içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Zuhur Asrının Genel Siması - 1

Bismillahirrahmanirrahim

Zuhur Asrının Genel Siması - 1

Kur'ân-ı Kerim, Peygamber-i Ekrem'in (s.a.a) ebedî mucizesidir ve bütün zamanlarda tazeliğini korumaktadır. Bunun yanı sıra, Rasulullah'ın (s.a.a) insanlığın geleceği, tarih süreci içerisinde İslam'ın birçok değişimlere uğrayacağı, nihayet İslam'ın bir daha dünyada zafere erip azamet ve üstünlüğe sahip olacağı hakkındaki gaybî haberleri de yüce Peygamberimizin bir diğer mucizelerindendir.

Bunu Peygamber-i Ekrem (s.a.a) yüzlerce hadiste müjdelemiştir. Ashabın, tâbiînin, İslam'ın değişik mezheplerine mensup Sihah ve hadis ansiklopedisi yazarlarının Peygamberimizden (s.a.a) naklettikleri hadislerin hiçbirinde İslam'ın zuhur asrı ile vaat edilen Mehdi'nin (a.s) zuhur asrı arasında hiçbir fark gündeme gelmemiştir. "Nebevî Müjde Hadisleri" diye bilinen bu yüzlerce hadiste, Mehdi'nin (a.s) zuhur edeceği müjdelenmiştir. Eğer onlara Ehlibeyt İmamları'ndan (a.s) nakledilen hadisleri de eklersek, Nebevi hadislerin sayısı binden fazla olur. Çünkü Ehlibeyt İmamları (a.s) bizlere açıkladıklarının hepsini Allah Resulü'nden (s.a.a) nakletmişlerdir.

Bu hadislere göre İmam Mehdi'nin (a.s) zuhur edeceği genel bölge Yemen, Hicaz, İran, Irak, Şam, Filistin, Mısır ve Mağrip (Marakeş/Fas) gibi ülkelerdir. Dünyanın ve zuhur bölgesinin o günkü durumu hakkında bilgi veren bu hadisler genel bir tablo çizmekte, zuhur çağının genel simasını ortaya koymakta, kişilerin ve mekânların isimlerinin yanı sıra en ince ayrıntısına kadar büyük olayların birçoğuna değinmektedir.

İlk olarak zuhur çağının genel ortam ve simasına göz atacağız:

Hadislerimiz şunu gösteriyor: Hz. Mehdi'nin (a.s) zuhur hareketi ve devrimi, hem evrensel, hem de bölgesel çapta ortamın hazırlanmasından ve zeminin oluşmasından sonra Mekke'den başlayacaktır. Rivayetlerin beyan ettiğine göre, dünya çapında Romalılarla (Batılılarla) Türkler arasında veya onların yardımcıları olan zahiren Ruslar arasında ağır bir savaş başlayacak ve bu yerel savaş dünya savaşına neden olacaktır.

Bölgesel çaptaki olaylara gelince; biri İran'da ve diğeri ise, Yemen'de olmak üzere, Hz. Mehdi'nin (a.s) taraftarı olan iki devlet kurulacaktır. Hazret'in İranlı yardımcıları zuhurdan yıllar önce kendi devletlerini kuracak, uzun süreli bir savaşla karşılaştıktan sonra nihayet zafer kazanacaktır.

O Hazret'in zuhurundan az bir süre önce İranlılar arasında iki büyük şahsiyet ortaya çıkacaktır. Bunların biri siyasi çehre/rehber olarak öne çıkan Horasanlı bir seyyid ve diğeri ise, askerî çehre/önder olarak beliren “Şuayb b. Salih” adında bir komutandır. İranlılar bu iki kişinin yönetimi altında o Hazret'in (a.s) zuhur hareketinde önemli rol oynayacaklardır.

Hz. Mehdi'nin (a.f) Yemenli yardımcılarına gelince, onların kıyam ve devrimleri zuhurdan birkaç ay önce gerçekleşecektir. Anladığımız kadarıyla onlar, Hicaz'da oluşmuş siyasi krizi düzene sokmak için işbirliği yapacaklar ve böylece İmam'ın (a.f) zuhuruna ortam hazırlanması yolunda rol oynayacaklardır. Hicaz'da, bölgenin tanınmış ailelerinden birine mensup olan “Abdullah” adındaki son padişah öldürülünce, söz konusu siyasi kriz meydana gelecektir. Çünkü bu olay sonrasında tahta kimin geçeceği konusunda şiddetli ihtilaflar oluşacak ve bu kargaşa İmam Mehdi'nin (a.f) zuhuruna kadar devam edecektir.

İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: Abdullah'ın eceli gelip yetişince, halk, yerine kimin geçmesi konusunda bir türlü uzlaşamaz ve Allah'ın isteği ile bu olay Mehdi'nin zuhuruna kadar devam eder. Öyle ki, artık uzun süreli iktidar ve saltanatlar son bulur; sultanların hükümetinin ömrü birkaç aylık ve birkaç günlük süreyle sınırlanır.

