içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Yüce Allah'?n Zat ve S?fatlar?

Nehc'ül-Belâ?a'n?n ilâhiyatla, yani yüce Allah'?n zat ve s?fatlar?yla ilgili bahislerinden örnekler vererek konuyu de?erlendiriyoruz.

Yüce Allah'?n Zat ve S?fatlar?

Bismillahirrahmanirrahim

Yüce Allah'?n Zat?

Acaba Nehc'ül-Belâ?a'da “yüce Allah'?n zat? hakk?nda, O'nun ne oldu?u ve nas?l tarif edilebilece?i” konusu üzerinde durulmu? mudur? Bu soruya "evet" cevab?n? veriyoruz. Çünkü bu konuya çok de?inilmi?tir. Ama bu de?inmelerin hepsi bir nokta etraf?nda dönmektedir ve o da ?udur ki, Allah-u Teâlâ'n?n kutlu zat? s?n?rs?z bir vücut ve mutlak bir varl?kt?r; O'nun zat?n?n "mahiyet"i yoktur. O, s?n?rland?rma ve s?n?r kabul etmez bir zatt?r. Bütün varl?klar?n ister müteharrik ve hareket hâlinde olsun, ister sakin ve durgun, (müteharrik varl?k sürekli s?n?rlar? de?i?tirir) bir son ve s?n?r? vard?r. Fakat yüce Allah'?n zat?n?n s?n?r ve sonu yoktur. O'nu belli bir türle s?n?rland?racak ve O'na s?n?rl? bir varl?k tan?yacak bir mahiyet de O'na yol bulmaz.

Varl?k aç?s?ndan hiçbir aç? O'nsuz de?il ve O'ndan bo? de?ildir. Hiçbir yokluk da O'na yol bulamaz. O'na yol bulan tek yokluk, yoklu?un yoklu?udur. O'nun hakk?ndaki yegâne selb ve olumsuzluk, olumsuzlu?un olumsuzlu?udur. O'na isnat edilecek yegâne yokluk ve olumsuzluk mahlukiyet, maluliyet, mahdudiyet, çokluk, parçalara bölünme ve ihtiyaç gibi her türlü noksanl?k ve yokluktur.

O her ?eyle beraberdir; fakat hiçbir ?eyde de?ildir ve hiçbir ?ey de O'nunla birlikte de?ildir. Hiçbir ?eyin içinde de?ildir; ancak hiçbir ?eyin d???nda da de?ildir. O, her türlü nitelik ve nicelikten, her türlü te?bih ve temsilden münezzehtir; çünkü bütün bunlar s?n?rl?, belli ve mahiyet sahibi bir varl???n vas?flar? ve nitelikleridir.

"Her ?eyle birliktedir, iç içe de?il. Her ?eyden gayr?d?r, ayr? de?il." [1]

O, her nesneyle birliktedir; fakat nesnenin çifti ve yak?n? olacak ?ekilde de?il; o nesne de O’nun çifti ve yak?n? de?ildir. O, her nesneden ayr?d?r ve hiçbir nesnenin ayn?s? de?ildir; fakat ayr? olup nesnelerin varl??? O'nun zat?n?n s?n?r? say?lacak ?ekilde onlardan ayr? de?ildir.

"Ne nesnelerin içindedir ve ne de d???ndad?r." [2]  

Hiçbir ?eye hulul etmemi?tir; çünkü hulul etmek, hulul eden ?eyin s?n?rlanmas?n? gerektirir. Hiçbir ?eyin d???nda da de?ildir. Çünkü bir ?eyin d???nda olmak da bir türlü s?n?rlanmay? gerektirir.

