içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Ümm-ü Külsüm'ün Evliliği

Bismillahirrahmanirrahim

Ümm-ü Külsüm'ün Evliliği

Soru: Hz. Ali'nin (a.s), kızı Ümm-ü Külsüm'ü 2. Halife Ömer b. Hattab ile evlendirdiği iddiası doğru mu? Doğru değilse bunu nasıl ispatlayabiliriz?

Cevap: Muhterem kardeşim İslâm âlimlerinden bir çoğu bu olayın doğru olmadığı ve bu konuda nakledilen rivâyetlerin uydurma olduğu kanısındalar. Bunu reddeden büyük âlimler ve araştırmacılar bu konuda geniş risaleler yazmış ve delillerini ortaya koymuşlardır. Onlar söz konusu rivâyetleri teker teker ele alarak, onları senet ve muhteva açısından çürütmeğe ve bunun bir düzmece olduğunu ispat etmeğe çalışmışlardır.

Böylesine uzun araştırmaları böyle kısa yazışmalara sığdırmak zor ve yorucu olabileceği için ben detaylara inmeden bu araştırmalardan kısa bir rapor sunmakla yetineceğim:

a)-Rivâyetlerin senedi zayıf ve itibarsızdır. Zira bu rivâyetlerin senetlerinde yer alan râvilerin bir çoğu bizzat Sünnî ricâl âlimlerinin çok ağır ifâdeleriyle taz'if edilmişlerdir ki biz her rivâyetin senedinden sadece bir kişiyi seçip ismini vermekle yetineceğiz:

 

1-Ahmed b. Abdül Cabbâr, 2-Yunus b. Bükeyr, 3-Amr b. Dinâr, 4-Süfyan b. Üyeyne, 5-Veki' b. Cerrâh,  6-İbn-i Cüreyh, 7-İbn-i Ebî Melike, 8-Hişâm b. Sa'd, 9-İbn-i Veheb, 10-Musa b. Ali El-Lahmî, 11-Ali b. Rabâh El-Lahmî, 12-Akabe b. Âmir-il Cühenî, 13-Atâ-ül Horâsanî, 14-Muhammed b. Ömer El-Vâkidî, 15-Abdurrahman b. Zeyd, 16-Zeyd b. Eslem, 17-Zubeyr b. Bekkâr, 18-İbn-i Şehâb Ez-Zuhrî, 19-Amir’üş-Şa'bî, 20-Ammâr b. Ebî Ammâr, 21-Abdullah-il Behiyy.

 

b)-Bu rivâyetlerden hiçbiri ne Sahih-i Buhârî'de, ne de Sahih-i Müslim'de nakledilmemiştir. Bir çok Sünnî alimi, bir rivâyetin bu iki kitapta nakledilmemesini, onun zayıf ve itibarsızlığının delili olarak gösteriyorlar.

c)-Bu rivâyetler sadece adı geçen iki kaynakta değil, Kütüb-i Sitte'nin hiçbirisinde, hatta muteber bilinen Müsnetlerde dahi (Müsned-i Ahmed b. Hanbel gibi) nakledilmemiştir. Yine çoğu Sünnî âlimler, bu kaynaklarda nakledilmeyen rivâyetleri muteber saymamaktadır; ama nedense bu muhteremler, bu ve benzeri konulara gelince kendi prensiplerini hep unutuyorlar!!

d)-Rivâyetleri inceleyen herkes, onlar arasında birbirini yalanlayan, akıl almaz ihtilafların, hatta çelişkilerin bulunduğunu açıkça görür. Bazı nakiller Emir’ül Mümin'in bizzat kendisinin kızının nikah işini üstlendiğini; bazısı ise bu işi Abbâs İbn-i Abdulmuttalib'e bıraktığını öne sürmektedir. Bazı rivâyetler bu işin Ömer'in bir takım tehditlerinden sonra icbâren, bazısı ise gönül rızasıyla ve ihtiyarî bir şekilde gerçekleştiğini söylüyor. Bazısında Ömer'in bu evlenme neticesinde Fâtıma. Zeyd ve Rukayye adında çocuklarının olduğunu, bazısı ise henüz zifaf gerçekleşmeden Ömer'in öldürüldüğünü zikrediyor. Yine bazı nakillerde sözü geçen Zeyd İbn-i Ömer'in çocuk sahibi olduğu, bazısında ise çoluk-çocuk sahibi olmadan öldürüldüğü öne sürülmektedir. Yine bazı nakiller, Zeyd'in anasıyla birlikte öldürüldüğünü, bazısı ise anasının kendisinden sonra bir müddet yaşadığını iddia etmiştir. Anası Ümm-ü Külsüm ile aynı günde vefat eden Zeyd'e kimin cenaze namazı kıldırdığı hususunda da değişik rivâyetler vardır; bazısı bu kişinin Abdullah b. Ömer, bazısı Said b. Âs, bazısı da Sa'd b. Ebi Vakkâs olduğunu kaydetmektedir. Yine bazı rivâyetler, Ömer'in kırk bin dirhem mihir tayin ettiğini, bazısı dört bin, bazısı da mihrin beş yüz dirhem olduğunu ileri sürmüştür; buna benzer daha nice değişik ve çelişkili nakiller söz konusudur. Böylesine çelişkili rivayetleri kabul etmek akıl kârı değildir ve bu iddianın iptaline bunca çelişki yeter aslında.