Ebu Basir diyor ki: İmam'a (a.s), "Bu durum fazla devam edecek mi?" diye sorduğumda, "Asla!" buyurdu.

Abdullah'ın öldürülmesinden sonra Hicaz kabileleri arasındaki ihtilaflar çatışmaya dönüşecek: Zuhurun alametlerinden biri de bu Harem'de (Mekke ve Medine arasında) meydana gelecek bir olaydır.

İmam'a (a.s), "Hangi olay?" diye sorduğumda buyurdu ki: Kabile taassupları sonucu Mekke ve Medine arasında falan adam filan kabilenin ileri gelenlerinden on beş kişiyi öldürecektir.

İşte böylece Hz. Mehdi'nin (a.f) zuhurunun alametleri aşikâr olacaktır. Bunlar arasında en büyük alamet ise, belki de o Hazret'in adı ile Ramazan ayının 23'nde bütün insanların duyacağı semavî bir sestir.

Seyf b. Umeyre anlatıyor: Ebu Cafer Mensur'un (Abbasî halifesi) yanında idim. O hiçbir önsöz veya sohbet olmadan direkt dedi ki: "Ey Seyf b. Umeyre! Şüphesiz, semadan nida eden, Ebu Talib'in evlatlarından birinin adı ile nida edecektir." Dedim ki: "Canım sana feda olsun ey müminlerin emiri, bu söze inanıyor musun?" Dedi ki: "Evet, canım elinde olana andolsun ki, bunu kendi kulağımla duydum." Dedim ki: "Şimdiye kadar hiç böyle bir hadis duymamıştım." Dedi ki: "Ey Seyf, duyduğun bu söz haktır. Bu olay vuku bulduğunda, o semavi sese olumlu cevap verecek ilk kişiler biziz. Çünkü o ses bizim amcaoğullarından birini çağırıyor?" Dedim ki: "Fatıma'nın evlatlarından biri mi?" Dedi ki: "Evet, ey Seyf! Eğer bu sözü Ebu Cafer Muhammed b. Ali'den (İmam Muhammed Bâkır'dan) duymamış olsaydım ve yeryüzündeki insanların hepsi bana bunu nakletmiş olsaydı bile kabul etmezdim; fakat bunu söyleyen, Muhammed b. Ali'dir."

Rivayetlere göre, bu semavî sesten sonra Hz. Mehdi (a.f) kendi yardımcıları ile bağlantı kuracaktır. Bunun ardından tüm dünyada vaat edilen “Mehdi” hakkında birçok sözler konuşulacak; onun adı dillerde ezber olacak ve ona olan sevgi tüm kalplerde kendine yer bulacaktır.

Düşmanları o Hazret'in zuhurundan çok korktukları için onu ele geçirmek için tam ciddiyetle çaba göstereceklerdir. Halk arasında, o Hazret'in Medine-i Münevvere'de yaşadığı söylentisi yayılacaktır. Hicaz hükümeti veya dış güçler, iç durumu kontrol edebilmek ve kabile arası çekişmelere son vermek için dönemin hükümeti ile birlik olup, Suriye'den Süfyanî ordusunu yardıma çağıracaklardır. Bu ordu Medine'ye girdiğinde yakaladıkları her bir Haşimî erkeği katledecektir. Şiîlerin çoğunu öldürecek, kalanlarını ise hapse atacaklardır.

Hammâd'ın rivayetine göre bu hadislerde Süfyanî, kendi kuvvetlerinden özel bir bölümünü Hz. Zehra'nın (s.a) evlatlarını takibe alıp yakalamak için Medine'ye gönderecek, onlar da Resulullah (s.a.a) hanedanının tüm çocuklarını tespit edip hapse gönderecekler ve onlardan küçük-büyük kimseye acımayacaklar. Bu özel ordunun eliyle bir kişi öldürülecektir. Ama Süfyanî güçlerinin takibine rağmen İmam, Mensur adındaki arkadaşıyla birlikte Hz. Musa (a.s) gibi endişeli bir halde oradan çıkıp Mekke'ye doğru hareket edecek ve selametle oraya ulaşacaktır.

Sonra Hazret, Mekke'de yardımcılarından bazıları ile geniş çaplı bağlantı kuracaktır. Nihayet kendisinin kutsal hareketini -Muharrem ayının 10. gecesi, yatsı namazından sonra- Mekke halkına bir bildiri yayınlayarak Harem-i Şerif'ten başlatacaktır. Halk önünde ilk konuşmasını Mekke'de yapacaktır. O sırada düşmanları o Hazret'e karşı suikast yapmaya çalışacaklar. Ama o Hazret'in yardımcıları onu araya alarak düşmanlarını uzaklaştıracaktır. Onlar önce Mescid-i Haram'a, sonra Mekke şehrine hâkim olacaklar.

