içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Sofi Şeyhlerinin “Seyyid” Olması

Bismillahirrahmanirrahim

Sofi Şeyhlerinin “Seyyid” Olması

Soru: Selamun aleyküm. Hocam sofiler kendi şeyhlerinin Seyyid olduğunu söylüyorlar; fakat imamlardan bahsettiklerini sadece bir kez duydum. Genelde tarikat silsilesinden bahsediyorlar. Bu konuda bilginiz var mı? Bu doğru mu?

Cevap: Muhterem kardeşim, Ehl-i Beyt mektebinin ulemasına göre bir insanın Hz. Peygamber'in (s.a.a) soyundan olduğu iki yolla ispatlanabilir:

1-İki adil şahidin şahitlik etmesi.

2-Kesin bilgi ve yakin getirecek derecede birinin bu soya mensup olduğunun meşhur (yaygın) olması; yalnız kendi şehrinde bile bu soya mensup olduğu meşhur olursa, yeterlidir.

Ancak burada bazı noktaları size hatırlatmak istiyorum: Allah-u Teâlâ kulunu, ona verdiği nimet ölçüsünde sorumlu tutar. Şüphesiz Hz. Peygamber'e (s.a.a) yakın olanla Hz. Peygamber'den (s.a.a) uzak olanların; bilenle bilmeyenin; varlıyla fakirin sorumluluğu bir değildir. Allah herkesi verdiği nimet ölçüsünde sorumlu tutar ve hesaba çeker. Hz. Peygamber'in (s.a.a) soyundan olmak, Kur'an ve hadislerden anlaşıldığı üzere büyük sorumluluğu gerektiren büyük bir nimettir. Allah-u Teâlâ hem yaratılış itibariyle Hz. Peygamber (s.a.a) ve soyuna birçok üstünlükler tanımış ve hem de koyduğu ilahi kanunlar gereğince de onlara özel bir makam vermiştir. Örneğin zekât ve sadaka yemeği baba tarafından Hz. Peygamber'in (s.a.a) soyuna mensup onlara haram kılmış; karşılığında onlara humus almayı caiz kılmıştır. Bu özellikler bir nimet olduğundan Hz. Peygamber'in (s.a.a) soyundan gelen kimselerin, yani Hz. Ali (a.s) ve Hz. Fatıma'nın (s.a) soyundan gelenlerin, (çünkü Peygamber, kendi soyunun Hz. Fatıma'nın (s.a) çocukları vasıtasıyla devam edeceğini bildirmiştir) sorumluluğu diğer insanlara oranla daha fazladır. Bu sorumluluk Hz. Peygamber (s.a.a) tarafından getirilen dinin korunması yolunda tüm varlıklarıyla fedakârlığa hazır olmak ve bu dinin ihyası için elinden geleni yapmakta tecelli eder.

Tarih de bunu iyice göstermiştir. Hz. Peygamber'in (s.a.a) soyu ve özellikle Ehl-i Beyt İmamları (a.s) bu dini her türlü tahrif ve sapmadan korumak için Allah yolunda çekmedikleri çile ve eziyet kalmamıştır. Nice eziyetlere ve zulümlere maruz kalmış ve Allah yolunda her şeylerini feda etmişlerdir.

Bakın, Hz. Hüseyin (a.s) Kerbela'da nasıl bir zulme maruz kalmış ve ancak bu yolla ceddinin dininin Yezid'in eliyle yıkılmasını önlemiştir. Ehl-i Beyt İmamları (a.s) ilk üç Halife ve sonraki Emeviler döneminde o kadar zulüm ve işkenceye maruz kalmışlardır ki, İmam Zeynül Abidin (a.s) bu hususta şöyle buyurmuştur:

“Eğer Peygamber kendi ümmetine, "Benim Ehl-i Beytime benden sonra zulüm ve eziyet edin" diye vasiyet edecek olsaydı, ümmet Ehl-i Beyt hakkında bu yaptığından fazlasını yapamazdı.”

Şimdi acaba “Seyyid” olduklarını iddia eden bu zatlar kendilerine hiç sordular mı ki Ehl-i Beyt bunca zulüm ve işkenceye kimler tarafından maruz kalmıştır ve bu zulmü yapanların hedefi ve yol yordamları ne idi? Gidişat, tavır, fikir ve amel, fıkıh ve itikadi bilgileri Muaviye, Yezid, Mervan ve Harun Reşid gibi Ehl-i Beyt'e zulmedenlerden alıp, kendini Ehl-i Beyt'e mensup bilmek bir nevi çelişki değil midir? Hz. Resulullah'ın (s.a.a) kalbini Ehl-i Beyt'ine yaptıkları zulüm ve işkencelerle parçalayan kimselerin desteklediği ve bu gün yaygın inanç haline getirdikleri yolu takip ederken, kıyamette Hz. Peygamber'in (s.a.a) kendilerine şefaat etmesini nasıl bekleyebilirsiniz? İrfan ehlinin bu konuda şöyle bir tabirleri vardır: "Eğer bir kimse davranış, itikat ve amel yönünden Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyti'ne benzer ve onların yolunu devam ettirir ve soy olarak Ehl-i Beyt soyundan olursa, o adam hem “sirette” (davranış ve tutumda) ve hem de “surette” Hz. Peygamber'in (s.a.a) evladı sayılır. Ama bir insan davranış ve tutum yönünden, Ehl-i Beyt'in yoluna uymaz ve onların yolundan gitmez de sadece soy olarak Hz. Peygamber'e (s.a.a) ve Ehli Beyti'ne bağlı olursa, o adam, surette evlattır ama sirette evlat değildir.

Tarih: 16-06-2022

FACEBOOK YORUM
Yorum