e)-Bu rivâyetlerde haysiyet ve hamiyet sahibi insanların asla kabul edemeyeceği bir takım iddia ve isnatlar mevcuttur ki ben bunlardan bir kaçına değinip hükmü sizin insaf ve vicdanınıza bırakacağım:

Bazı rivâyetlerde şöyle nakledilmiştir:

"Ömer, Ali b. Ebi Talib'ten Ümm-ü Külsüm'ü kendisine tezvic etmesini istedi. Hz. Ali ise, “o henüz küçüktür” cevabını verdi. Ömer, “Ya Ebel Hasan! Onu bana tezvic et. Kimse benim gibi onun kerametini koruyamaz” dedi. Bunun üzerine, Hz. Ali 'O halde yanına göndereceğim onu; eğer beğenirsen sana nikahlarım' dedi ve bir hırkayla onu Ömer'in yanına göndererek ona 'Bahsettiğim hırka budur işte' demesini istedi. Kız bunu ona söyleyince, Ömer 'Babana söyle razıyım' dedi. Sonra elini uzatarak onun ayağını açtı. Buna rahatsız olan Ümm-ü Külsüm 'Sen mi bunu yapıyorsun dedi; eğer Emir-ül Mu'minin olmasaydın burnunu kırardım senin.' Sonra da babasına gelerek durumu anlattı ve 'Beni kötü bir ihtiyarın yanına gönderdin' diye babasına yakındı. Hz. Ali de 'Kızım o senin kocandır' dedi.

Bu rivâyetlerin bazısında Hz. Ali'nin (a.s), kızına süslenip de Ömer'in yanına gitmesini emrettiği de ilave edilmiştir.

Bazı rivayetlerde, kız Ömer'in yanına geldiğinde onun ayağını açıp okşadığını, bazısında bağrına bastığını, hatta bazısında onu öptüğünü nakletmişlerdir!! Halbuki bütün kaynaklar, o sırada daha nikah akdinin gerçekleşmediğinde müttefiktir!! 

Ey hamiyet ve vicdan sahipleri! Ali gibi hamiyet ve haysiyet madeni olan birisinin, kendi namusu hakkında böylesine süfli bir davranışta bulunabileceğine inanıyor musunuz ki hâşâ kendi namusunu bu şekilde başkalarına peşkeş çeksin ve henüz şer'î nikah kıyılmadan namusuna sarkıntılık yapılmasına göz yumsun; hatta vesile olsun?! Siz kendi namusunuz hakkında böyle davranır mısınız ki hamiyet ve takva sahiplerinin önderine böyle bir şeyi layık göresiniz?!

Yine bu rivâyetlerin bazısında şöyle diyor: "Hz. Ali bu evlilik konusunda iki oğlu Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile istişâre etti; onlar da 'O da bir kadındır; seçme hakkı vardır' deyip muhalefet ettiler; ancak babalarının kızarak küstüğünü görünce razı oldular."

Nasıl?! Beğeniyor musunuz aziz kardeşim? Karar sizin. Bu rivâyetler arasında, bunlar gibi daha nice gülünç ve utanç verici nakillere rastlamanız mümkündür.

f)-Bu rivâyetlerin bir çoğunda Ümm-ü Külsüm'ün, kardeşi İmam Hasan'ın zamanında vefat ettiğini; hatta İmâm Hasan'ın da kardeşi İmâm Hüseyin'le birlikte Ümm-ü Külsüm'ün cenaze namazına katılıp imamın arkasında ona namaz kıldıkları iddia edilmektedir; oysa bir çok tarihi belge, Ümm-ü Külsüm'ün Kerbelâ vak'asına katıldığını, hatta Kufe ve Şam'da hutbeler okuduğunu göstermektedir.

İşte bu zikrettiğimiz ve zikretmediğimiz daha bir çok delile dayanarak çoğu âlimler, bu rivâyetlerin uydurma olduğu kanaatine varmışlardır.

Tarih: 10-02-2022

FACEBOOK YORUM
Yorum