Muharrem'in 10. günü Hz. Mehdi (a.f) dünya halklarını yardıma çağıracak ve Mekke'de kalacağını ilan edecektir. Nihayet, aziz dedesi Hz. Muhammed Mustafa'nın (s.a.a) vaat ettiği mucize gerçekleşecek: O Hazret'in hareketini yenmek için Mekke'ye doğru hareket eden Süfyanî ordusu yere batacaktır. Süfyanî ordusu Medine çölüne geldiği zaman Allah-u Teâlâ onları yere batıracak. Bu da Allah-u Teâlâ'nın buyurduğu ayetin zahirî örneğidir: "Onları korkuya kapıldıkları zaman bir görsen! Artık bir kurtuluş ve kaçış yoktur. Yakın bir yerden yakalanırlar."[1] Onlar sahraya ulaştıkları zaman yere batarlar. Orduya ne olduğunu görmek için önde gidenler geri döner. Bu zaman kendileri de onların akıbetine duçar olurlar. Geride kalanlar da gelip ulaştıkları zaman onların durumundan haberdar olmak isterken, aynı belaya giriftar olurlar.[2]

O İmam bu mucizeden sonra on binden fazla olan ordu ile Medine'ye doğru yola çıkar. Düşman kuvvetleri ile yaptığı savaşı kazandıktan sonra orada kalır. Mekke ve Medine'yi özgür kıldıktan sonra Hicaz'ı fetheder ve bölgeye hâkim olur.

Bazı rivayetlerde, o Hazret'in Hicaz'ın fethinden sonra İran'ın güneyine geçeceği, orada Horasanlı Seyyid ve Şuayb b. Salih'in komutanlık ettiği İran ordusu ile buluşacağı nakledilmiştir. Ki onlar Hazret'e biat eder, düşmana karşı omuz omuza mücadele sergiler; nihayet büyük ve açık zafere, Feth-i Mübin'e ulaşırlar.

Ardından İmam (a.f) Irak'a geçerek oranın iç durumunu ıslah eder. Süfyanî ordusunun oradaki kalıntılarını ve ihtilalci grupları tarumar ettikten sonra onların hepsini katleder. Bundan sonra Irak'ın merkezî hükümet, Kûfe'nin ise başkent olmasına karar verir. Böylece Yemen, İran, Irak, Hicaz ve Fars Körfezi ülkelerinin hepsi o Hazret'in hükümetine tâbi olur.

Bazı rivayetlere göre Irak'ın fethinden sonra Hazret'in ilk savaşı Türklerle olacak: İlk bayrak, Türklere karşı savaş için kaldırılacak ve onların yenilgisiyle sonuçlanacaktır.[3]

Hadislerimizde tüm doğu sakinlerine “Türk” denmiştir. Bu yüzden de hadiste kastedilen grupların Osmanlı Türkleri veya hatta Ruslar olması mümkündür.

Daha sonra İmam (a.s) büyük ve donanımlı bir orduyu Kudüs'e gönderecek. O sırada Şam'da bulunan Süfyanî İmam'a karşı bir tutum sergileyecek. Nihayet İmam Mehdi'nin (a.f) ordusu Şam'ın yakınlarındaki Mercu Azrâ'da konaklayacak, o Hazret'le Süfyanî arasında müzakereler başlayacaktır. Şam halkının büyük bir bölümünün İmam'ı (a.f) savunmasından dolayı Süfyanî'nin konumu zayıflayacaktır. Öyle ki bazı rivayetlere göre çaresiz kalan Süfyanî, tüm kudretini o Hazret'e devretmek isteyecek. Ama perde arkasından Süfyanî'yi destekleyen bazı Yahudi ve Rumlar, yardımcılarıyla birlikte onu azarlayacak ve öyle bir şeyden onu sakındıracaklar. Derken Süfyanî kendi güçlerini ve hamilerini toparlayarak İmam'ın (a.f) ordusuna karşı büyük ve şiddetli bir savaşa girecek ki bu savaşın sınırları sahil tarafından Filistin'deki Akka'dan Türkiye'deki Antakya'ya, iç cephe tarafından da Taberiye'den Şam'a ve Kudüs'e kadardır.[4]

Fakat bu savaşta yüce Allah'ın öfke ve gazabı İmam'ın (a.f) düşmanlarının üzerine yağacak ve o donanımlı, büyük orduyu vaat edilen Mehdi'nin (a.f) ordusunun eliyle yok edecektir. Öyle ki, eğer onlardan biri taşın arkasına bile gizlenmiş olsa, o taş feryat edip, "Ey Müslüman! Yahudilerden biri burada gizlenmiştir, öldür onu!" diyecektir.

 

------------------

[1]- Sebe, 51.

[2]- Müsned-i Ahmed, c. 6, s. 287.

[3]- el-Mu'cem (Ehadisu'l-İmami'l-Mehdi), c. 1, s. 328.

[4]- Taberiye ve onun meşhur gölü Filistin'de bulunmaktadır.

Tarih: 27-05-2022

FACEBOOK YORUM
Yorum