"Nesnelere üst olmak ve onlara güç yetirmekle, onlardan ayr?d?r. Nesneler de O'na kar?? boyun e?mekle O'ndan ayr?d?rlar." [3]

Onun nesnelerden ayr?l??? O'nun her ?eye kahir, kadir ve musallat olmas?ylad?r. Bilindi?i gibi hiçbir zaman kahir, makhurla (otoritesi alt?nda bulunanla); kadir, makdurla; sulta kuran, sulta alt?na girenle ayn? de?ildir. Nesnelerin O'ndan ayr? olu?lar? ise, O'nun yüce huzurunda huzu ve hu?u içerisinde ve musahhar olmalar?ylad?r. Kendi zat? itibar?yla huzu içerisinde olan ve sulta kabul eden (yani bizzat varl??? huzu ve itaat olan) bir nesne, zat? itibar?yla ihtiyaçs?z olan bir varl?kla hiçbir zaman bir de?ildir. Yüce Allah'?n nesnelerden ayr? ve farkl? olu?u, bir s?n?r?n onlar? birbirinden ay?rmas?yla de?il, aksine birinin rabb ve ötekinin kul olu?u; kemâl ve naks (birinin kâmil ve ötekinin eksik olu?u); kuvvet ve zaaf (birinin kuvvet sahibi ve ötekinin zay?f olu?u) cihetiyledir. Hz. Ali'nin (a.s) konu?malar?nda bu gibi sözlere s?kça rastlamak mümkündür.

Yüce Allah'?n Vahdeti, Say?sal Vahdet De?ildir

Nehc'ül-Belâ?a'n?n tevhitle ilgili konular?ndan biri de yüce Allah'?n vahdetinin say?sal vahdet olmay???d?r. Bu vahdet farkl? bir vahdet türüdür. Say?sal vahdet, varl???n?n tekrarlanmas? varsay?labilecek bir ?eyin vahdeti demektir. Vücut bulan mahiyetlerden bir mahiyeti ve tabiatlardan bir tabiat? dikkate al?rsak, o mahiyetin ba?ka bir birey bulmas? ve yeniden vücut bulmas?, meydana gelmesi varsay?m olarak aklen mümkündür. Bu gibi durumlarda o mahiyetin fertlerinin, bireylerinin vahdeti say?sal vahdettir. Bu vahdet, ikilik ve çokluk kar??s?ndad?r. Birdir, yani iki de?ildir ve do?al olarak da bu tür vahdet, azl?k s?fat?yla nitelenmektedir. Yani bu bir birey, kar??s?ndaki iki veya birkaç bireye oranla azd?r.

Ancak bir ?eyin varl???, tekerrürü farz edilmeyecek bir ?ekilde olursa, bu durumda bunun vahdeti, say?sal vahdet olmaz. Burada “ba?ka bir ferdin varl??? muhaldir” demiyoruz. “O ?eyin tekrarlanmas? ve o fertten ba?ka bir ferdin farz edilmesi imkâns?zd?r” diyoruz. Çünkü O, s?n?rs?z ve namütenahidir. O’nun misli, benzeri veya ikincisi olarak farz edilen bir ?ey, ya onun kendisidir veya ikincisi de?ildir. ??te böyle durumlarda vahdet, say?sal vahdet de?ildir. Yani bu vahdet ikilik ve kesret (çokluk) kar??s?ndaki vahdet de?ildir; "birdir" derken "iki de?ildir" anlam?na gelmez ve ona ikinci bir ?ey varsay?lamayaca?? kastedilir.

Bu konuyu bir örnekle aç?kl??a kavu?tural?m: Bilindi?i üzere bilginler âlemin boyutlar?n?n mütenahi (s?n?rl?) ve namütenahi (s?n?rs?z) oldu?u konusunda görü? ayr?l???na dü?mü?lerdir. Baz?lar? âlemin boyutlar?n?n s?n?rs?z oldu?unu iddia edip “madde âleminin s?n?r ve sonu yoktur” derler. Baz?lar? ise, âlemin boyutlar?n?n s?n?rl? oldu?una, hangi yöne gidilirse gidilsin, sonunda ba?ka bir yolu olmayan bir noktaya var?laca??na inanmaktad?rlar. Bu meyanda ?öyle bir mesele de söz konusudur: Acaba madde âlemi, bizim içinde ya?ad???m?z âlemle mi s?n?rl?d?r, yoksa bundan ba?ka bir veya birkaç âlem daha var m?d?r?

