içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

İSLAM İNKILABI'ndan AKSA TUFANINA Yüzeysel Bir Analiz (1)

Bismillahirrahmanirrahim

 

İslam Alemi belki de 200 yıldır kendisine Batılılar karşısında düşmüş bulunduğu Siyasi, Ekonomik, Teknolojik, Askeri ve hatta İmar ve Şehirleşmeden Toplu taşıma alanına tarihinin en ağır yenilgi, zaafiyet ve geri kalmışlığına bir çözüm bulma mücadelesinde ikiye bölünmüş durumda.

 

Büyük bir kısım (ki büyük oranda İslam Ülkelerinin idarecilerinin benimsediği ve destekledikleri kesimlerden oluşur) bu durumdan tek çıkış yolunun onların Çağdaşlık ve Üstün Medeniyet iddialarını otomatikman kabullenerek önümüze koyacakları Medenileşme ve Çağdaş Uygarlık Seviyesini yakalama REÇETELERİNİ sorgusuz sualsiz tatbik etmek.

 

Diğer bir kısım ise buna "Batılıların ulaştığı bu Sanayi ve Teknolojik gelişmişlik ve üstünlük onların İnsanlığın en Kâmil ve Üstün Medeniyetinin Sahipleri olduklarına delil teşkil etmez. Nitekim Amerikalı Kızılderililerden - Afrikalı Zencilere, Çin -Japonya Vietnam'daki Uzakdoğululardan Filistin'den - Kuzey Afrika Araplarına ve tüm Zencilere kadar İnsanlığın çok büyük bir kesimi bunların barbarlık ve zulümlerinden nasiplenerek illallah demişlerdir.

 

Altından Afyona, Kauçuktan Petrol - Doğalgaza nerede bir Zenginlik Kaynağı tespit etmişlerse, oraları İşgal ve Sömürüyle Viraneye çevirenlerin bize Gelişmek yolunda doğru REÇETE sunacağına inanmak eli Baltalı Celladını “Ameliyat Neşterli Doktor” diye tanımlamak hayalperestliğinden başka bir şey olamaz bunların düşüncesinde!

 

Birinci kısımdakileri Batı Medeniyetinin Sunduğu REÇETEYE "TESLİMİYETÇİLER"; karşısında “aman ha sakın bu tek dişi kalmış Canavara güvenip itimat etmeyin ve size doğru REÇETE sunacağına inanacak kadar Saf ve Aptal olmayın” diyenleri de "DİRENİŞÇİLER" olarak tanımlayabiliriz.

 

Direnişçiler "Teslimiyetçiliğin Zilletinin Direnmenin Bedelinden çok daha ağır olacağı" fikrini benimsemenin Müslümanlara tasallut eden her türlü sorun ve problemin çözümü yolunda ilk ve en önemli adım olarak değerlendirirken; Teslimiyetçiler "tepeden tırnağa bütün değerlerimizi Batıya uygun hale getirebilirsek ancak şu Cehalet, Geri kalmışlık ve fakirlik sarmalından kurtulabilir, Batı Toplumlarındaki Medeni ve Çağdaş Yaşam seviyesini yakalayabiliriz" diye diretip durmaktalar.

 

Ben düşünüp taşınan, akıl denen bir melekeye sahip insan topluluğunda böyle fikri uyuşmazlık ve çatışmalarının hiçbir zaman son bulamayacağına inananlardanım.

 

Ve yaklaşık 100 senedir, özellikle Osmanlı İmparatorluğunun da “Hasta Adam” konumuna düşürülüp Cesedi 20'den fazla Parçaya ayrılarak Paramparça edildiğinden beridir İslam Ülkelerinde TESLİMİYETÇİLERİN tüm Siyasetçi- Sanayici ve Generalleri,  Okumuş Aydın ve Bilim Adamları ve hatta Dinci - Diyanetçileriyle Devlet Kademelerini ele geçirip tüm İdareyi ellerine alma avantajını yakalamış olmalarına rağmen, bu ülkelerdeki İstibdat, İşsizlik, Milli - Yerli üretimlerin neredeyse sıfırlanması, Fakirlik, Anarşi, iç savaş, terör ve daha fazla bölünüp - parçalanma tehlikelerinin tavan yapması oldukça manidardır.

 

Örneğin ülkemizdeki 1 aydaki Trafik kazaları oranının belki de 400 milyonluk Avrupa'daki tüm 1 senede yaşanan kaza ve kayıplardan daha fazla oluşunun ülkemizde DEMİR YOLU TRANSPORT ve TAŞIMACILIĞININ aşırı ihmal edilme hatasından kaynaklandığını zannediyorum. Tüm Avrupa ülkelerinde Şehirlerarası Toplu Taşımacılığın % 80, mal ve eşya transportunun da en az % 60- 70'inin Demiryolları aracılığıyla yapıldığını gözlemleyerek esas suçu Otobüs, Kamyon ve Otomobil sürücülerinden Devletin Hatalı Politikasına yüklemenin gerekliliği bu karşılaştırmayla hemen çok net ortaya çıkar.

 

Birinci ve İkinci Dünya Savaşında Vampirler gibi birbirinin Kanını döken Avrupa Ülkeleri günümüzde Tek Parlamentolu, Tek Bayraklı, Tek Para Birimi ve Özel Savunma Teşkilatıyla NATO ile tam bir birliktelik oluştururken 60 İslam Ülkesi arasında bu anlamda bir birliktelik oluşturabilecek 5 tane DEVLET bulmak neredeyse imkansızdır.

 

Bırakın birlikteliği Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'nda birbirinin kanını içen Vampir Avrupa Devletlerinden daha beter birbirlerine düşmanlık gütmekte ve hatta yakıp yıkıcı, tahrip edici faaliyetlere bile girebilmektedirler.

 

İşte Dünyanın ve özellikle İslam Aleminin Komünist Sol Kızılı veya KAPİTALİST Batı Sömürgeciliğinde inim inim inlediği bir sırada gerçekleşen Mucizevi bir Halk Devriminin adıdır İRAN İSLAM İNKLÂBI.

 

Tüm İslam Dünyasındaki ilk izlenim ise bir İslam Diyarındaki Taklitçi - TESLİMİYETÇİ idarenin ilk defa Özgür İSLAMCI DİRENİŞ güçlerince yenilgiye uğratılarak Özgürleştirildiği ve Kendi Öz Yerli İnanç Medeniyeti'ne rücu ettiği şeklindeydi.

 

Ve benim güçlü kanaatimce Merhum Necmettin Erbakan hocamızın Millî Görüş'ünden, Bosna’daki yakın dostu Aliya İzzetbegoviç'e, Cezayir’deki Abbasi Medeni'nin FİS hareketinden, Pakistanlı Kelim Siddiqi ve Tunuslu Raşid Gannuşi'ye, Irak'ta M. Bakır es-Sadr'dan Lübnan'da Musa Sadr'ın tüm DİRENİŞ taraftarı ve Sevdalılarına ama Özellikle de FİLİSTİN İSLAMİ ÖZGÜRLÜK HATEKETLERİNE müthiş bir Moral ve Güç kaynağı olmuştur...

 

Ali OLUZ

28 Ocak 2024

Bu yazı 485 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum