve 44.

[4]- el-İstibsar, c.1, s.43 ve 44.

[5]- el-İstibsar, c.1, s.44 ve 45.

[6]- Mukaddime-i Mü’cem-i Biharu’l Envar, c.1, s.71.

[7]- el-Fevaidu’l Medeniyye, s.181.

[8]- Vafi, c.1, s.11.

[9]- Vesailu’ş-Şia, c.20, s.96-104.

[10]- el-Hadaiku’n-Nazire, c.1, s.15-24.

[11]- Hidayetu’l Ebrar, s.83-84; el-Fevaidu’l Medine, s.176.

[12]- Hidayetu’l Ebrar, s.56.

[13]- el-Fevaidu’l Medine, s.183, diğer delilleri için bkz. Mesadiru’l İstinbat Beyne Usuliyyin ve’l Ahbariyyin, s.111-119.

[14]- İhtiyar-i Marifetu’r-Rical, c.2, s.491; Biharu’l Envar, c.64, s.202.

[15]- Biharu’l Envar, c.96, s.264.

[16]- Daha fazla bilgi için bkz. Telhis-i Mikbasu’l Hidaye, s.266-269; Usulu’l Hadis, s.143.

[17]- Mu’cem-i Ricalu’l-Hadis, c.1, s.103-104.

[18]- Daha fazla bilgi için bkz. Mesadiu’l İstinbat Beyne Usuliyyin ve’l Ahbariyyin, s.119-124.

Tarih: 29-01-2024

FACEBOOK YORUM
Yorum