?çinde bulundu?umuz evrenden ba?ka bir evrenin daha olma imkân?, üzerinde ya?ad???m?z evrenin s?n?rl? ve mütenahi olmas?na ba?l?d?r. Sadece bu durumda her biri belli boyutlar?yla s?n?rl? iki evrenin olabilece?i farz edilebilir. Fakat içinde ya?ad???m?z evrenin s?n?rs?z oldu?unu farz edersek, ba?ka bir evrenin olabilece?i varsay?m? imkâns?zd?r. Çünkü “ba?ka bir evren” diye varsay?lan her ?ey, ya bu evrenin kendisi ya da bu evrenin bir parças? olacakt?r.

Yüce Allah'?n varl???na e? ve benzer bir varl???n farz edilmesi, O'nun mutlak vücut, inniyet-i s?rf (salt varl?k), mutlak gerçeklik oldu?u dikkate al?nd???nda, yüce Allah'?n varl??? gibi bir varl???n varsay?m?, s?n?rs?z ve namütenahi bir evren kar??s?nda ba?ka bir evrenin varsay?m? gibi bir ?eydir ki, bu da muhaldir ve imkâns?zd?r.

Nehc'ül-Belâ?a'da, yüce Allah'?n vahdetinin say?sal vahdet olmad???, O'nun say?sal olarak "bir" olmayla tavsif edilemeyece?i ve “Allah-u Teâlâ'n?n say?yla nitelendirilmesinin O'nun s?n?rland?r?lmas?n? gerektirdi?i” anlam?na geldi?i üzerinde defalarca durulmu?tur:

"Birdir, say?daki rakamla de?il." [4]

"O, belirli bir s?n?rla s?n?rland?r?lamaz, belirli bir say?yla say?lamaz." [5]  

"O’na i?aret eden, O’nu s?n?rlar. S?n?rlayan, say?ya sokar." [6]

"Kim O’nu (zattan ayr? bir nitelikle) över ve vasfa kalkarsa, O'nu s?n?rlam?? olur; s?n?rlayan, O'nu say?ya sokmu? olur; say?ya sokan, O'nun ezelî oldu?unu (her ?eye olan önceli?ini) iptal etmi? olur." [7]

"O'ndan ba?ka birlikle vasfedilen her ?ey azd?r, kimsesizdir. (Ancak O, bir olmas?na ra?men azl?kla nitelendirilemez.)" [8]  

Ne kadar anlaml?, derin ve güzel bir cümle! Bu cümle diyor ki, yüce Allah d???nda vahit ve bir olan her ?ey ayn? zamanda azd?r da. Yani O'na e? ve benzer ba?ka bir ?eyin farz edilmesi mümkündür. Bu durumda O'nun kendisi s?n?rl? bir varl?k olup ba?ka bir bireyin ortaya ç?kmas?yla say? olarak artmaktad?r. Fakat yüce Allah'?n zat? vahit, bir olmas?na ra?men azl?kla nitelendirilemez. Çünkü O'nun vahdeti ve birli?i; azamet, ?iddet, varl???n?n s?n?rs?zl???, sonsuzlu?u, O'nun için bir ikinin ve benzerin tasavvur edilemeyece?i olarak alg?lanmal?d?r.

Yüce Allah'?n vahdetinin say?sal vahdet olmay???, ?slâm dininin yeni ve yüce dü?üncelerinden olup, hiçbir dü?ünce ekolünde e?ine rastlanmaz. ?slâm filozoflar? temel ?slâm kaynaklar?, özellikle Hz. Ali'nin (a.s) buyruklar? üzerinde tedbir ve tefekkür etmek suretiyle zamanla bu dü?üncenin derinli?inin fark?na varm?? ve bunu resmen ilâhî felsefeye sokmu?lard?r.

Farabî ve ?bn-i Sina gibi eski ?slâm filozoflar?n?n sözlerinde bu ince dü?ünceden bir eser görülmemektedir. Bu dü?ünceyi felsefelerine sokan son zaman filozoflar? bu tür vahdete "Vahdet-i hakka-i hakikiyye=hakiki hak vahdet" ismini vermi?lerdir.

Yüce Allah'?n Evvel, Ahir, Zahir ve Bat?n Olu?u

Nehc'ül-Belâ?a'n?n konular?ndan biri de yüce Allah'?n hem evvel ve hem de ahir; hem zahir ve hem de bat?n olu?u ile ilgili bahislerdir. Elbette bu bahis de di?er bahisler gibi Kur’an-? Kerim'den al?nm??t?r.

Allah-u Teâlâ evveldir; fakat O'nun evveliyeti zaman evveliyeti olmad??? için O'nun ahiriyetiyle çeli?mez. O zahirdir; fakat duyu organlar?yla hissedilebilecek anlamda olmad??? için bat?niyetiyle çeli?mez; iki çeli?ik anlam ve yön ortaya ç?kmaz. O'nun evveliyeti ahiriyetinin ayn?s? ve zahiriyeti de bat?niyetinin ayn?s?d?r.

"Hamd Allah'a ki O'nun hiçbir hâli (ve s?fat? ba?ka) hâlinden (ve s?fat?ndan) öne geçmez ki böylece ah?r olmadan önce evvel olsun, bât?n olmadan önce zahir olsun... O'ndan ba?ka her zahir bat?n de?ildir (yani O'dan ba?ka zahir, sadece zahirdir; art?k bat?n olamaz). O'ndan ba?ka her bat?n, zahir de?ildir. (Sadece O, zahir oldu?u hâlde bat?n ve bat?n oldu?u hâlde zahirdir.)" [9]

"Zamanlar, onunla birlikte de?ildir (zat merhalesinde zaman söz konusu de?ildir). Aletler, O'na yard?m edemezler. Olu?umu zamanlardan, varl??? yokluktan, ezeliyeti her ba?lang?çtan öncedir." [10]  

Yüce Allah'?n zat?n?n zamana, bütün yokluklara, bütün ba?lang?çlara önceli?i ilâhî hikmetin en ince dü?üncelerinden biridir. Allah-u Teâlâ'n?n ezeliyeti, O'nun sadece her zaman oldu?u anlam?na gelmez. ?üphesiz O, her zaman var olmu?tur. Fakat her zaman var olma, “O'nun olmad??? bir zaman?n olmad???” anlam?na gelir. Allah'?n ezeliyeti, her zaman var olman?n üstünde bir ?eydir. Çünkü "her zaman var olma", zaman?n farz edilmesini gerektirir. Allah, bütün zamanlarla olmas?na ra?men, her ?eye ve hatta zamana önceli?i vard?r. O'nun ezeliyeti i?te bu anlama gelir. ??te buradan O'nun ezeliyetinin, önceli?inin zamanla ba?layan öncelikten farkl? bir öncelik oldu?u hakikati anla??l?r.

"Hamd Allah'a ki yaratt?klar?n?, varl???na delil etmi?, yaratt?klar?n?n sonradan yarat?lm?? olmalar?yla ezelî bulundu?unu, yarat?klar?n?n birbirlerine benzeyi?iyle benzeri olmad???n? bildirmi?tir... O'nu duygular idrak edemez; O'nu örtmeye çal??anlar, örtemez." [11]

Yani O, hem zahirdir ve hem de bat?n; O, kendi zat?nda zahir ve a?ikâr, insan?n duyu organlar?ndan ise gizlidir. O'nun insan?n duyu organlar?na gizli olu?u, duyu organlar?n?n s?n?rl? olmas?ndan kaynaklan?r; O'nun zat?ndan de?il.

