içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Üstad Mutahhari'nin Düşüncesinde Mehdeviyet ve İntizar - 3

Bismillahirrahmanirrahim

Üstad Mutahhari'nin Düşüncesinde Mehdeviyet ve İntizar - 3

İntizârın Etkileri

Mehdeviyete itikat ve evrensel kurtarıcının zuhuruyla ilgili iki tür etki incelenebilir:

Birincisi bu inançla bağlantılı amelî etkiler; yani eğer Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhuruna inanıyorsak yapmamız gerekenler. Bu, bir önceki bölümde geçen intizâr konusuydu. İkinci grup teorik açıdan bu inançla bağlantılı olan etkilerdir. Bu açı, intizâr konusunun nedenselliğine dair başka bir cevap olabilir. Yani beklemek gerekir; zira önceki bölümde açıkladığımız gerçek bekleyiş, insan ruhuna bazı etkiler armağan eder. Burada bunların en önemlilerine değineceğiz:

1- Tüm Toplumsal İşlerde Makul Düzeyde Havf (korku) ve Recânın (ümit) Tahakkuk Etmesi.

Makul recâ (Beşerin geleceğine ümitle bakmak): İnsanlığın geleceğiyle ilgili muhtelif görüşler vardır. Bazıları kötülük, fesat ve bedbahtlığın, beşer hayatının ayrılmaz bir parçası olduğunu söylerler. Bu yüzden hayat değersizdir. En akıllıca iş, hayatı sona erdirmektir.

Bazıları da beşerin, hayret verici teknik ilerleme ve tahrip edici korkunç aletleri depolama neticesinde kendi elleriyle kazmış olduğu çukura bir adım uzaklıkta olduğunu söylerler. Oysa bize göre fesat ve bozulmalar, insanın ruhsal ve manevî eksikliğinden kaynaklanmaktadır.

İnsan daha olgunlaşmamış, gençlik döneminden geçmektedir. Aklına öfke ve şehvet hâkimdir. İnsan, fıtratı üzere fikrî, ahlâkî ve manevî tekâmül yolunda ilerlemektedir.

Ne kötülük ve fesat beşer tabiatının ayrılmaz parçasıdır ve ne de medeniyet zoruyla toplu intiharlar gerçekleşecektir. Aksine hak ve bâtılın savaşı devam edecek ve nihayetinde Hz. Mehdi’nin (a.f) adalet hükümetiyle sonlanana dek ilerleyecektir. Islah için çalışanların zahmetleri sonuçsuz kalacak değildir. [1]

İnsan normal bir zamanda etrafına bakıp dünyadaki zulmün ve fesadın çokluğunu ve zahirde zalimlerin galip geldiğini görünce, bazen kendi kendine “bu büyük dalga karşısında bir şey yapmamız mümkün mü” diye düşünür. Zuhur vaadi ise, bize tüm yaptıklarımızın bir sonuca varacağını söyler:

“Andolsun, Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebûr’da da, “Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır” diye yazmıştık.” [2]

Makul havf (Kendi çabalarına karşılık boş ümitlere kapılmama): Dünya kurtarıcısı vaadinde bize şunu da söylemektedir: Yalnız kendi çabalarınıza dair sınırsız bir ümide kapılmayın. Yani bütün âlemi tek başınıza ıslah edebileceğinize dair kendinizden beklentiniz olmasın. Sizin girişimleriniz dünyayı ıslah etmek için gerekli şarttır ama yeterli şart değildir. Yani özetle beşerî toplumun tekâmül seyri, Hz. Mehdi’ye (a.f) ihtiyaç duyacaktır.

2- Nicelik Yerine Niteliği Dikkate Alma:

Toplumsal çalışmalarda önemli olan hak cephesinin kültürel ve manevî yönünün takviye edilmesidir. Bu da niteliksel bir girişimdir, niceliksel değil. Yani zuhurun mukaddimesi, kimliğinde “Müslüman” yazan kişilerin sayısının artması demek değildir; aksine daha çok öncelikli olan, insanların hakikate ve adalete susamasıdır. İmam’ın (a.f) ilk ve asıl dostlarının sayısı az olabilir ama daha önce söylediğimiz gibi, nitelik açısından insanların en üstün zümresinden olacaklardır ve her biri çok sayıda ruhta bir inkılap gerçekleştirebilirler.

Büyüklerden birinin tabiriyle, Hz. Mehdi’nin (a.f) dostları İmam Humeynî (r.a) sınıfından veya ondan daha yüksek seviyede şahıslar olacaktır. Gerçekte iyilerin de kendi sınırlarının sonuna ulaşması gerekliliği, nicelikten önce niteliğin düşünülmesi yönünde yapılmış önemli bir tekittir.

3- Batılı Düşüncede Revaçta Olan Paradigmalardan Çıkış:

Yeni dönem, Batı dünyasının dünya üzerindeki kültürel hâkimiyeti dönemidir. Gerçek bekleyen, bu hâkimiyet altına girmeyen insandır. Biz günümüzde konuşmalarımızın, davranışlarımızın, eğilimlerimizin vb. çoğunu, modern dünyada ve modern örnekler tarafından kabul göreceği şekilde düzenliyoruz. Örnek olarak bu evrenselleşme (küreselleşme) meselesine değinebiliriz. Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhuruna inandığı halde bazı muadillere göre davranmaktadır. Oysa modern dünyada revaçta olanlar, sınırlı muadiller kabına sığmamaktadır.

Bu sebeple onların tüm muadillerini rahatlıkla yıkıp geçer. Yine bu konuyla ilgili İmam Humeynî’nin (r.a) hayatına bir bakış, ibret verici olabilir.

Doç. Dr. Hüseyin SÛZENÇÎ

 

---------

[1]- Mutahharî, s. 59 ve 60, 1371 hş; s. 58, 1372 hş.

[2]- Enbiyâ, 105.

Tarih: 13-10-2023

FACEBOOK YORUM
Yorum