?lgili yerde kan?tlanm??t?r ki varl?k, zuhurla (meydanda olu?uyla) e?ittir. Varl?k her ne kadar mükemmel ve güçlü olursa, bir o kadar da a?ikârd?r; her ne kadar zay?f ve yoklu?a yak?n olursa, kendisine ve di?erlerine de bir o kadar gizlidir.

Her ?ey için iki tür varl?k vard?r: Biri kendi özündeki varl??? ve di?eri ise, bizim için varl???. Her ?eyin bizim için varl???, bizim idrak gücümüzün yap?s?na ve olmas? gereken özel ?artlara ba?l?d?r. Bu nedenle zuhur ve a?ikârl?k da iki k?s?md?r. Biri kendisi için ve kendi özündeki zuhuru; di?eri de bizim için olan zuhuru ve a?ikârl???d?r.

Duyu organlar?m?z s?n?rl? olmalar?ndan dolay? sadece kay?t ve ?arta ba?l?, s?n?rl?, misli ve z?dd? olan varl?klar? kendisinde yans?tma gücüne sahiptirler. Duyu organlar?m?z renkleri, ?ekilleri, sesleri vs. zaman ve mekanla s?n?rl? olmalar?ndan dolay? idrak etmektedirler. Bir yerde olmalar?, di?er bir yerde olmamalar?; bir zamanda olup ba?ka bir zamanda olmamalar? dolay?s?yla idrak ederler. Örne?in e?er ayd?nl?k her zaman ve her yerde bir ayarda olsayd? hissedilmezdi. E?er bir ses sürekli ve bir ayarda duyulacak olsa, hiçbir zaman duyulmazd?.

Mutlak vücut ve mutlak fiiliyet olan, hiçbir zaman ve mekân?n kendisini s?n?rland?rmad??? Hak Teâlâ, bizim duyu organlar?m?za göre bat?nd?r. Fakat O, kendi zat?nda zuhur ve a?ikârl???n kendisidir. Varl???n?n mükemmelli?inden kaynaklanan zuhurunun, a?ikârl???n?n kemâli, O’nun bizim duyu organlar?m?za gizli olmas?n?n nedenidir. O'nun zat?nda a?ikârl?k ve gizlilik yönü birdir. O, son derece a?ikâr olmas?ndan dolay? gizlidir. O, son derece zahir oldu?u için sakl?d?r.

"Ya men huve'htefâ li-fart-i nûrihi / ez-Zahir-ul batinu fî zuhûrihi"

Ey nurunun fazlal???ndan gizli olan! / Zahir olup a?ikârl???nda bat?n olan!

"Hicâb-i rûy-i to hem rûy-i tost der heme hâl / Nihân zi-çe?mi cihânî zi-bes-ki peydâî"

Yüzünün örtüsü, yine öz yüzü olans?n sen. / Çok aç?ks?n diye gizlisin evrenin gözünden.

 

-----------

[1]- Nehcü’l-Belâ?a, hutbe: 1.

[2]- Nehcü’l-Belâ?a, hutbe: 184.

[3]- Nehcü’l-Belâ?a, hutbe: 150.

[4]- Nehcü’l-Belâ?a, hutbe: 150.

[5]- Nehcü’l-Belâ?a, hutbe: 184.

[6]- Nehcü’l-Belâ?a, hutbe: 1.

[7]- Nehcü’l-Belâ?a, hutbe: 150.

[8]- Nehcü’l-Belâ?a, hutbe: 63.

[9]- Nehcü’l-Belâ?a, hutbe: 63.

[10]- Nehcü’l-Belâ?a, hutbe, 184.

[11]- Nehcü’l-Belâ?a, hutbe: 152.

Tarih: 20-02-2023

FACEBOOK YORUM
Yorum